22 Temmuz 2012 Pazar

DEVRE TOPLANTILARI TAM BİR NOSTALJİ


Biz Polis Akademisinin 1976 yılı mezunları olarak yedinci devre toplantımızı Ankara’da gerçekleştirdik.

İlkini de 2006 yılında Ankara’da yapmıştık.

O zaman elli yaşlarındaydık. Bir elimizin parmaklarının on sayısıyla çarpımı kadar…
Geriye belki de ikinci elimizin iki ya da üç parmağının onla çarpımı kalıyordu.

Birinci elimizin parmakları yedi yıl önce, mezuniyetten itibaren otuzuncu yılımızda tükenmişti. Bu geçen otuz yılda hepimiz çok yorulmuştuk. Tek bir ortak amacımız vardı. O da en iyi verimle, en az hasarla birinci sınıf emniyet müdürlüğüne yükselmekti. Buluşma günü yüzlerimizde bunu başarmanın mutluluğu okunabiliyordu.

Otuz yıl aradan sonra ilk buluşmamızda yaşanan heyecanın yerini hiçbiri tutmayacaktır elbette. Ama genel kurul olarak alınan şu karar sanki tarihe not olarak düşüyordu: “Hayat, ertelemeye gelmez”

Büyük Atatürk’ün; kurulmasına ve açılmasına ön olduğu Polis Akademisinin mezunları olarak, mezun olduğumuz 30 Haziran tarihlerinde “Hayat, ertelemeye gelmez” sloganıyla buluşmaya devam ettik. İkinci yıl devremiz Feyzullah Arslan’ın emniyet müdürlüğü yaptığı Antalya’daydık. Sonra sırasıyla Bursa, İzmir, İstanbul ve Didim buluşmalarımızı gerçekleştirdik.

Yedinci buluşmamızda Atatürk’ün aramızdan fiziken ayrıldığı yaştaydık. O’nun başkentinde kent güvenliğini sağlama nöbeti de yine bir devremizdeydi. Bununla gurur duyduk. Ülkemizin bekası, yurttaşlarımızın refahı adına yapılan her şey bizi mutlu kılıyordu. Atatürk’ün açtığı Polis Akademisi kuşağı olarak Türk insanının temel hak ve hürriyetlerinin korunması konusunda ufkun ötesini de görebilen mezunlar olarak görevimizin hassasiyetinin farkındaydık.

Bu süreçte en büyük gücü ve katkıyı bizimle birlikte gurbet gurbet dolaşan eşlerimizden aldığımızı da özellikle belirtmeliyiz. “Üç taşınma bir yangına bedeldir” sözü doğrultusunda onlar da bizimle sıkıntılar yaşadılar. Bu yangınlara rağmen yurdumuzun her köşesinde bizimle birlikte kader birliği yaptılar. Kendilerine şükranlarımızı sunuyoruz.

Polislik, yıpranmalı kamu görevidir. Yıpranma payı olarak polis müdürleri 65 yerine 60 yaşında emekli olurlar. Yani her bir yıl için üç ay fazla çalışmış gibi yıpranılır.

Bu nedenle saçlarımız olması gerekenden önce ağardı. Yaşam hücrelerimizin birçoğunu erkenden kaybettik.

Bugün saçlarımıza yeni aklar düşmesine mani olamayız ama devre toplantılarımız sayesinde hücre kayıplarını en aza indirebileceğimize inanıyoruz.

Aynı yuvanın kuşları olarak..

Tasada ve sevinçte aynı duyguları paylaşarak..

Ortak amaçta birlikte yürüyerek..

İşte bu devre toplantılarımızın bize kazandırdığı olumlu elektrikle hücre kayıplarımızı gideriyoruz. Yaşamımızın geri kalan bölümü için moral depoluyoruz.

Bunun için bir kez daha Ankara kalesindeydik. Koç müzesindeki tarihsel gezide geçmişin flu izleri yeniden projektörle gönüllerimizdeki yerine nakşediliyordu.

Ardından Hamamönü’nün tarihi evleri.. Restorasyon sonucu albenileri olabildiğince artmıştı.

Eğer gereğinden fazla nüfus artışı olmasaydı..

Eğer kente göç yaşanmasaydı..

Eğer çarpık kentleşmeye imkan tanınmasaydı..

Güzel ülkemizde güzel köşeler çoğalacaktı.

Ulucanlar cezaevi müzesinde en dikkat çekici bölüm hücrelerin bulunduğu koridor idi. Işık ve ses efektleriyle sanki o günler yeniden yaşanıyordu. Mübaşir, mahkûm, gardiyan sesleri birbirine karışıyordu. Kapkaranlık bir ortamda çaresizliği yaşamanın getirdiği duygular gerçek hayattaymış gibi insanın beynine kazınıyordu.

Böyle bir ortamdan sonra bir bilim ve inanç merkezindesiniz. Burası Hacı Bayram Veli Camii ve Türbesi.

İçerden gelen Hacı Bayram Veli’nin sesi sanki Ulucanlardaki çaresizliğin nedenlerini açıklıyordu: “Hiddet ve kin, hakikatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.”

Devre toplantısında Mogan gölünün gece güzellikleri ile Beypazarı’nın rehberli gezisi de vardı.

Gelemeyen devrelerimizi üzmemek için buralardan çok söz etmeyelim, dedik. Hele hele Beypazarı Hamam Müzedeki Nevzat Değirmencioğlu resitalini kaçıranlar çok daha fazla üzüleceklerdir. Onu da anlatmayalım, dedik. Yalnız şunu belirtelim. Beypazarı Atatürk Anıtı önünde tüm devrelerimizle anı fotoğrafı çektirdik. Gelecek yıl buluşmanın yapılacağı yer olarak belirlenen Trabzon’daki Atatürk Köşkünde çekilecek anı fotoğrafından mahrum kalmamak için şimdiden rezervasyonlarımızın başladığını da buradan duyuralım.

Bu yıl ki devre toplantımızda mükemmel bir ev sahipliği gösteren ve bize her konuda yardımcı olan devremiz Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya’ya katılan tüm arkadaşlarımız adına şükranlarımızı sunarız. A’sından Z’sine kadar programımızla iç içe oldu. Sayısız katkılarda bulundu.

Cevat Çolak, Erol Konuk, Erol Özdemir, Fahri Soysal, Hasan Bendaşan (KKTC), Hüseyin Kibrit (KKTC), Hayrettin Mungan, Turgut Karamanzade oğlu Turgay, İhsan Tuğrul, İrfan Banaz, Lütfiye Özüyılmaz, Mualla Kütük, Mustafa Yılmaz, Necmettin Seymen, Nevzat Değirmencioğlu, Osman Kaya, Recep Cin, Sadettin Dereköy, Sırrı Güçlü, Veli Akkaya, Zeki Çatalkaya, Zeki Yılmaz.

Yedinci devre buluşmasını bu güzel isimlerle birlikte idrak ettik. Birçok arkadaşımız ise mazeretleri nedeniyle aramızda olamadılar.

Bütün devre arkadaşlarımıza şimdiden duyuruyoruz: “Trabzon’a bekleriz.”

Hoşça kalın..