29 Aralık 2018 Cumartesi

FETULLAH DEĞİL HOCAEFENDİYMİŞ

Şu ve benzeri laflar hâlâ sosyal medyada dönüp duruyor:
“Fetullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir.”
“Değerli büyüğümüz, bu işin değerli mimarı…”
“O günden beri de kendisine çok büyük saygım ve sevgim var.”
“Cemaat, devleti ele geçirmiş, devlete sızmış! Bunlar kargaları güldürür.”
“Diyoruz ki bu sıla hasreti artık bitmelidir.”
“Ey bütün bu işlerin mimarı…”
“Buradan onbinler muhterem hocaefendiye selamlarını saygılarını gönderiyor.”
“Fetullah Gülen hocamıza sahip çıkın, onun etrafında bulunun, yardımcı olun.”
“Saygıyla önünde eğiliyoruz.”
“Biz hocaefendiye fetullah diye hitap edemeyiz.”
Bu laflara konu olan zat, yılların cemaatçisi olup şimdi Fetullahçı Terör Örgütünün bir numaralı sanığıdır.
Bu lafları edenleri bir an için devlet memuru sayalım:
Ne olurdu?
Memurluğu sırasında, memurluğa alınma şartlarından birini kaybetmiş sayılacakları için memurlukları sona ererdi. (657, Madde 98)
Şimdi mi…?
Bir kısmıyla beraberliğimiz devam ediyor.

24 Aralık 2018 Pazartesi

KURAN GÜVENLİ ORTAM İÇİNDİR ÜCRET İÇİN DEĞİLDİR

     Ben bir emniyet teşkilatı mensubuyum. Bu Blog’da ara sıra güvenlikle ilgili bilgiler paylaşırım. Ancak ne olduysa son zamanlarda din ile ilgili bilgiler paylaştığımı fark ettim. Nedenini araştırdığımda son din İslam’ın barışı hedeflediğini, güvenliği önemsediğini gördüm. Neredeyse her Surede güvenli ortamla ilgili verilen emirler, öğütler insanlarımız tarafından duymazlıktan gelinmiş, ancak sıra, dini gelir kapısı yapmaya gelince umulmadık sayıda üşüşmeler yaşanmıştır.
     Şu ayetlere bakar mısınız? Ücret konusuna nasıl dikkat çekilmiş?
     “Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır borç altında mı kalıyorlar?” (Kalem 46)
     Resulüm de ki: "Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Ve ben yapmacık yapanlardan, uydurma şeylerle peygamberlik taslayanlardan değilim." (Sad 86)
     “Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar."  (Yasin 21)
     De ki: "Buna karşılık, sizden, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler olmanız dışında herhangi bir ücret istemiyorum." (Furkan 57)
     "Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnız âlemlerin Rabbine aittir." Şuara 109
     "Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine aittir." (Şuara 127)
     "Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine aittir." (Şuara 145)
     "Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine aittir." (Şuara 164)
     "Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine aittir." (Şuara 180)
     "Yüz çevirdiyseniz çevirin. Ben sizden bir ücret istemedim. Benim ücretim, Allah'tan gelecektir. Bana, Müslümanlardan olmam emredildi." (Yunus 72)
     "Ey kavmim, ben, peygamberliğe karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?" (Hud 51)
     “Üstelik sen bu duyurun için onlardan bir ücret istemiyorsun. Kur'an, âlemler için bir öğüttür.” (Yusuf 104)
     “İşte o peygamberler Allah'ın yol gösterdiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy.” De ki: "Ben peygamberlik görevime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Bu Kur'an âlemler için ancak bir öğüttür." (Enam 90)
     De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Ücretim yalnız Allah'a aittir. O, her şeye şahittir." (Sebe 47)
     “Allah'a verdiğiniz sözü basit bir ücret karşılığı satmayın. Eğer bilirseniz, Allah’ın yanında olan, sizin için daha iyidir.” (Nahl 95)
     “Yoksa sen onlardan vahiyleri duyurmana karşı bir ücret istiyorsun da onlar, ağır bir borç yükü altında mı kalmışlardır?” (Tur 40)
     “Allah'ın Kitaptan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar. Kıyamet günü, Allah onlarla konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır.” (Bakara 174)
***
     Görüldüğü üzere Yüce Kuran, dinsel hizmetlerde ücret alınmasını onaylamıyor. (Ücret kabul etmeyen din hizmetlilerini tenzih ederim.) Profesör Mehmet Okuyan da belirtmektedir ki ücret alanlar çoktur. Bazı sözlerini hatırlayalım:
     Cenaze yıkamaktan para…
     Kefenlemekten para…
     Mevlitten para…
     Mezarlıkta Kuran okumaktan para…
     Cenaze namazından para…
     Hatimden para…
     7’sinden para…
     40’ından para…
     52’sinden para…
     Ramazanda mukabeleden para…
     Bütün bunlara muska yazanları, okuyup üfleyenleri, sözde cin çıkaranları, TV ekranlarında ahkâm kesenleri de eklediğimizde tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılabilecektir.
     Kabul gerekçesi bahşiş gibi gösterilse de dinimizin gelir kapısı yapılması uygun değildir. Yoksa ortaçağ karanlığındaki papazlardan ne farkımız kalır ki… Ücretle günah affediyorlardı. 5-6 asır önce bıraktılar. Biz başladık, bırakamıyoruz.  
     Bu ayıp bize yeter…





20 Aralık 2018 Perşembe

DİNDE DİYANETİN YERİ

Ünlü fikir adamımız İlber Ortaylı’nın “Devlet zayıfken kilise, devleti kontrol ederdi” yönünde bir görüşü vardır. Nitekim 1200’lü yıllarda Bizans İmparatorluğu en zayıf dönemini yaşıyordu. Bu dönemde kiliseler ve papazlar insanların günahlarını affedeceklerini öne sürerek dini paraya alet ediyorlardı. Karşı çıkıldığında da engizisyon mahkemelerinde acımasızca işkence ve kötü muamele yapıyorlardı. Daha sonra Avrupa; Rönesans, Reform ve Aydınlanma süreciyle büyük hamleler yaptı ve ortaçağ karanlığından kurtuldu.
Ünlü hukuk adamımız Sabih Kanadoğlu ise “Şayet Diyanet İşleri Başkanlığı olmasa, devleti tarikatlar, mezhepler kaplar” şeklinde görüş belirtmiştir. (Cazim Gürbüz, Yeniçağ Gazetesi)
Nitekim Osmanlı İmparatorluğunun zayıfladığı dönemlerde peydahlanan bu tür unsurlar için cumhuriyetin ilanından dört ay gibi kısa bir süre sonra Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştu. Büyük Atatürk bu makamda müftü, hatip, imam gibi muvazzaf memurlar bulunduğunu iki yıl sonraki Kastamonu nutkunda dile getirmişti. Atatürk’e göre Diyanet kadrosunda işin erbabı olacak, ümmiler bu işin dışında tutulacaktır. Atatürk, Osmanlının zayıf dönemindeki yobazlaşmaya da işaret ederek şöyle demişti: “Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
İşte Diyanet İşleri Başkanlığı böyle bir vizyonla ortaya çıkmıştı. Sorumluluğu büyüktü. Dinsel konularda tek otorite oydu.
(Bunu anlamak için 1924’den 1951 yılına kadar görev yapan ilk üç Diyanet İşleri Başkanının biyografisine bakmak yeterlidir. Birincisi Mehmet Rıfat BÖREKÇİ müderristir. Müftülük ve milletvekilliği yapmıştır. Papyonlu ve fraklı Diyanet İşleri Başkanı olarak tanınmıştır. İkincisi Şerafettin YALTKAYA’dır. Ender ordinaryüs profesörlerimizdendir. 60’dan fazla eseri vardır. Üçüncüsü Ahmet Hamdi AKSEKİ’dir. Henüz 32 yaşında iken 3 fakülte bitirmiştir. Doktora sınavında birinci olmuştur. Müderrislik yapmıştır. Arapça, Farsça ve İngilizce bilmektedir.)
O yılların Türkiye’sinde dolar ile Türk lirası baş başa gidiyordu. Cumhuriyetin kazanımlarıyla çok daha ileriye gideceğimizi düşünürken 1970’li yıllarda yetmiş sente muhtaç kaldık. Gelişmiş ülkeler sınıfına geçemedik. Yani zayıf kaldık. İşte bu zayıf dönemimizde tarikatlar, cemaatler devlet otoritesi olan Diyanet İşleri Başkanlığını etkisi altına aldı. Hatta iktidarlarla beraber yürüdü.
Bugün elimizde çok somut bir örnek var. 1970’lerden beri büyük bir çoğunluğun toz kondurmadığı FETÖ cemaati, kötü emellerini 15 Temmuzda netlikle ortaya koydu.
Günümüz Türkiye’sinde halen toz kondurulamayan çok sayıda dinci unsur gündemdedir. Adnan Oktar dışındakilere karşı tedbir alınmamaktadır. Zira bazı siyasi partiler bu dinci unsurların oylarıyla beslenmektedirler. Yanlış yapacaklarına kanaat getirseler de ürkütmemeye çalışmaktadırlar.
Sonuç olarak belirtebiliriz ki zararlı bütün dinsel unsurları disipline edemeyecek kadar aciz kalmak Diyanet İşleri Başkanlığına yakışmamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı geçmişteki KİT’ler gibi istihdam alanı olmaktan çıkarılmalı ve uzman kadrosuyla aslına rücu etmelidir.

