24 Temmuz 2011 Pazar

OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE SİYASİ PARTİLER

Bu yazımız, ülkemizde siyasi partilerle ilgili gelişmelerin, yüksek lisans eğitim programında hangi boyutlarıyla irdelendiğini ve yine bu gelişmelerin nasıl bir seyir izlediğini paylaşabilmek amacıyla ele alınmıştır.

Profesör Oya Çitçi’nin, siyasi partiler sürecimizle ilgili anlatımlarından esinlenilen yazımızda, Büyük Larousse'dan ve bazı rakamlar için internet sitelerinden de yararlandığımızı belirtmek isterim.

Birçok insanımızı, “Ben hiçbir partiyi tutmuyorum”, ya da “Hiçbir partiye oy vermeyeceğim” dedirtecek kadar öfkelendiren siyasi partiler, anayasamızda öyle ilginç bir söylemle yer almıştır ki, ne kadar tepkili olunsa da insanlarımız kendilerini yine de bu partilerimizle barışık bir ortam içerisinde bulurlar. Bu söylem şudur: “Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.” (Anayasa, md.68/2) Günümüzde, partisiz bir siyasi yaşam düşünülememektedir.
Bu nedenle siyasi partilerle ilgili kavramları ve ülkemizin siyasal tarihinde rol oynamış partileri, konu başlıklarıyla da olsa, irdelemenin yararlı olacağı düşünülmüştür.

Ama öncelikle “Kişi neden oy kullanmak ister” konusunu ele alabiliriz:
Birincisi, kişisel olarak önemli bulabilir.
İkincisi, çıkar sağlamak için oy kullanmak isteyebilir.
Üçüncü olarak, uyarılması ya da güdülenmesi oy kullanmada rol oynayabilir.
Son olarak, vatandaş duygusunun bir gereği olarak oy kullanmak isteyebilir.

Buna bağlı olarak oy vermede farklı tercih nedenleri de görülebilmektedir. Bu nedenler şöyle sıralanabilir:
Ekonomik çıkar bir tercih nedenidir.
Güvenlik isteği, istikrar arayışı da tercih nedenidir.
Duygusal bağımlılık tercih nedenidir.
Son bir tercih nedeni de değişme isteğidir.

Bir tanımlama ile başlamak gerekirse siyasi partiler; aynı görüş, aynı çıkar, aynı eylemde birleşmiş olanların bir araya gelmesiyle kurulan örgütlerdir.

Profesör A.Şeref Gözübüyük’e göre siyasi parti denildiğinde, programını uygulamak ve iktidara gelmek için, büyük halk kitlelerinin iktidarı etkilemesini ve işleyişine katılmasını sağlamaya çalışan, örgütlenmiş insan toplulukları anlaşılır.

Bir örgütlenmenin, siyasi bir parti hüviyeti elde edebilmesi için dört özelliğe sahip olması gerekir. Ancak bu şekilde siyasi partiden söz edilebilir:
Birincisi, sürekli bir örgütü olmalıdır.
İkincisi, sürekli bir yerel örgütü olmalıdır.
Üçüncüsü, iktidarı ele geçirme amacıyla örgütlenmelidir.
Dördüncüsü, halk desteği olmalıdır.

Demokrasilerde herkes, siyasi topluluk içinde yer almaktadır. Ancak bulundukları gruplar farklı olabilir. Bir kısmı en alt ve en geniş gruptaki seçmendir. Oy kullanır. Bir kısmı taraftardır. Başka bir kısmı, kayıtlı üyedir. Bir kısmı da militandır. (Militanlar; daha etkin, daha aktiftirler.) Ya da en üstte, yönetici grubunda, liderdir. Bu tablo, demokratik toplum olmanın bir gereğidir. Bu itibarla, “Ben siyasi tercih yapmayacağım” denilmemelidir. Seçimler sırasında “en iyi” konusunda tespitte bulunulamamışsa, “en az kötü” tercih edilmelidir. Zira kullanılmayan oy, en son tercih edilen siyasi partinin işine yarayacaktır.
    
Partilerle ilişki açısından, Türkiye’de seçkinci bir yaklaşımdan söz edilebilir. Sadece oy verme şeklinde siyasi katılım vardır. Araştırmalar, toplumun sosyo-ekonomik yapısı iyi olan kesimlerinde katılımın fazla olduğunu göstermektedir.

Ülkemizde şanslar eşitken yani maç ortadayken seçime katılma oranı yüksek, partilerden birisinin seçimi kazanması kesin gibiyse katılma oranı az olmaktadır.

Olağanüstü dönemden olağan döneme geçilirken vatandaş seçime daha çok katılmaktadır.

Askeri yönetimlerden sonra sağ oylar artarken, soldaki oyların düştüğü görülmektedir.

Ülkemizde çok partili sisteme geçildikten beri yapılan 14 seçimde, yıllara göre seçimlere katılma oranı ile sağ ve sol oyların dağılımı aşağıdaki tablolarda görülmektedir.

Seçimlere katılma oranı:
YILLAR        %
1950             90
1954             87
1957             76
1961             81
1965             71
1969             64
1973             67
1977             72
1983             91
1987             94
1991             85
1995             84
1999             87
2002             79


Yıllara göre sağ ve sol oyların yüzde olarak dağılımı

YILLAR         SAĞ%   SOL%
1950                  56        40
1954                  63        35
1957                  58        41
1961                  62        37
1965                  65        32
1969                  64        30 
1973                  64        33
1977                  54        42
1983                  68        30
1987                  66        32
1991                  67        32 
1995                  68        30
1999                  62        36
2002                  70        28


Tablodaki değerlerden yola çıkıldığında, 14 seçimde ortalama olarak sağ oyların yüzde 63, sol oyların yüzde 34 oranında olduğu görülmektedir.

