26 Temmuz 2013 Cuma

İL EMNİYET MÜDÜRÜNÜN YERİ


 
Güvenlikte olma hali, en yalın anlamıyla can ve mal korkusundan uzak yaşamak anlamına gelebilmektedir.

Devlet, halkının güvende yaşamasıyla doğrudan görevli olduğu için gerekli tedbirleri almaktadır.

Aşağıda yer vereceğimiz hukuki metinler değerlendirildiğinde devletin bu konuda çok daha sağlamcı bir tutum içine girdiği görülmektedir.

Nitekim 1937 tarihli Emniyet Teşkilatı Kanununun birinci maddesinde, fiziken ve mantıken mümkün olmadığı halde ülkenin emniyet ve asayişinden bizzat içişleri bakanının sorumlu olduğu yazılmıştır.

Bundan amaç, çok önemli görülen güvenlik hususunun sorumlusunun net olarak belirlenmesi isteğidir. Sanki korunması gereken bir eşyanın bir kişiye imza karşılığı zimmetleniyor olması gibi düşünülmüştür.

 Maddenin devam eden bölümünde ise olması gerektiği şekilde düzenleme yapılmış, kentsel alanlarda ve dışında görev bölümüne gidilmiştir. Buna göre güvenliğin sağlanmasıyla ilgili olarak şehir merkezleri için Emniyet Genel Müdürlüğü belirlenmiştir. Aynı kanunun 16'ncı maddesine göre de il merkezlerinde emniyeti ve asayişi sağlama görevi il emniyet müdürlüklerine verilmiştir.

Hal böyle iken 1949 tarihli İl İdaresi Kanununa göre il sınırları içinde emniyet ve asayişin sağlanması, valinin görevlerinden sayılmıştır. (Madde 11/C)

Burada da aynı sağlamcı sahiplenmeyi görmekteyiz. Mademki ilin en yetkili ve sorumlu kişisi validir. O halde çok önemli olan güvenlik hususu bu yetkiliye bizzat zimmetlenmeli diye düşünülmüştür.

Hâlbuki 9'uncu maddeye göre vali zaten, ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır.

Burada her bakanın mümessili ve yürütme vasıtası olduğu yazılı iken onbirinci maddenin C fıkrasında sadece güvenlikle ilgili görevin valiye ait olduğunun belirtilmesi, öte yanda tarım, imar, eğitim, sağlık gibi diğer bütün görevlerin belirtilmemesi kanun yapma tekniği açısından hatalı olmuştur. Ya hepsi yazılmalıydı. Ya da hiçbiri yazılmamalıydı.

Böyle bir düzenleme ile dokuzuncu madde hükmü pekiştirilerek valinin elinin daha da güçlendirilmesi istenmiş olabilir. Ancak bunun iki sakıncası vardır. Biri, polis devletine gidildiği intibaı verebilir. Diğeri, İl Emniyet Müdürü baypas edilmiş olur. Birinci de rejim zarar görebilir, ikincisinde ise çağdaş yönetim anlayışından uzaklaşılır.

Emniyet müdürleri en alt rütbeden başlayarak yükselmişlerdir. Aldıkları eğitim, gördükleri kurs ve edindikleri tecrübe ile liyakat ve kıdem kazanmış ve bunun sonucu olarak üçlü kararname ile atanmışlardır.

Tarım bakanı adına il tarım müdürü, milli eğitim bakanı adına il milli eğitim müdürü görev yapmakta ise içişleri bakanı adına da şehir merkezleri için il emniyet müdürü görev yapmalıdır.

Güvenlik çok hassas bir konudur. Güvenliğin içinde insanın hem bedeni, hem de temel hak ve hürriyetleri vardır. Bu değerler üzerinde yapılacak bir hata, rejimin zedelenmesine yol açabilir. Vali, bir copun kitlesel ağırlığını ve bunun karşı tarafa fiziksel yansıma şiddetinin ne ölçüde olacağını emniyet müdürü kadar bilemez. Bir binanın temelinde ne kadar demir kullanılacağını Bayındırlık Müdürü kadar bilemeyeceği gibi...

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Vali, bulunduğu yerin güvenliğinin bozulduğunu fark ettiğinde emniyet müdürü tarafından buna müdahale edilmesini isteyebilir. Ancak nasıl müdahale edileceğine karışmaz.

Müdahale edilmeli miydi, edilmemeli miydi?

Edilmeliydi de edilmemişse ya da tersi bir durumda bunun faturası tamamen valiye aittir.

Müdahale edilecek hususun, bir topluluğun dağıtılmasıyla ilgili olduğunu varsayalım. Müdahale sonrasında kamuoyuna birtakım olumsuzluklar yansımış olsun.

Bunun iki nedeni olabilir: Ya topluluğun gereksiz yere dağıtılması istenmiştir. Ya da müdahale sırasında yanlış işler yapılmış veya orantısız güç kullanılmıştır.

Birincinin sorumlusu vali, ikincinin sorumlusu ise emniyet müdürüdür.

Bu tür durumlarda çoğu kere sapla saman birbirine karışır ve suçlu arandığında kurban hep emniyet müdürü olur.

İşte bunun önüne geçmek için Emniyet Teşkilatı Kanununun birinci maddesi hükmü gereğince İl İdare Şube Başkanı olarak İl Emniyet Müdürünün yeri perçinlenmeli ve İl İdaresi Kanununun dokuzuncu maddesi C fıkrası iptal edilmelidir.

Vali, bütün bakanların temsilcisi iken, il emniyet müdürü de şehir içi güvenliği için içişleri bakanlığının görevlisi olmalıdır.

 Valinin, bütün bakanların temsilcisi olduğu yazılı iken tekraren içişleri bakanının görevini üstlenmesi ne kadar yanlışsa, il emniyet müdürünün de güdük bırakılması o kadar yanlıştır.

İl emniyet müdürünün bu denli boşlukta bırakılması kendisine bağlı personelde güvensizliğe yol açabilir.

Güvensiz birilerinin sağlayacağı güvenlikten de hayır gelmez.

1 yorum :