12 Aralık 2018 Çarşamba

DİNE VİRÜS KARIŞIRSA

Bizim kuşağımız 1960 askeri müdahalesinde beş altı yaşlarındaydı.
1961 Anayasasının getirdiği hürriyet rüzgârıyla devam eden 20 yıl özgür geçti. Fakat köy enstitülerinin kapatılıp imam hatip okullarının devreye girmesiyle, Perşembenin gelişi Çarşambadan belli oldu.
Sonra ikinci 20 yıl, 1980 askeri müdahalesiyle başladı. Dört yıl sonra bölücü terör hortladı. Ülkede istikrar daha da bozuldu. Özgürlük ve güvenlik ortamından uzaklaşıldı. Kendini devlet başkanı ilan eden Kenan Evren meydanlarda babasının hoca olduğunu söyleyerek dinci bir tablo çizdi. Ardından Turgut Özal, ANAP oyları eridikçe Allah’ın ipine sıkı sıkı sarılın demeye başladı. Meğer birinci 20 yıldan itibaren içimize enjekte edilen bir virüs, bizi yavaş yavaş etkisi altına almaya başlamış bile.
Sonra üçüncü 20 yıl başladı. Artık 2000’li yıllara girmiştik. Virüs iyice palazlandı. İktidara iyice bulaştı. Epeyce iktidarla beraber yürüdü. Tam sollayıp geçerken bir cep telefonu peydahlandı. Hep savaşlarda ve seçimlerde hatırlanan Türk halkı bu defa sokağa çağrıldı. O necip Türk milleti, kendisinden imdat bekleyenleri bulundukları zor durumdan kurtardı.
Sonuçta Büyük Atatürk’ün dediği yere gelindi:
“Çok değil yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki, bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek … sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir.” (1927)
Başka ne denilebilir ki…
1961 Anayasasının getirdiği özgürlük ortamını bizzat yaşadığımız için şimdiki virüslü hayat göğsümüzü daraltıyor.
Sonuç
Fetö ve Adnan Oktar’cılar mercek altına alındı. Menzilciler, Süleymancılar, Nakşiler, İsmailağacılar, İskenderpaşacılar, Cübbeciler, Müslümcüler, Kurdoğlucular, Okuyucular, Yazıcılar...
Ekran maymunları, cenazeciler, mezarlıkçılar…
Ve her mahallede mantar gibi çoğalan din istismarcıları...
Hepsine yakını, Allah ile kul arasına burunlarını uzatan birer Fetö adaylarıdır. Yüce Kur’an ücreti yasaklamasına rağmen çok azı dışında tamamı para için dini kullanırlar.
Fatiha suresindeki “İyya kenabudu ve iyya kenestain” lafını iyi biliriz:
“(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.”
Allah dururken her biri Fetö sevdasındakilere kulluk etmek ve onlardan yardım dilemek Allaha ortak koşmaktır, şirktir.
O halde hep beraber kendi bünyemizdeki virüsü kendimiz temizleyelim. Onlara değil, kılavuzumuz kutsal kitaba yönelelim.
Işık, sevgi, selam ile…


27 Ekim 2018 Cumartesi

ŞİİRSEL KUR'AN

ÖNSÖZ/ Suç olgusu, toplumsal değerleri derinden zedelemektedir. Derhal bir çıkış yolu bulunmalıdır.
Amaç; iyi, güzel, faydalı insan profiliyle onları, olmaları gereken sosyal statüye kavuşturmaktır.
Yüce Kuran’ın içinde, suç işleyen toplumu doğru yola çağıran öğütler ve mesajlar vardır. Öğütler doğrudan verilmiştir. Mesajlar ise örnek olaylardan yola çıkılarak alıcısına ulaştırılmıştır.
Bu çalışma ile farklı bir yöntem izlenmiştir. Sözü edilen öğütler ve mesajlar sadeleştirilerek şiirsel bir dille ve beyitler halinde ifade edilmeye çalışılmıştır. Çünkü Yüce Kuran’a göre Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden (Zümer Suresi 23) bir Kitap halinde Arapça indirmiştir.


BİRİNCİ BÖLÜM
KURAN HÜKÜMLERİ

‘Oku’mak

Oku, o şan ve şerefi yüce olan Kuran’ı oku
O güzelim ayetlerini ilmek ilmek doku   

İndirdim bin aydan hayırlı Kadir gecesinde
Emirlerim, öğütlerim vardır her hecesinde

O gece iner ruh, o gece iner melekler
Peyderpey yerine gelir yapılacak işler

Sözün en güzeli iç içe ikili manalar
Peygamberdir aracı, emirleri herkes anlar

Hepsi bir defa da değil, indirdim parça parça
Sure ve ayet olarak gönderdim Arapça

Anlamak için ağır ağır okuyasınız
Her bir örneği verdim ki öğüt alasınız

Doğruluk ve adalet; benim sözlerim çoktur
Bu sözleri değiştirecek başka güç yoktur

Şifa Kuran

Kuran, benden bir emirdir, bir öğüttür size
Bir ilaçtır, bir şifadır gönül derdinize

Asla uydurulabilecek bir söz değildir
İnanan bir toplum için yol göstericidir

Kalem olur yeryüzündeki bütün ağaçlar
Kelimelerim tükenmez, çağladıkça çağlar

Denize, arkasından yedi deniz katılır
Mürekkep olur, insanın kaderi yazılır

Bilinmeli ki, benden gelen ilimdir Kuran
Kalpten inanır, karşısında saygıyla duran

Kıyamet ansızın başına gelir inkâr edenin
Kurtulma gayreti sonuçsuz kalır şüphelenenin

Kuran, kalp gözünü açan nurlu bir ışıktır
İlmini kavrayıp inananlar Kuran’a âşıktır

Ayetlerim emreder, kötülükte direnmeyin
Büyüklük taslayıp onlarla alay etmeyin

Ey Muhammed, vahyedilen Kuran’a sımsıkı sarıl
Anlatıver kavmine öğütlerimi harıl harıl

Derler ki; “Kuran, önceki nesillerin masalları”
O onaylar önceki Kitaplarda yazılanları
 |
Vicdanlarınız der ki dosdoğru ayetler
Sırf haksızlıktır onları inkârcı gayretler

Ayetlerimle alay edenleri iyi seç
O zalimlerden uzak dur, başka konuya geç

Ola ki hastalık, rızık arama ya da savaş
Sen kolay gelen ayetleri oku yavaş yavaş

Başkası Kuran okuduğunda da sus ve dinle
Yaygara koparanlar varsa, hemen engelle

Kurallar manzumesi

Akıp giden zaman içinde ömürler geçti
Uy ve uygula, bütün emirler bir süzgeçti

“İşittik” de, ayetlere ne sağır ne kör davran
“İtaat ettik” de, yeni İslam dinine inan

Namaz, oruç, haç, zekât, kelime i şehadet
Hepsi İslam’ın farzıdır, inan ve devam et

Yalnız bana ibadet et, benden yardım iste
Mal mülk yarışına girme diyor, kutsal liste

Ne cimri, ne de savurgan ol, yoksulu doyur
Gösteriş için ibadet yapmaktan uzak dur

Yetim hakkı yiyenler zorbalıkla haram yer
Ey güzel kulum, emanetleri ehline ver

Yeminini bozma, olma yalan yere tanık
Getirip götürürsen lafı, olursun sanık

Bil ki verilen söz sorumluluğu getirir
O halde verdiğin sözleri yerine getir

Kaş göz işareti yapıp alay etme sakın
Kulu arkasından çekiştirmeyi bırakın

Sakın ha, söyleme yapamayacağın şeyi
Boş sözlerle karşılaştığında dön köşeyi

Akraba hakkına, adalete göster saygı
Ölçü ve tartıda adil ol ki, yaşama kaygı

Anaya ve babaya iyilik et, deme öf
Onlara güzel söz söyle, yapma asla blöf

Düşküne yardım edemiyorsan sermayeyle
Olabilir, en azından yumuşak söz söyle

İnananlar başladıysa birbiriyle savaşa
Aralarını bulun hemen, zorlayın barışa

Bozgun çıkarma, barışa kavuşmuşsa dünya
Sıkıntıda sabırlı ol, görme kötü rüya

Günahtır, haksız yere girme insan kanına
İntihar edip kıyma o güzelim canına

Eşler, cariyeler dışında aşma haddini
‘Zina, çirkin bir hayâsızlıktır’ der hak dini

Büyüklük taslama, yaramazsın ovaları
Böbürlenip kasılma, aşamazsın dağları

Ardına düşme bilgi sahibi olmadığın şeyin
Yaptığından sorumludur gönül, göz, kulak, beyin

Haddi aşma, yeni suçlar işlemekten sakın
Benimle korkutmak isteyene durma yakın

Üfürükçüye, vesveseye etme itibar
Ahiretten umut kesmişler, al sana ihbar

Sorma, söylenince gitmeyecekse hoşuna
Açıklanacak, sorup iş çıkarma boşuna

Dini parçalayan tarikattır, cemaattir
Takip edin, yalnız benim yolum hakikattir

Söylüyorum size, öğüt alasınız diye
Duanız oldukça güzel şeyler benden hediye

Evrensel son elçi

Ey Muhammed, sen yokken herkes cahil, pejmürde
Sen evrensel son elçisin, hepimize müjde

Peygamberlik görevinde asla alma ücret
İyiliği başa kakma, değil ki ticaret

Fakirdin, barındırdım seni bir yetim iken
Değilsin insanlar için bir zorba, bir diken

Sorgu bana aittir, sorarım size soru
Kuran’la öğüt ver, bütün kullarımı koru

Sana ilim verdim, yetimleri üzme sakın
El açıp isteyeni paylamamaya bakın

Kimi layık görüyorsam peygamber seçerim
Kuran’ı inkâr edenleri görmez geçerim

Zebur Davud’a, İncil İsa’ya, Tevrat Musa’ya
Hepsini tasdik eden şifa Kuran ise sana

Sana vahyedilen Kuran’ı oku, namazı kıl
Odur seni hayâsızlıktan koruyan akıl

İnkârcılar Kuran’ı falcılık aracı yaptılar
Alay ettiler seninle, göğsünü daralttılar

İnanmadı, karşı çıktı Ebu Lehep ve eşi
Malı onu kurtaramaz, görecektir ateşi

De ki, “Benim yaptığım benim, sizinki sizin”
Dar gelirlilere yardım etmek hepimizin
 |
Kalp gözüyle görmeyen, duymayan kör ve sağır
Akıl kullansın, gerçeği duysun ağır ağır

Yanına yaşlı kör bir adam geldi, telaşlı
Kendine bir öğüt alacaktı yarayışlı

Yüzünü ekşittin, ilgi göstermedin, döndün
İhtiyaç duymayan biriyle ilgilendin o gün

Habersiz kalmış toplumu uyaracak olan sensin
Bil ki onlar üzerine yönetici sen değilsin

İnsanları zorlama, çağır İslam dinine
İlk Müslümansın, inan tanrının birliğine

Kafaları çatlatırcasına duyur vahyi
Yüz çevir ortak koşanlardan, olmasın zayi

Sen Mekke’sin, bütün şehirlere zaten anasın
Mekke çevresinde yaşayanları uyarasın

De onlara, kıyamet günü ne dehşet, ne kem
Başka veli edineni gözetlerim her dem

Dileseydim insanları yapardım tek millet
Ne var ki çekişmeye devam ederler, illet

Dolduracağım cehenneme cini, inkârcıyı
Bunun için hatırlatıyorum gerçek acıyı

Ey Muhammed, dini ayakta tut, uy yasaya
Tavsiyemdir Nuh, İbrahim, İsa ve Musa’ya

Vahyim ki kendilerini çağırdığın İslam
Bana ortak koşanlara ağır geldi vesselam

Önceden kitap verilenler düştüler ayrılığa
İlim geldi, çekememezlik sebepti kırgınlığa

Emrolunduğun gibi dosdoğru yürü yine
Sen onları durmadan çağır İslam dinine

Bebekken güçsüz, gençken güçlü, ihtiyarken zayıf
Ölülere söz dinletemezsin duysan da hayıf

Uğraş ki sağırlara sesini duyurasın
Gerçeği görmeyeni ışığa çıkarasın

Benden başka veli edinenler, dişi örümcek
Evlerin en zayıfı da onların, kim bilecek

Ticaret, eğlence varsa bırakırlar seni
Bil ki her şey katımdadır, tanırlarsa beni

Peygambere odaların ardından bağırma
Birbirinizi çağırdığınız gibi çağırma

Peygamberin sesinin üstünde konuşmayın
Birbirinizi siper edinerek sıvışmayın

O bir melek değil, içinizden gelen peygamber
Sadece vahyolunanı duyuran mis ve amber

Önceki nesillerin akıllı insanları
Men etmeliydiler bozgunculuk yapanları

İnsan ve tabiat ana

Ben bilirim doğuranı, hamile kalanı
Uzun ömürlü ya da ömrü kısa olanı

İlk atanızdı, yarattım topraktan Âdem’i
Çiftler halinde var ettim spermden âlemi

Sonra sağlam bir bekleme yerinde bir damla
Embriyo, kemik et giydi sanki gramla

Yeri göğü kâinatı altı günde yarattım
En güzel yönetmek için kapağı arşa attım

Yörüngede yüzen yıldızı, ayı, güneşi
Ben yarattım, yoktur asla kâinatta eşi

Yıldız; yön, ay; hesap, güneş; ısıdır, ışıktır
Şüphesiz sema kandillerle donatılmıştır

Denizde taze balık ve de süs eşyaları
Giderler o gemiler yara yara suları

Götürürsünüz hayvanları sabah meraya
Halis sütler, içenin boğazından kayar ya

Atlar ve develer, siz yarı cana inmeden
Taşırlar sizi ve yükünüzü of demeden

Ağaçlar ve kovanlar arıların evleri
Şifa bal çıkarırlar yiyerek meyveleri

Benim bilgim dışında hiçbir dişi doğurmaz
Hiçbir meyve çekirdeği kabuğunu yarmaz

Hurma ve üzümlerden sarhoş eden içecek
Aklını işleten milletlere ders verecek

O kuşlar ki göğün boşluğundadır, uçarlar
Benden başka havada tutan yoktur, kaçarlar

Hayvan derilerinden yaptım, evlerinizdir
Evler sizin huzur ve dinlenme yerinizdir

Sizin için ağaçtan, evden, buluttan gölgeler
Barınaklar, mağaralar dağlardaki bölgeler

Elbiseler yaptım sıcaktan soğuktan korusun
Zırhlı elbise giyin, düşmanın eli kurusun

İşte kıyamet

Kıyamet, korkunç titreşimli sesle gelecek
Gök yarılacak, erimiş madene dönecek

Kıyamette herkesin derdi kendine yetecek
O gün o, asla başkasıyla ilgilenmeyecek

Her hamile kadın çocuğunu düşürecek
Emzirenler çocuğunu unutuverecek

Kıyamet gününde dost dostun halini sormaz
O gün alışveriş, dostluk, kayırıcılık olmaz

Suçlu; oğullardan, eşten, kardeşten verse de fidye
O azaptan kurtulamaz sunulsa da sedye

Kıyamet günü mezarlardan çıktılar pürtelaş
Dikili putlara doğru gittiler sarmaş dolaş

Boruya birinci kez üflenir hepsi ölür
Bir daha üflenir, hepsi yeniden dirilir

Kıyamette teraziler doğru ve de hassastır
Zerre kadar haksızlık yapılmaması esastır

Hardal kadar bir şey olsa ortaya gelecek
Haklarında adaletle hüküm verilecek

İnkârcılar derler ‘bir saat kaldık’, dünya dar
İnananlar derler yeniden dirilene kadar

Dünya hayatı bir oyundur, yoktur ayarı
Anlık yağmurun bitirdiği ot gibi sapsarı

Aldatıcı bir zevktir, süstür, mal yarışıdır
Ahiret ise ya azap ya bağışlamadır

Ortak koşma

Benden başka tanrı edinme, bana ortak koşma
Ortak koşanlardan uzak dur ve de azgınlaşma

Ortak koşan da, koşmayan da bir gün ölecek
Kıyamet günü huzurumda dava görecek

Yarattığım şuurlu insanlar övünçlüdür
Bana ortak koşanlardan çok daha güçlüdür

Gece, gündüz, güneş, ay; varlığımın nedenleri
Sevdim, onları yaratan bana ibadet edenleri

Lat, Uzza, Menat; tanrı diye adlandırdığın put
Onlar için delil göndermedim ki, hepsi çaput

Zan, gerçek bakımından bir şey ifade etmez
O putlara tapanlar, zanna uymakla bitmez

O putlar hiçbir zaman hiçbir şey yaratamaz
Kendileri yaratılmıştır, bu mümkün olamaz

Çağırıp dua etsen çağrını duymaz putlar
Duysalar da sana cevap veremeden patlar

O putların yürüyecekleri ayakları
Yok ki sizi işitecekleri kulakları

Sizinkiler gibi tutacakları elleri
Önünü ardını görecekleri gözleri

Kendi keyfini tanrı edinen kişi mi hür
Gözüne, kulağına ve de kalbine mühür

Beni bırakıp bana benzerler aramayın
Yaratan benim, yaratmayan putlara tapmayın

Putlar ölülerdir, bilin ki hayat bulmazlar
Ne zaman diriltileceklerini bile bilmezler

Putlar toplansalar bir sinek bile yaratamazlar
Sinek onlardan bir şey kapsa geri alamazlar

Hayat devam ediyor

Tarih öncesi insan, sonsuz bir zaman kesitindeydi
O zamanlar dikkate değer bir varlık bile değildi

Şimdi öyle bir varlıktır ki işiten ve görendir
Tarafımdan kendisine doğru yol gösterilendir

İnsanlar korkunç depremle sarsılır ateş içinde
Çıkarlar ortaya ayrı ayrı gruplar halinde

İnanmayanlar kördür, şimşek ışığında yol alırlar
Üzerlerine karanlık çökünce çakılıp kalırlar

Sağırdır, dilsizdir korkunç yağmurda çıkarlar
Ölüm korkusuyla kulaklarını tıkarlar

Onların içinde öğrenim görmeyenler vardır
Tevrat, okuyamadıkları Kitabın adıdır

Bütün bilebildikleri kulaktan dolma şeyler
Sadece tahminde bulunabilirler bu beyler

Kitap yazarlar “Bu Allah katındandır” diyerek
Bir de ücret karşılığı satarlar ceza yiyerek

Gizleyip sattıkları indirdiğim ayettir
Konuşmayacağım, bu onlar için kıyamettir

Mescitlerimin yıkım uğraşları bir mezalim
İbadet edenleri engelleyenlerdir zalim

İbrahim’i önce emirle, yasakla denedim
Uyumluydu, “Sen insanlara peygambersin” dedim

Benden, soyundan önderler yapmamı istedi
Yetmedi, “Mekke’yi güvenli bir şehir yap” dedi

Kâbe artık güvenli bir toplantı merkeziydi
Baba oğul duvarları yükseltip temizledi

İstedim, Kâbe’nin etrafında tavaf etsinler
İbadet yaparak rükû ve secdeye gitsinler

İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Musa, İsa
Bana inanın, güvenin, benim dinim esassa

Bana inanın, rabbiyim ben hem Müslümanların
Hem de Yahudilerin ve Hıristiyanların

İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunları
Yahudi, Hıristiyan, gelip geçti toplumları

Onların yaptıkları kendilerine aittir
Sizin yaptıklarınız ise size münasiptir

Benim yolumda öldürülenler “ölü” değildir
Farkında olmayabilirsiniz, onlar diridir

Sizi korku, açlık, can ve mal ile denerim
Doğru yolu bulmada sabrınızı ölçerim

Benim indirdiğim Kitap gerçekler manzumesi
Farklı yorumlarla ayrılığa düşmek de nesi

Yol gösterici ayetlerimi gönderdim hediye
Konuşup, düşüncelerinizi açıklayın diye

Sonunda kötülük yapanları tecziye ederim
Büyük günahlardan kaçınanları da affederim

Şüphesiz erkeği dişiyi iki eş yaratan benim
Zengin eden, bilinçlendiren, güldüren, ağlatan benim

İnsanları ben açlıktan kurtarıp doyururum
Korkudan güvenli hayata ben kavuştururum

Öldüren de, ahiret günü tekrar dirilten de benim
Parmak uçlarını eski haline getiren de benim

Ben kandil gibi, nuruyum göklerin ve yerin
Lamba inciden bir yıldız, camın içinde derin

Bereketli zeytin ağacı yağından yakılır
Değmese de ateş, ışığı hep parıl parıl

Bu kandil, benim adımın anıldığı evlerdedir
İnkârcıların işi düz çöldeki serap gibidir

Susayan inkârcı serabı, vahada su sanır
Yanına gelince anlar ve yine beni tanır

İnkârcının işleri engin denizdeki karanlık
Üst üste dalgaların kapladığı bir baldıranlık

Denizdeki elini çıkarsa elini bulamaz
Benim ışık vermediğim kişiye ışık uğramaz

Yaşayan doğa

Herkes, her şey, kanat çırpan kuşlar beni yüceltir
Duasını, yüceltme yöntemini iyi bilir

Rüzgârımla bulutlar, bulutlarımdan yağmur
Sonra dolu ile dilediğim her yer kalbur

Ya o gözlerinizi alan şimşek parıldar da
Gece ile gündüzü çeviririm hep art arda

Geceyi dinlenmen için benim karanlık yapan
Gündüzü çalışman için benim aydınlık yapan

Yarattığım kimi canlı karnı üstünde sürünür
Kimi iki ayak, kimi dört ayak üstünde yürür

Senin için birçok hayvan yarattım, binektir
Bir kısmı süt için, bazıları da etliktir

Rüzgârla yağmur, yağmurla ölü toprağa veririm can
Sudur insanı, hayvanı, rengârenk meyveyi yaşatan

Bir deniz ki tatlı, çaredir susuzluğa ve derde
Kavuşamaz tuzlu denize, koydum araya perde

İnci ve sedef çıkarır, taze balık eti yersin
Denizi yaran gemilerle uzaklara gidersin

Bilesin ki mülkün, yönetimin tamamı benimdir
Yalvardıkların çekirdek zarına sahip değildir

Yalnız benden istenmelidir izzet ve şeref
Kötü şeyler planlayanlar olurlar telef

Sen fakirsin, bil ki her zaman muhtaçsın bana
Zenginim ben, yoktur benim muhtaçlığım sana

İstersem sizi yok eder, veririm illeti
Yerinize getiririm yeni bir milleti

Siz de günah işleyenlerin yerine geldiniz
Bu benim için zor bir şey değildir, biliniz

Kimse, başkasının günahlarını yüklenemez
Akraba bile onun yükünden hiçbir şey çekemez

Bir olmaz körle gören, aydınlıkla karanlık
Bir olmaz diriyle ölü, gölgeyle sıcaklık

Tarihten silinen milletler

Uyarıcı bir peygamber gelirse dediniz
Doğru yolda olacağınıza yemin ettiniz

İşte Muhammed uyarıcı olarak geldi
Hanginiz hak ve adalet yolunda neredeydi

Büyüklük taslamak, kötü tuzaklar kurmak işi
Bil ki kazdığı kuyuya kendi düşer kişi

Önceki nesiller yok edildi, aldınız mı ibret
Her biri günah işledi, hepsinden edildi nefret

Rüzgârın yağdırdığı balçıktan taşları yediler
Korkunç titreşimli sesle yerin dibine girdiler

Önceki nesil güçlüydü, toprağı işledi
Peygamberi hiç dinlemeyip zulmetmişlerdi

Tavanları tepelerinde, kentleri alt üst
Makam sefası süremediler doğru dürüst

Ey inkârcı, eski nesillerin hatasına düşme
Kötülükten uzak dur, Kuran’a inan, direşme

Çünkü insan, tartışmaya en düşkün varlıktır
Başına geleceği beklemesi saflıktır

Ey insan, ben o Kuran’ı Arapça indirdim
Üstelik ibretlik hikâyelere yer verdim

Umulur ki Kuran’dan ders alır, suç işlemezsin
Eski devir insanının hatasına düşmezsin

Senin için bir nimettir Kuran’dan istifade
Ondaki emirlere inanmak harikulade

Kuran’dan yüz çevirenler için hayat çok zor
Mahşere neden kör olarak sürüldüğünü sor

Çünkü ayetlerimde yazılı kuralları
Okuyup yerine getirmedi bazıları

Bir peygamber gönderseydin bize
Ayetlerine uysaydık da gelmeseydik dize

Cezalandıracak olsaydım insanları hemen
Yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdım egemen

Ecelleri gelinceye kadar ömrü ertelerim
Yaptıklarına göre cezalandırmayı bilirim

Suç işleyenleri yan yana diz çöktürüp daya
Süreceğim hepsini cehenneme susuz ve yaya

İnanın, suç işlemekten sakının, olun erdemli
Gönüllerinizde sevgi yaratacağım görkemli

Doğmadan önce hiçbir şey değildin, oldun bir insan
Ölünce mezardan diri çıkacağına da inan

Sınıf sınıf insanlar

Mutlular sınıfı yerine getirir öğütleri
Nimetlerle dolu cennet bahçeleridir yerleri

Su ırmakları, süt, şarap, bal ırmakları içinde
Yan gelip yaslan, süslü nakışlı tahtlar yan cebinde

Sürahiler, ibrikler, öz kaynağından içkiler
Dolanır çevrende, gencecik uşaklarla kadehler

Ne baş döndürür, ne de akıl karıştırır içki
Meyve, kuş eti ve siyah gözlü kadın illaki

Dalları yüklü kiraz, salkım salkım muz ağaçları
Hepsi bakire, cilveli huridir ihtiyaçları

Mutsuzlar sınıfı günah işlemede ederler ısrar
Güçleri, saltanatları yitmiştir, etmişlerdir zarar

Muhafızlar vurmuş, yetmiş arşın zincire cehennemde
İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde

Mahşerde karınlarını zakkumla dolduracaklar
Susamış develer gibi kaynar suya saldıracaklar

İnananlara da, inkârcılara da veririm nimet
Ama ahiretin üstün olduğunu bilin bir zahmet

Yalvarın diye ilah olduğunu sürerler ileri
Sıkıntıdan uzaklaştırma yalanı tepmiştir geri

Taşınasın diye denizde al sana gemi
Karaya ulaşırsan nankörlük yapma e mi

Yardım isteme başkasından boğulacağım diye
Salarım üzerine bir kasırga hediye

Bir zarar dokunduğu zaman bana yalvarırsın
Tehlike geçtiğinde ise şaşkınlıkla bakarsın

Güzellik var, güzel düşünüp güzel davrananlara
Bulaşmaz aşağılanma duygusu, yüzlere kara

Kötü işler yapanlara kötülüğün cezası
Yüzlerini kaplar bir aşağılanma ezası

Yargılamak için sizi topladığım yer mahşerdir
Uydurduğunuz tanrılar sizi terk eden birer şerdir

Ecel geldiği zaman ne bir saat ileri, ne geri
Bilesiniz ki aynı şey milletler için de geçerli

Suç işleyerek başkasına zarar veren kişi
Tüm servetini feda etse kurtaramaz peşi

Beni gönül gözüyle görürseniz kendinize yarar
Gözünüzü görürüm, görmezseniz beni size zarar

Ayrıntılarla açıklarım ayetleri ders alın
Hep ilimden nasiplenen bir millet olarak kalın

Sövmeyin benden başkasına tapanların putlarına
Onlar da bilmeyerek söverler yaratanlarına

Ölülerin dirildiğini görüp konuşsalar
İnanmazlardı, önlerine koysaydım kıssalar

Bozgunculuk yapmaları için, suçluyu yaptım lider
Kendilerini aldatırlar, farkında olmazlar, gider

Peygamberliği kime vereceğimi ben bilirim
Suçlu ve hilecilere çetin bir ceza veririm

İslam dinine açarım, yolu doğruların kalbini
Sapkınları sıkıntıya sokar, bildiririm haddini

Kim benim huzuruma iyilikle gelirse on katı
Kötülükle gelenin cezası ise kendi fiyatı

Suçlu der ki, başkasının suçunda ben yokum
Kişi, kendi işlediği suçla olur mahkûm

İbadete rağbet

Belirledim her millete bir ibadet yöntemi
Ey Peygamber, tartışmasınlar seninle sistemi

Namazdan önce elini yüzünü yıka, al abdest
Başını, ayaklarını suyla ya da toprakla mesh et

Sonra sabah, akşam ve geceye yakın namazını kıl
‘İyilikler, kötülüğü giderecektir’ diyor akıl

Cuma günü alışverişi bırakıp namaza koş
Namaz bitince çalışmaya devam et, gerisi boş

Sayılı ramazan günlerde oruç size farzdır
Oruçlu iken suç işlemekten sakınmak bir tarzdır

Herhangi bir nedenle tutulamazsa eskaza
Tutulamayan gün sayısınca edilir kaza

İhtiyarlık veya hastalık mazereti var diye
Tutamıyorsan orucu, ver fakir doyumu fidye

Sabah beyaz ipliği, siyah iplikten ayırt et
Akşama kadar orucunu tutmaya et niyet

Mekke’deki Kâbe, insanlara kurulan ilk mabettir
Âlemlere yol gösterici, uğurlu bir berekettir

İbrahim Peygamberi yerleştirdim Kâbe’ye
Haccı ilan etsin istedim, dönsünler Kıbleye

Bilesiniz ki Kâbe’ye giren herkes güvendedir
Yoluna gücü yetenin o evi haccetmesi yeğdir

Kim benim hac ibadetlerime gösterirse sevgi
Kalplerindeki iyiliği etmiş olurlar sergi

Evim Kâbe’den insanları çevirmeyin geri
Şirk koşanları yaklaştırmayın, onlar müfteri

Hacca gelmemekle bozulursa ekonominiz
Yoksulluğa düşerim diye endişelenmeyiniz

Engellenirsen bir şekilde hac ve umreden
Kurbanını gönder, uzakta isen Kâbe’den

Hastalığın nedeniyle hacca gidemedin
Oruçla, kurbanla fidye de mi veremedin

Kâbe’yi tavaf etmek için gidin hac veya umreye
Çıkın benim sembol tepelerim Safa ile Merveye

Kötülük yapma, kavga etme, kadına yaklaşma hacda
En hayırlı azık erdemliliktir, bulunsun çantanda

Hac mevsiminde ticaret yapmada yoktur kaygı
Hacca, haram aylara, kurbanlıklara göster saygı

Kâbe’de kurbanlık hayvan kes, fakirleri doyur
Bana ne et, ne kan, erdemli davranış duyur

Mecbur kalmadıkça ölü hayvan, domuz eti yeme
Avcı köpeklerinizin tuttuklarına hayır deme

Hacda, umrede av hayvanı öldürmek yasak
Helal kılınmıştır yemek, deniz avı yapsak

Fakire, düşküne, borçluya, yetime zekât farzdır
Dilenciye, köleye ne kadar da verilse azdır

Malın artması için verilen faiz artmaz katımda
Rızamla verilen zekât malı artırır katı katında

Harcayabilirsen mallarını benim yolumda
Yedi başak veren tane olur sağımda solumda

Mallarını benim yolumda verip de başa kakma
Güzel ve yapıcı bir söz, bir bağışlamadan şaşma

Fakirlere gösteriş için mi veriliyor sadaka
Bilin ki gizleyerek vermek daha iyidir mutlaka

Sadaka, ruhlardaki inancı kökleştirmektir
Tepedeki bahçede iki kat ürün vermektir

Size verilse, kabul etmeyeceğiniz kötü mallar
Siz, yardım olarak vermeye kalkmayın sevgili kullar

Kâfirlerin hoşuna gitmediğini bilsen bile
Dindar ve yürekten bağlı olarak bana dua dile

Gerçek olan ancak bana yapılan duadır
Benden başkasına edilen dua hebadır

Suya doğru avuç açmakla su gelmez ağza
Suyu bizzat ağza götürmektir yapmadan kaza

İnkârcıların kendi putlarına yaptıkları dua
Suya avuç açanlarınki gibidir, sanki beddua

Hiçbir şey için “Bunu yarın yapacağım” deme
“Allah isterse yapacağım” de, başka irdeleme

Yapacağın şeyi unuttuğun zaman beni an
Seni aydınlığa ulaştıracağıma inan

Vahyedildikçe ayetleri okumaya devam et
Kelimesini değiştirecek yoktur hiçbir kudret

Kuran’dan başka sığınak aramayı düşünme
Benim rızamla sabah akşam dua et, yüksünme

İsteme kandırıcı dünya hayatının süsünü
Çevirme bana dua edenlerden asla yüzünü

Beni anmıyorsa, kötü arzularına uyuyorsa
Boyun eğme hiçbirine, işi gücü aşırılıksa

İster inan ister inanma

Cehennem ki inkâr edenleri çepeçevre kuşatır
Susuzken erimiş maden gibi su, içleri haşlatır

Yaptıkları güzel şeylerden ödül vardır inanana
Alt taraflarından ırmaklar akar, cennette kalana

Öyle ise istersen inan, istersen inkâr et
Sizin imtihan aracınızdır oğul ve servet

Benim katımda iyidir kalıcı iyi işler
Hem sevapça iyi, hem ümit kaynağıdır geçmişler

Yarattım sizleri erkek ve kadın olarak
Kabilelere ve milletlere ayırarak

Benim katımda en üstün olan suç işlemeyendir
Üstünlük ölçüsü ırk, renk, soy ve servetçe değildir

Kulluk edin, putperestlikten sakının diye
Gönderdim her millete bir peygamber hediye

Bir kısım peygamber insanları doğru yola iletti
Lakin sapıklığı hak eden de bir kısım milletti

İnkârcı, «Allah öleni diriltmez» diye diretir
Dilersem söyleyeceğim söz, “Ol” demekten ibarettir

Bir şeyin farkında olmayan putlara pay çıkarırlar
Ama kız doğdu diye müjdelenmekten utanırlar

Doğmuştur kız çocuğu bir kere, toprağa mı gömsün
Her gün yanında, aşağılık duygusuyla mı ölsün

Yaptıklarıyla cezalandırsaydım insanları
Kalır mıydı yeryüzünde hiçbirinin canları

Takdir edilen bir süreye kadar ‘can’ ertelerim
Zamanı gelince ne geriletir, ne ilerletirim

Ben iyiliği, yardımı, adaleti emrederim
Çirkin işleri, fenalığı, azgınlığı men ederim

Daha güçlüyse taraflardan biri diğerinden
Asla hile aracı yapmayın yemininizden

Denerim, yünü sağlam iplik halinde eğirirsin
Sonra tel tel çözen kadının durumuna düşersin

Benimle yaptığın sözleşmeyi ucuza satma
Benimkiler kalıcıdır, dünya malını katma

Baskıda kalanlar hariç, inanmayanlaradır öfkem
İnandıktan sonra beni inkâr edenleredir sitem

Dünya hayatını ederlerse ahirete tercih
İnkâr edeni doğru yola iletmem, görmem nezih

Göz, kulak ve kalbine mühür bastığım insanlardır
Aymazlığa düşmüşlerdir, ahiretleri hüsrandır

Benim yolumda göç edip ölenlere güzel bir rızık
Hoşnut kalacakları yerleri cennettir, yoksa yazık

İşkenceye uğradı göç etti, savaştı sabretti
Merhamet onadır, nefsi için mücadele etti

‘Kökü yerde, dalları gökte olan güzel bir ağaç’
İznimle meyve verir, işte güzel söz böyle bir ilaç

Kötü söz ise gövdesi desteksiz bir ağaca benzer
Dayanağı yoktur, ibret örneğinde aynen böyle der

Peygamberlerime verdiğim söze ters düşer sanma
Ben yaptığımdan sorumlu tutulmam, sorguya kanma

Günahkârlar ahiret gününde benim huzurumda
Gömlekleri katrandandır, zincire vurulmuş durumda

Yüzlerini kızıl alev gibi bürümüştür ateş
Diriltilecekler, hesap verecekler hepsi çilekeş

Cinler ve cin gibiler

Cinlerden bir topluluk, demiş Kuran hayranlık verici
Kimse bana ortak koşmayacakmış, bu sevindirici

Bir kısım insanlar da saf saf cinlere inanmışlar
Cinler durur mu, şımarmışlar ve azgınlaşmışlar

Ne varsa meleklerin geçmişe ve geleceğe ait
Haberi dinleyecekmiş olunca sema müsait

Alev gibi gök cisimleriyle korunuyor o sema
Dinleyemiyor, ama sanıyor kendini ulema

Bilgi hırsızlığı yaptı diye kimin geçerse ismi
Kendisini yok edecektir alev halinde gök cismi

Çeşit çeşit yollara ayrıldın, kurdun tarikat
Elimden kaçıp kurtulamazsın, ördüm barikat

Müslüman olanlardansan göster bana teslimiyet
‘Haksızlığa sapan cehennem odunu’ der İslamiyet

Bu dünyada vermedim hiçbir insana ölümsüzlük
Bir imtihan aracıdır iyilik ile kötülük

Bu sınavdır, her canlı ölümü tadacaktır
Sınıyorum, kim daha güzel davranacaktır

Düşünen toplumlar ibret alsın diye can alırım
Ölümüne hükmettiklerimi hayattan koparırım

Henüz ölmemişleri bekletirim ömürlerince
Uykularında ölü gibi yaparım, derince

İnkâr edenler, birtakım ilahları savunurlar
Kendilerine bile yardım edemez, avunurlar

Bu dünyada inkârcıların ataları da barındı
Ömürleri, kendilerine hiç bitmeyecek sanıldı

Oysa ben inkârcıların yurtlarını dağıttım
Müslümanların fetihleriyle iyice daralttım

Şüphe yok ki İslam, tek din olarak sizin dininiz
Yalnız benim için ibadet edin, benim rabbiniz

Yazarım bunları, her kim ki çaba göstermiş, inanmış
Görmezlikten gelmek olmaz, yaparsa iyi davranış

Yıkıma uğrattığım ülkeye yaşamak haram artık
Dönemezler geri, dinlerinde bölünürken ayarttık

Benden başka taptıklarınız olsalardı tanrı
Zaten cehenneme girmez, aşmazlardı sınırı

Sanal tanrıcılar cehennemde inim inim inler
Yine onlar duymazlar, orada hiçbir iyi haber

Ama güzel insanlar cennette gönüllerince
Nimetlerle yaşayacaklar dilediklerince

Güzel insan cehennemin uğultusunu duymaz
Korkunun en büyüğü bile güzel insana uymaz

Ant olsun, Tevrat’tan sonra Zebur’da da yazıldı bunlar
Yeryüzüne mirasçı olacaktır barış seven kullar

Ey Muhammed, sen âlemlere bir merhamet, bir sevgisin
Tanrılarının tek bir tanrı olduğunu bildirensin

Onlara Müslüman olmaları gerektiğini anlat
Eğer yüz çevirirlerse kıyamet gününü hatırlat

Gökyüzünü bir kâğıt tomarı gibi dürerim
Tıpkı ilk yaratılıştaki gibi baştan dererim

Müslümanlığı verdim bir tek din olarak size
Bu Kuran öğütler verir ibadet edeninize

Ortak koşanlar dinlerini parça parça böldüler
Grup olup kendi fikirleriyle övündüler

Esas olan suç işlememek, bana ortak koşmamaktır
Ayetlerimde belirttiğim işleri kalben yapmaktır

Ben kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmem
Gerçeği söyleyen Kitap içindedir her tür eylem

İnkârcıların boşuna sızlanmamaları gerekir
Kâbe’nin çevresinde atıp tutarlar, o ne kibir!

Ayetler okunurken arkalarını dönerler
İnanan herkese türlü türlü işkence ederler

Sırf bana inanıyorlar diye nedir bu intikam
Hendek gibi iz bırakan kamçılar, bitsin bu dram

Bir kısmı hendeğin başında işkenceyi izler
Hepsi bu nedenle yok edildi beceriksizler

Kuran, peygamberin, benden tebliğ ettiği sözüdür
Benim tarafımdan getirilen İslam’ın özüdür

Bir şairin, bir kâhinin sözü değildir o Kuran
Can damarını koparırdım Peygamberse uyduran

Ayetlerimden biridir, yarattım sizi topraktan
Sonra insan türü olarak yaydım her taraftan

Ayetlerimden biridir, eşler yarattım size
Sevgi ve acıma hissi verdim her birinize

Ayetlerimden biridir, yarattım göğü yeri
Değişiktir bakın hepinizin dilleri renkleri

Ayetlerimden biridir, uyursunuz geceleri
Gündüz ararsınız rızıkları ve nasipleri

Ayetlerimden biri size şimşeği göstermektir
Gökten indirilen yağmurla toprağı diriltmektir

Yeryüzünü, ölümünün ardından canlandırırım
Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarırım

Siz de toprak tarafından böyle çağrılacaksınız
Mezarınızdan da bu şekilde çıkarılacaksınız

İnsanlar, geniş imkân verdiğimde şımarıyor
Kötülük bulsa hemen ümitsizliğe düşüyor

Günahtan felakete

İşlenen günahlardır, felaketleri yaygınlaştıran
Kötülükleri tattırmaktır, kötülükten uzlaştıran

İnkârcıların kitabı bir çukurun içindedir
İnananla alay eden, cehennemin dibindedir

İyilikte bulunanların kitabı burçta, yüksekte
Kendilerine halis bir içki sunulur cennette

Takipçi melekler gönderdim insanları korusun
Kendilerini geliştirmedikçe huyları kurusun

Dağlar yürütülseydi, ölüler konuşturulsaydı
Yine bu Kuran olacaktı o Kitap’ın adı

Yahudiler, Hıristiyanlar, Sabiiler, Mecusiler
İnanan- ortak koşan ayrımı yaparım, bir bilseler

Dinde zorlama yoktur, anlarsın bunu ayetlerden
Doğrulukla eğrilik ayrılmıştır birbirinden

Suç işlemeyenler yapışmıştır kopmayan sağlam kulpa
Yolları aydınlıktır, inkârcılar gibi yapmazlar yalpa

İnkârcıların Kâbe’de yaptığı sözde ibadettir
Islık çalıp el çırparak başkasını engellemektir

Kendilerinde güzel huylar bulunan millete
Çevirmem asla, bahşettiğim nimeti illete

Firavun da benim emirlerimi yalanlamıştı
Ceza olarak deniz üzerlerine kapanmıştı

Kuran’ın bazı ayetleri kesin anlamlıdır
Bu Kitabın özü, bu ayetlerde yer alandır

Kuran’da bir de benzer anlamlı ayetler vardır
Kalplerinde kötülük bulunanlara yarardır

Yorumuyla bir ben bilirim bütün bu ayetleri
Bir de bu ilimde derinleşmiş akıl sahipleri

Kadınlar, oğullar, davarlar, ekinler, salma atlar
Kantarlar dolusu yığılmış gümüşler ve altınlar

İnkâr edip inkârcı olarak ölenlerin her biri
Dünya dolusu altın verse de asla kurtaramaz kendini

Dürüst olun, huzurda boyun bükün, sabredin
Zekâtı verin, sabah vaktinde dua edin

Cennet yolunda dünya malına itibar etmeyin
Zenginlikten gelen zevklere düşkünlük göstermeyin

Tefeci nefreti      

Haram faizin karıştığı malın bereketi yoktur
Kat kat katlayarak faiz yemenin, günahı çoktur

Tefeciler, şeytan çarpmış gibi faiz yiyicidirler
Cinnet nöbetinden kalkanlardan daha beterdirler

Birbirinize borç verdiğinizde onu yazın
Borç alan da yazsın, aklı ermiyorsa yazdırsın

Vasiyet ve miras

Ölüm yaklaşırken bir mal bırakılacaksa eğer
Anaya, babaya, akrabaya vasiyete değer

Kabullendikten sonra vasiyeti değiştirmeyin
Günahı onu değiştirenleredir, bunu bilin

Hazır bulunursa yoksullar, akrabalar ve yetimler
Mirastan onlara da verin söyleyerek güzel sözler

Haksız şekilde yerlerse yetimlerin mallarını
Ancak ateşle doldurmuş olurlar karınlarını

Birleşen gönüller

Hep birlikte İslam’a sarılın, ayrılığa düşmeyin
Eskiden birbirinize düşman olduğunuzu bilin

Kardeş oldunuz, ben birleştirdim gönüllerinizi
Ateş çukurunun kenarındayken kurtarmıştım sizi

Bana ve İslam dinine inananlar olarak siz
İnsan içinden çıkmış toplumların en iyisisiniz

İnkâr edenlerin dünyadaki mallarının sonucu
Ekini tahrip eden bir rüzgâr gibi dondurucu

Ey inananlar, inanmayanları sırdaş edinmeyin
Kinden ve fenalık etmekten geri dururlar demeyin

Kuran’dan önce kendilerine kitap sunulanlar
İstedim ki o kitabı insanlara açıklasınlar

Ama onlar, verdikleri sözü kulak ardı ettiler
Hatta kitabı satarak daha da ileri gittiler

Peygamberler aracılığıyla verdim size söz
Bırakmam asla çalışanlarınızı ödülsüz

İster erkek, ister kadın olsun; hepiniz eşitsiniz
Yolumdan ayrılmayanlar, cennetin ta içindesiniz

Savaşanlar, yurtlarından çıkarılanlar, göç edenler
İşkence ve hakarete uğrayanlar, öldürülenler

Hepinizin suçlarını görmezden geleceğim
Irmaklar akan bahçelere yerleştireceğim

İnkârcılar dolaşırlar refah içinde diyar diyar
Aldatmasın sizi, olacaktır cehennem onlara yar

Araplar önceden sürekli suç işlerlerdi
Çoğu okuma yazma bilmeyen ümmilerdi

Kendi içlerinden olan, arıtıp temizleten
Ayetlerimi okutup bilgeliği öğreten

Bir peygamber gönderdim o çöl Araplarına
Ve de kendilerine katılmayanlarına
 
Muhammed ve yanındakiler inkârcılara şiddetli
Kendi aralarında ise sevecen ve merhametli

Tevrat’ta tarif edilen nitelikler aynen böyledir
İncil›de ise, çiftçiyi sevindiren bitki gibidir

Kendilerine Tevrat verilip de tutmazsa buyruğu
Ciltlerce kitap taşıyan eşek gibi titrer kuyruğu

Hak dostu, şehit, hayırsever, barışsever, peygamber
Bana ve resule itaat ederler hep beraber

Tevrat’ı doğrulayıcı olarak İsa’yı gönderdik
İncil’i de bir ışık, bir rehber olarak ona verdik

Benim İncil’de indirdiğim hükümler ile hükmet
Verdim inananların kalplerine şefkat ve merhamet

Ey Muhammed, sana da Kuran’ı gönderdim, budur nimet
Kendilerine kitap verilenlere Kuran’la hükmet

Her bir millete tek bir yol ve tek bir yöntem verdim
Gösterdiğim yol ve yöntemlerde sizi denedim

İsteseydim sizleri bir tek millet yaratırdım
İyi işlerde birbirinizle yarıştırırdım

Çöl Arapları, inkârcılıkta daha beterdirler
İndirdiğim hükümleri tanımama fikrindedirler

İslam dinine girmede muhacirler öndedir
Altlarından ırmaklar akan serin yerlerdedir

Zarar vermek, yataklık yapmak için mescitler açarlar
Bölgede üsler kurarak gözetlemeyi amaçlarlar

“İyilikten başka bir niyetimiz yoktur” derler
‘Namaza durmayın bu mescitte’, yalan söylerler

Namaz kılmana daha uygun olan Kuba mescididir
Orası arınmayı isteyen insanların yeridir

Binasını benim rızamla kuran mı iyidir
Yoksa iyi olan, uçurumun kenarındaki midir

Cennetlik anne

Annen seni karnında taşıdı, doğurdu rahmetle
Annene babana iyi davran, büyüttüler zahmetle

Doğar, bebek olur, sütten kesilir otuz ayda
Verilen nimete şükreder yiğitlik çağında

Arzu eder ki hoşnut olacağı bir iş yapsın
İster ki iyilik ve barış içinde yaşasın

Bilmeden suç işleyenler için geçerlidir tövbe
Ölüm gelip çatmadan yapılmalıdır muhasebe

Cinsellikte çıta

Ey erkek, kadının mahrem yerine göz dikerek bakma
Senin edep yerin de görünmesin, kendini bırakma

Ey kadın, erkeğe cinsel arzuyla bakmaktan kaçın
Sahip ol kendi edep yerine, görünmesin sakın

Kapat örtünle yakanı, görünmesin memen
Tahrik etmesin erkeği manalı yürümen

Evlendirin bekârları, cinsel suçlar azalsın
Köle ve cariyeleriniz fuhşa zorlanmasın

Saygınlığı artırıcı davranışlar

“Meclislerde yer açın” dendiği zaman yer açın
“Kalk” dendiğinde de kalkın, yüreğiniz ferahlasın
 
Nimetlerimi iyilikle ve güzellikle paylaşın
Her türlü hareketinizde adil ve dürüst davranın

Başkasına ait malı haksızlık ederek yemeyin
İdarecilere, hâkimlere asla rüşvet vermeyin

İçki ve kumarda günah ve de yararlar vardır
Ama günahı yararlarından daha fazladır

İçki, kumar, tapılan taşlar ve şans okları
Kaçınmak gerekir, şeytan işidir çokları

Ey inananlar alay etmeyin, kusur aramayın
Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın

İşittiniz ki ayetlerimle ediyorlar alay
Oturmayın o riyakâr inkârcılarla, bitsin olay

Önce inanıp sonunda inkâr eden münafıktır
Fiziği hoşa gitse de bir kerestedir, bir alıktır

Gizli konuşma, iyilik üzerine değilse konu
Peygambere isyansa konuştuğun, iyi olmaz sonu

Göze göz dişe diş

Saldırıya uğrayan kendini savunacaktır
Haksız yere taşkınlık yapanlar cezalanacaktır

İnanan biri, öldüremez inanan başka birini
Kazaen öldürmüş ise azat eder bir kölesini

Diyet verir yakınına, öldürmüşse kazaen
Cehenneme gider, inanan öldürmüşse kasten

Hür kişiye karşı hür, kadına kadın, köleye köle
Öldürülen için üzerine kısas yazıldı bile

Kardeşi affederse, güzellikle diyet ödensin
Hafifletme nedenimdir, düşmanlık devam etmesin

Cana can, buruna burun, göze göz, dişe diş
Yaralamada da aynı cezayı vermektir iş

Suç işlerken güya insanlardan gizlendiğini sanır
Oysa işleyeceği suç, benim yanımda planlanır

Öldürülme, asılma, el ve ayak kesilmesi, sürgün
Dünyada çekecekler rezillik, görmeyecekler bir gün

Erkek ve kadının elini kesin, yapmışsa hırsızlık
Benden bir ceza olarak gelsin, suçuna karşılık

Hakkı ayakta tutun, adaletle hareket edin
Saptırmasın adaletten sizleri, duyduğunuz kin

Savaş

İnananlar kardeştir, gerçekten inanmışlarsa
Bulun arayı, birbirleriyle savaşırlarsa

Bana inanıyor diye ülkesinden çıkarılmışlarsa
Savaşma izni veririm, haksız zulme uğramışlarsa

Halkın bir kısmı diğerlerine karşı korunmasaydı
Manastır, kilise, sinagog, mescit; hepsi yıkılırdı

Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır, o halde
Size saldırana siz de saldırın aynı şekilde

Fitne ya da baskı, daha kötüdür adam öldürmekten
Siz de çıkarın, sizi çıkardıkları gibi Mekke’den

Gözleri görmeyene, hasta olana, topala
Yoktur onlarda hükümlülük, savaşa katıla

Savaşta kâfirlerle karşılaşırsan arkanı dönme
Bu bir taktik değilse, atarlar kaçanı cehenneme

Savaşta öldürülenleri ben öldürdüm, siz değil
Ey Muhammed, sen de öldürmedin, sınavdı, bunu bil

“Savaşa çıkın” dendiği zaman çakılıp kalmayın
Ahiret yerine bu dünya hayatına kanmayın

Atlı, yaya, malınızla ve canınızla savaşın
Yerinize başka bir kavim getiririm bakarsın

Muhammed, Ebubekir Mekke’den çıkarıldı nitekim
Ben de sizin görmediğiniz askerlerle destekledim

Peygambere yardım etmezseniz ben yardım ederim
Mağaradayken onlara huzur ve güven veririm

Şöyle yakın yerde ganimeti bol bir sefer olaydı
O zaman sana uyup peşinden gelmeleri kolaydı

“Gücümüz yetseydi sizinle sefere çıkardık” derler
Ama hep kadınlarıyla oturmayı tercih ederler

Katkıları olmazdı, sizinle çıksalardı savaşa
Araya fitne sokmak için çıkarırlardı karmaşa

Asker ve atlar besleyin gücünüz yettiğince
Düşmanınızı korkutabilirsiniz böylece

Ey Peygamber, inananları savaşa özendir
Çünkü kâfirler, gerçeği anlamayan bir hindir

İnanan yirmi kişi, iki yüz kişiyi yenebilir
Keza yüz kişi olsa, bin kişiye galip gelebilir

Rum orduları, İranlılara yenildiler
Birkaç yıl içinde bu defa yenip geldiler

Bedir’de karşı karşıya gelen gruplara bakıver
İki grup için mevcut olan ibretlerden alıver
 
Bir tarafta benim yolumda çarpışan inananlar
Ve inananları iki kat fazla gören inkârcılar

Bedir savaşında siz vadinin Medine tarafında
Düşmanlar da mevzilendi, vadinin Mekke tarafında

Bu kadar mı isabet olur, kervan da sahildeydi
Böyle güzel mevzilenemezdiniz sözleşilseydi

Bedir savaşı kazanılmıştır Müslümanlarla
Uhud kazanılamazdı cepheden kaçanlarla

Uhud’da iki bölük bozulmaya yüz tutmuştu
Okçular erken ayrılınca bir uğultu kopmuştu

Ölmekten korkmuşlar, bir kısmı cepheye gitmemiştirler
Hâlbuki İslam yolunda öldürülenler şehittirler

Yaralananlar bile savaşmaya devam dediler
Peygamber çağrısına uyup ödüllendirildiler

Bedir’de üçbin melekle inananları destekledim
Daha beşbin melekle yardım edeceğimi söyledim

Uhud’da size acı, Bedir’de sıra düşmanınızda
Döndürür dururum o acılı günleri aranızda

Zaferi bazen bir topluma, bazen diğer kazanana
Nasip ederiz, inananları ortaya çıkarana

Samimi iseniz savaş sırasında gevşemeyin
Galip geleceğinize inanın, üzülmeyin

Savaş alanında olmasaydım öldürülmezdim sahi
Yazılmışsa o ölüm sana, ölürdün evinde dahi

Huneyn savaşındaki sayınız epeyce çoktu
Fakat sayınızın size hiçbir yararı yoktu

Düşman kuvvetlerini size az gösteriyordum
Asla yılgınlığa düşmeyesiniz istiyordum

Güven verirken peygamberime ve inananlara
Görünmez askerlerle bozgun verdim inkârcılara

Düşman kuvveti ile karşılaştığınızda dayanın
Çekişip birbirinize düşmeyin, sabredin, korkmayın

Zafer günü kitleler halinde Müslüman olacaklar
İşte o gün beni övgüyle yücelterek anacaklar

Savaş alanında maruz kalırsan tehlikeye
Benzersin, ölüm baygınlığı çökmüş kimseye

Ama tehlike geçip paylaşırken ganimetleri
Gözler açılır, belli olur mala düşkünlükleri

İnananlar çarpıştı, şehit düştü ama ölmediler
Zafer için verdikleri sözden asla dönmediler

Düşmana karşı savunma tedbirlerinizi alın
Savaşa bölükler halinde ya da toplu katılın

Savaş yolculuğunda inkârcı saldırınca
Namazı kısaltmanızda yoktur bir sakınca

Ey Muhammed, sen namaz kıldırırken sizi korusunlar
Sonra bitiren grup silahlarıyla nöbet tutsunlar

Benim katımda dördü haram ayıdır, oniki ayın
Haram aylar içinde sakın ola ki savaşmayın

Çıkınca savaşmanın yasak olduğu haram aylar
Neredeyse öldürülsünler, bana ortak koşanlar

Kınayın zenginleri, istemezler savaşa çıkmayı
İsterler gerideki kadınlarla beraber olmayı

İnananların canlarını ve mallarını
Cennet vererek satın aldım karşılığını

Çünkü benim yoluma ve din uğruna inanırlar
Ölürler, öldürürler, öldürülürler, savaşırlar

Hep birlikte cepheye gidilmesi doğru değildir
Gitmeyenler dinde derin bilgiler edinmelidir

Sefere çıkan topluluk sağ salim geri gelir
Eğitmek için, bir grubu bırakmak gerekir

Ben, peygamber, yolda kalmışlar, yoksullar ve yetimler
Saydıklarım içindir elde edilen ganimetler

Ganimetler, bir devlet gücü değildir zenginlerin
Verdiğini al, yasakladığından sakın Peygamberin

Peygamberin fazla ganimet alması hıyanettir
Kıyamet günü yüklenip getireceği emanettir

Benim katımda insanlar derece derecedir
Bir kısmı rızama, bir kısmı hışmıma gebedir

Kitaplı toplumlar

Hıristiyan ve Yahudilere kitap indiği gibi
İndirilseydi bize, biz olurduk doğru yolun sahibi

Hıristiyan ve Yahudi yemeği size helaldir
Onlara da helal olan sizin yemeğinizdir

Yahudi ve Hıristiyanlarla güzelce tartışın
Onlara bir tek olduğunu bildirin tanrınızın

Kendilerine ilim verilenlerin sinelerine
Yerleşir bu Kuranın apaçık ayetleri, biline

Bütün insanlar bir tek toplumdu, din ise İslam’dı
Ayrılığa düşenler Yahudi ve Hıristiyan’dı

Kitap verilenler tartışmayı kesecektir
Doğru yol olan İslam dinine geçecektir

Öylesi vardır ki bu Hıristiyanlar ve Yahudiler
Emanet bıraksan, onu noksansız iade ederler

Öylesi de vardır ki, bir dinar emanet bıraksan
Onu sana iade etmez, tepesinde durmazsan

“Ümmiler hakkında ne yaparsak mubahtır” derler
Böyle bile bile bana karşı yalan söylerler

Kitap verilmiş olanlar, ‘dinde aşırılığa gitme’
“Baba Allah, Oğul Allah ve Kutsal Ruh; beni üç etme 

Çünkü biricik tanrı benim, doğurulmadım
Çocuk sahibi değilim, asla doğurmadım

Meryem’in oğlu İsa Mesih yalnızca bir peygamberdir
Ondan önce de birçok peygamberler gelip geçmiştir

Annesi doğru kadındı, ikisi de yemek yerdi
Yemeğe muhtaç ise nasıl tanrı olabilirdi

En azılı düşmandır ortak koşanlar ve Yahudiler
İslam’a yakın olanlar «Biz Hıristiyan’ız» dediler

Hıristiyanlar içinde rahipler ve keşişler vardır
Onlar büyüklük taslamaz din ve bilim adamlarıdır

Yahudi ve Hıristiyanlar senin kıblene uymaz
Sen de kıblelerine uyacak değilsin, onlar aymaz

Yahudiler, din adamlarını rab kabul ettiler
Hıristiyanlarınki ise İsa ve rahiptiler

Hepsi bir tek tanrıya ibadet etmekle emredildi
Hak dini, bütün dinlerin üstüne çıksın diye geldi

Din adamı ve rahip, yerler malını insanların
Altın gümüş yığmaktır, işleri güçleri onların

Gün gelir, yığdıkları gümüşleri, altınları
Onlarla dağlanır böğürleri, sırtları, alınları



İKİNCİ BÖLÜM
KURAN’DA YER ALAN İBRETLİK HİKÂYELER


Bozguncu ve hileci Medyenliler

Ölçüde ve tartıda hileli davranır Medyen kavmi
Eşyaları, değerinden düşük alıp satardı cemi

Su içme nöbetine uymayan Semud kavmi

Semud kavmi, deveyle paylaştıracaktı suları
Uymadılar, kestiler deveyi, kurusun huyları

Zorba Âd kavmi

Âd kavmi, başka kavimlere zorbaca davranırlar
“Bizden daha güçlü kim var” diye büyüklük taslarlar

Yoksula yardımdan kaçarken ekini yananlar

Ekin biçmeye giderken yoksullara haber verilir
Ne arar, yoksullara görünmeden ekinler biçilir

Sahip uykudayken bir ateş ekini küle döndürür
Yoksula yardım etmekten kaçınmak neymiş gördürür     

Âdem ile Havva ve yasaklı ağaç

Ben men ederim, Âdem ve eşi ağaca yaklaşmasın
Amaç gizli edep yerleridir, nasıl şeytanlaşmasın

Aslında şeytan aldatan, Âdem ve eşi aldatılan
Göründü görünenler, ağacın meyvesiydi tadılan

Edep yerlerini örten elbiseler hep yalan dolan
Kötülüklerden sakınma elbisesiydi esas olan

Karga kadar olamamak

Kurban konusunda kardeşiyle tartıştı ve öldürdü
Karga toprağı eşeliyordu, cesedi böyle gömdü

Kim birini öldürürse, öldürmüştür tüm insanları
Kim o canı yaşatırsa, yaşatmış olur tüm canları

İki davacı ve koyunları

Doksandokuz koyunu olanla bir koyunu olan
Doksandokuz koyunu olandır, tek koyunu da alan

Davud’dur bunun haksızlık olduğuna karar veren
İnanıp iyi işler yapanları sayıca az gören

Düşünür Davud, benim denediğimi kendisini
Af diler, sonunda bulur toplum yöneticisini

Süleyman’ın çalımlı safkan koşu atları

Süleyman, verdiğim safkan koşu atlarını çok sever
Kimsenin ulaşamayacağı bir yönetim ister

Tahtına bir ceset bırakılarak imtihan edilir
Hak ve adaletle yönetmesine yetki verilir

Süleyman ve Melike

Cin, insan ve kuşlardan ordu kurulur Süleyman’a
Ezmesin ordular, karıncalar girsin yuvalarına

Hüdhüd kuşu der ki hükümdarlık eden bir kadın
Secde eder güneşe, sahibini bırakmış arşın

Süleyman, Hüdhüd’le Sebe sultanına gönderir mektup
Önce tahtı, sonra Melike gelir mektubu okuyup

Müslüman olmasına engel olmuştur taptığı şeyler
Şimdi Süleyman›la, rabbine teslim olduğunu söyler

Cennetliklerle cehennemliklerin ahiret buluşması

Burçlar, cennetliklerle cehennemliklerin arasında
Herkesi yüzlerinden tanıyan adamlar, bu burçlarda

Cennete girmeyi ümit eden cennet halkına selam
Büyüklük taslayanlara ise umutsuz birkaç kelam

Dinlerinizi bir eğlence ve bir oyun edersiniz
Ne günler ile karşılaşacağınızı bir bilseniz

Cennetliklerden su ve yiyecek istersin sevabına
İnkârcılara haram kılınmış, şaşarsın cevabına

Irmaktaki bebek

Musa bebek sepet içinde ırmağa bırakılır
Bulur bebeği Firavun ailesi, ırmaktan alır

Vahyedilir ki Musa bebek peygamber yapılacaktır
Aslında Firavun ailesine düşman olacaktır

Bebeği takip eden abla öğrendi, lazımdı dadı
İşte böyle döndürülürdü, öz annesine evladı

Öldüren yumruk

Musa, yiğitlik çağına ulaşıp olgunlaşmıştır
Dövüşen iki kişi görmüş, birini tanımıştır

Musa ötekine yumrukla vurur ve adam ölür
Korkar, bunun şeytanın işi olduğunu düşünür

Dövüşür gece yine aynı adam, tekrar yardım ister
Musa doğru yolu seçmiştir, Medyen’e hareket eder

Hayvanlarını sulayan iki kadın

Medyen’de iki kadın su vermek ister hayvanlarına
Musa yardım etmiştir, bilgi verirler babalarına

Babası istemiştir ki ücretle çalışsın Musa
Ve de kızlarından birini Musa’ya nikâhlasa

Şart koşulur Musa’ya, tam sekiz yıl hizmet edecektir
Musa da Tanrının kefilliğiyle ‘evet’ diyecektir

Gemi çocuk duvar

Musa, genç yardımcısı ve ilim verilen bilge biri
Giderler, bulurlar iki denizin birleştiği yeri

Bilge adam, bindikleri yoksulun gemisindeler
Kralın eline geçerdi delinmeseydi gemiler

Adam, rastladıkları bir çocuğu orada öldürür
Bilir ki, çocuk anayı babayı inkâra götürür

İlim verilen genç adam, yıkılan bir duvarı onarır
Şehirde yetim çocukların hazinesini kurtarır

Firavunun askerleri

Firavun ve orduları Mısır’da azgınlaşırlar
Musa Peygambere uyanları tehditle yaşatırlar

Göstermesini ister Firavun, Musa’dan mucize
Yılan olur asası, beyaz görünür eli size

Firavun toplar, ülkesindeki bütün büyücüleri
Görülür ki asa, bir bir yutup yok eder büyüleri

Takip edilir Firavun ve askerlerince Musa
Tarafımdan vurdurulur denize o sihirli asa

Yarılır hemen deniz, her dalgası kocaman bir dağ
Kapanınca geri, ne askerleri ne Firavun sağ

İsrailoğullarını yöneten Peygamber

Yüce Kuran’da İsrailoğulları, Yahudilerdir
Musa da o Yahudi milletinin peygamberidir

Musa ile yaşananlar, Muhammed’e nakledildi
Musa’nın, Firavundan kurtardıkları Yahudilerdi

Musa ile birlikte gidenler geçerler denizi
Sürülür birtakım putlara tapan milletin izi

O millet ister ki Musa onlara bir tanrı yapmalı
Musa der ki, Allah’tan başka bir tanrı aranmamalı

Musa vahiylerle insanların başına seçildi
O vahiyler, Tevrat’ın İbranice öğütleriydi

İsterim ki Musa ve kavmi bu öğütlere sarılsın
Haksız büyüklenenler ayetlerden uzaklaştırılsın

Oniki pınar ve Cumartesi yasağı

Oniki oğul, oniki torun, tam oniki kabile
Oniki pınar fışkırır, Musa vurunca asa ile

Bu Yahudilerin buluttan gölgedir memleketi
Önlerindedir kudret helvası ve bıldırcın eti

Kudüs şehrinde oturmaları tembih edilir kavme
Ve sakın cumartesi çalışma yasağını çiğneme

Derler ki Cumartesi günleri balık boldur, avlasak
Oysa kural konulmuştur, o gün balık avlamak yasak

Yıkıma uğrayacak bir kavme niye öğüt verilir
Bir gruba göre iki nedeninin olduğu bilinir

Biri, Tanrıya mazeret beyan edebilmek içindir
İkincisi de suç işlemekten sakınsınlar diyedir

Kibirlenenler, aşağılık maymunlar olsunlar
Gelen nesiller bu hadiseyi ibret alsınlar

Yahudi geçer iyilik ve kötülük imtihanından
Tevrat ‘ı miras alan yeni bir nesil gelir ardından

Zengin Karun

Karun, Musa’nın kavmindendir, zengindir, şımarıktır
Servetini kendisinden bilir, yaptığı azgınlıktır

Süs içinde görür dünya hayatını benimseyenler
Kendilerine de verilsin ister, ona verilenler

Sonuçta yere batırılır Karun’un evi barkı
Ardından gideni yoktur, kalmaz diğerlerinden farkı

İsrailoğullarının iki bozgunculuğu

Musa’ya gönderilen Tevrat Kitabı açıkça der
İsrailoğulları iki kez bozgunculuk eder

İlkte evlerine kadar girilir, kontrol sağlanır
İkincide Kudüs’teki Mescitte her şey hırpalanır

Buna rağmen bozgunculuk yapmak varsa ceza bellidir
Bil ki cehennem, inkârcılar için bir hapishanedir

İneğin etiyle vurulduğunda dirilen adam

Musa’nın kavmi bir adam öldürür, katili kimdir
Gizledikleri ortaya çıkacak mıdır, hanidir

İsterim Musa’dan, insanlar sarı bir inek kessinler
Hayvanın etiyle öldürülen adama değsinler

Adam dirilir, işte ölüleri böyle diriltirim
Gizlenenleri, açığa vurulanları ben bilirim

Antakya’da üç elçi

Antakya’ya buyruğumu duyurmaya üç elçi gider
Şehir halkı onlara inanmaz, ‘yalan söylüyorlar’ der

Bu arada öbür taraftan koşarak bir adam gelir
Söyler ki putlar yarar sağlamaz, elçiler bunu bilir

Ne var ki adam, şehir halkınca öldürülür
Kendileri de kül yığınına döndürülür

Zekeriya ve oğlu Yahya

Soyu için Yahya, Zekeriya’ya müjdelenir
Eşi kısır, kendisi ihtiyar bu nasıl beklenir

Yahya’ya ilim ve bilgelik verilir, o bir vefakâr
Tevrat’a var gücüyle sarılmıştır, olamaz isyankâr

Meryem’in İsa’sı

Meryem İsa’ya gebe kalır, hurma dibinde doğurur
Büyür; bilgeliği, Tevrat’ı, İncil’i öğrenip durur

İsa, İsrailoğullarına peygamber gelecektir
Ve artık körü ve cüzzamlıyı iyileştirecektir

Çamurdan yapacağı kuşa üfleyince uçacaktır
Ölüleri diriltecek, Tevrat’ı doğrulayacaktır

Konuyla ilgili Muhammed’e emir bulunmaktadır
Hıristiyanlarla ve Yahudilerle ortak noktadır

Bu noktada Allah’tan başkasına tapılmayacaktır
Asla ve asla Allah’a ortak koşulmayacaktır

İnkârcı ikiyüzlülerce, İsa öldürüverilir
Fakat öldürülen onlara İsa gibi gösterilir

Nuh’un gemisi

Nuh, kendi kavmine peygamber olarak gönderilir
Dinde ayrılığa düşmemeleri tavsiye edilir

İnsanlar buna uymaz, suç işlemeyi sürdürürler
Nuh’a da “Mecnundur” yakıştırmasını uygun görürler

Yardım dileyen Nuh’a bir gemi yapması vahyedilir
Nuh’un yanında yer alan eşler gemiye bindirilir

Dağ gibi dalgalar arasında giden gemidekiler kurtulur
Oğlu dâhil çağrıya uymayan inkârcılar boğulur

Yıldızın ayın güneşin kısa tanrı hikâyesi

İstedim ki kesin inananlardan olsun İbrahim
O, uzayın muhteşem varlıklarını gören bir alim

Yıldızı görür, batıncaya kadar yıldızdır allahı
Ayı görür aydır, güneşi görür güneştir ilahı

Yıldız batar, ay batar, batarken akşam güneşi
Yeri göğü yaratan tek Allah’tır, yoktur eşi

İşitmeyen görmeyen putlar

Putlara tapar İbrahim’in babası Azer
Yararlı olmazlar ki, işitmek, görmek ne gezer

Sonra İbrahim bütün putları parça parça kırar
Der ki parçalamak için en büyük put verdi karar

Azer büyük puttan cevap alamayınca el-aman
Allah’ın birliğine inanılır işte o zaman

Kurban

İbrahim puta tapanların yonttuklarına tepkili
Putperestler direnç göstermede bir o kadar etkili

İbrahim mancınıkla odun ateşine atılır
Hevesleri tarafımdan kursaklarında bırakılır

Oğlu İsmail koşabilecek yaşta bir candır
Babasının rüyasında o artık bir kurbandır

İbrahim, onu alnı üzerine yere uzatır
Oğluna bedel olarak bir koçu kurban yatırır

Sodom şehri erkekleri ve üç melek elçi

Sodom şehri erkekleri, hemcinslerine düşkün
Yol kesip çirkinlikler sergilemeleri mümkün

Lût Peygamber uğraşır, bu işten vazgeçilmelidir
Başlarına taşlar yağdırılır, şehirleri yerle bir

Bir Yusuf hikâyesi

Babaları sever Yusuf’la Bünyamin’i daha çok
Kardeşleri kuyuya bırakacak başka çare yok

Oynarken Yusuf’u kurdun yediğini söylerler
Kan sürülen gömleği babalarına gösterirler

Su almak için kuyuya gelen kervan Yusuf’a rastlar
Mısır’a vardıklarında onu ucuz fiyata satar

Kaldığı evde Aziz’in hanımı, Yusuf’u arzular
Kötülük ve fuhuş ondan uzaktır, çakışmaz duygular

Yusuf’un gömleğini arkadan çekip yırtar kadın
Arkadan yırtılmışsa yalancıya çıkacak adın

Dedikodu çıkar, Aziz’in hanımı, genç uşağıyla
Bunu paylaşmak ister şehrin diğer kadınlarıyla

Meyve ikram edilir, ellerine bıçak verilir
Yusuf yakışıklıdır, görünce elleri kesilir

Hanım der ısrarla Yusuf’tan murat alacağım
Kabul etmezse onu zindana attıracağım

Yusuf zindanda rüyaları yorumlar tam isabet
Kral duyar, verir hazine yönetimini elbet

Kardeşler ucuz erzak almak için Mısır’a gider
Yusuf’un hazinede görevli olması bir kader

Güzel düşünüp güzel davranan o güzel yoksullar
Ve günahlarının affını dileyen oğullar

Anasına babasına sarılır Yusuf değerbilir
Hepsi Yusuf’un önünde secde eder gibi eğilir

Balığın karnındaki Yunus

Yunus izinsiz ayrılır, kavmi onu denize atar
O yaptığından ötürü pişmanken balık onu yutar

Sonra araziye atılır, peygamber ilan edilir
Balığın karnında dahi beni yüceltmesini bilir

Lokman’ın öğütleri

İyilik ya da kötülük, bir hardal tanesi kadar
Sana mutlak ulaşır, bulunduğu kaya olsa da dar

Kimseyi küçümseme, yüz çevirme, yükseltme sesini
En çirkin ses merkebin, bekler misin beğenilmesini

Sesini alçalt, doğal ol, yürürken böbürlenme
Kendini beğenmişlik yapma, gereksiz övünme

Mağara arkadaşları

Önceki nesillerden bir grup, tanrımız Allah’tır der
Hükümdarları ise puta tapılmasını ister

Hükümdar dayattığı için mağaraya kaçarlar
Kimi der bir gün, kimi der üçyüzdokuz yıl yaşarlar

Uyandıklarında biri şehre gider, yiyecek alır
Elinde önceki nesillerin gümüş parası vardır

Onları önce uyutup sonra uyandırdıksa yine
Öldükten sonra dirilmenin gerçek olduğu biline

Yecuc Mecuc

Zülkarneyn, mevki ve hükümranlık sahibidir
Kendisine verilen yetki ve nice bilgidir

Bozgunculuk Yecuc ve Mecuc’un uğraşı olmuş
Kavmin insanları ortaya set yapmaya koyulmuş

Dökmeseydi katranı, demir kütleleri kaynamazdı
Yecuc ve Mecuc o seti bir daha asla aşamazdı

Talut Calut

Talut inanır, sabırla tanrıya kavuşanlardansan
Calut’u yenebilirsin, karşında çok olsa da insan

Birilerinin kötülüğü diğerleriyle savılır
Yeryüzü bozgundan bilge insanlar ile kurtarılır

Anahtar kelimeler 
Türkçe manzum Kur'an şiir şiirsel beyit Kuran