Parlamentoda daha çok hangi kesimin temsil ettiklerine bakıldığında; 1920-1960 arasında asker, 1961-1980 arasında avukat, 1983’den sonra ise daha çok tüccar ve sanayicilerin, özel sektör yöneticilerinin ve serbest meslek sahiplerinin temsil ettikleri görülmektedir.

Parti Amblemleri
Türkiye’de siyasi partiler, çoğu zaman yerine kurulduğu partinin amblemini kullanmışsa da bazen ilginç amblemler seçtikleri de görülmüştür.

CHP; cumhuriyetçilik, milliyetçilik (ulusçuluk), halkçılık, laiklik, devrimcilik (inkılâpçılık) ve devletçiliği, partinin ilkeleri olarak kabul etmiş, sonuçta bu ilkelerden yola çıkarak altı oku amblem olarak kullanmıştır.

DP, “Yeter söz milletindir” parolasıyla hareket etmiş ve amblem olarak eli kullanmıştır.

AP ve DYP, demirkırat sözcüğünden hareketle atı amblem seçmişlerdir.

ANAP, çalışma sembolü olan arıyı tercih etmiştir.

SHP zeytin dalını, DSP güvercini seçerken barışçılığı simgelemek istemişlerdir.

Bazen de tepkileri dile getirmek amacıyla amblemler seçildiği görülmüştür. İş adamının, siyaset adamına jaguar otomobil hediye etmesini ve yine siyaset adamının yakınının baterist ile evlenmesine tepki olarak davulu delen jaguar resmi amblem olarak kullanılmıştır.

Parti amblemleri arasında güneş, ay ve yıldızlarında sıkça kullanıldığı görülmüştür.
  
Siyasi Partilerin Ortaya Çıkış Nedenleri
Farklı siyasi partilerin ortaya çıkış nedenleri de farklı olabilmektedir. Bu farklı nedenleri alt alta topladığımızda şu başlıklar elde edilebilir:

Farklı siyasi partiler;
1. Ekonomik gelişme sonucu,
2. İdeolojik uyuşmazlıklar sonucu,
3. Dinsel-etnik bölünmeler nedeniyle,
4. Toplumsal tabakalar arası çatışmalar nedeniyle,
5. Tarihsel kriz anlarında,
6. Parlamento içinde (17.yüzyılda İngiltere örneği),
7. Bölünme sonucu (FP’den AKP gibi),
8. Birleşme sonucu (HP+SODEP=SHP gibi),
ortaya çıkmaktadır.

Siyasi Partilerin İşlevleri
Siyasi partilerin işlevleri şu şekilde sıralanabilir. Yani siyasi partiler neler yaparlar?

1. Siyasi katılımı sağlarlar.
2. Aday belirlerler.
3. Kamuoyu oluştururlar ve kamuoyunu yönlendirirler. Bu işlev, siyasi partiler için destek sağlamaları yönünden çok önemlidir.
4. Seçilenin çevrelenmesini sağlarlar. Seçilen kişi, seçildiği siyasi parti programına uymak zorundadır.
5. İktidar arayışı içindedirler. Amaçları hükümet olmaktır.
6. Muhalefet görevini yerine getirirler.
7. Ülke ve seçimlik organlar arasında sürekli bir bağlantı kurarlar.

Siyasi Parti Sistemleri
Türkiye’deki siyasi partiler konusuna geçmeden önce çeşitli ülkelerde ve bu arada ülkemizde, parti sayısına göre parti sistemlerine göz atmanın faydalı olabileceğini söyleyebiliriz:

1. Tek parti sistemi (Türkiye örneği: 1923-1946 arası CHP. Dünya örneği: SSCB)
Üç başlıkta inceleyebiliriz:
a) Komünist tek parti sistemi: Birey, temel değer olarak ele alınmıştır. Temel örgütlenme biçimi hücrelerdir. Yatay ilişki değil, dikey yani hiyerarşik ilişki söz konusudur. Parti; siyasi, ekonomik, kültürel yaşamı çerçeveleyici rol oynamaktadır. Ve de devletin üzerindedir.

b) Faşist tek parti sistemi: İtalya ve Almanya’da kurulmuştur. Amaç, kapitalist sistemin törpülenerek korunmasıdır. Dışarı açılamama ve ekonomik bunalım sonucunda meydana gelen yoğun işçi hareketleri sonunda ortaya çıkmaktadır. Bu partiler, milis birimi üzerine kurulur. Üniforma giyerler, askeri eğitim görürler. Bu sistemde ideoloji, ağırlığını kaybeder. Eylem ağırlığı söz konusudur. Lider çok önemlidir. Parti devletin üzerinde değildir. Hatta parti-devlet kardeş kardeş geçinirler. İstihbarata önem verirler.

c) Pragmatik tek parti sistemi: Türkiye’deki adı Kemalist tek parti sistemidir. Ülkemizdeki adı faşizme çıkmış ise de siyaset bilimciler böyle olmadığını vurgulamaktadır. Amaç; ulusal kurtuluşu sağlamak, devleti çağdaş medeniyet seviyesine getirmektir. Bu dönemde CHP; İnönü-Bayar ilişkisinde olduğu gibi, kendi muhalifini kendi içinden çıkarmıştır. Üyelik herkese açıktır. Otoriter-baskıcı bir yönetim mevcuttur. Gerçekleşmesi istenilen, Atatürk devrimleridir. Siyaset bilimcisi Duverger, Kemalist tek parti için özel bir örnek teşkil ettiğini ifade etmektedir.

2. İki partili sistemler: Oyların genellikle iki büyük parti arasında bölüşüldüğü sistemdir. Bunu rakkas hareketi olarak gösterenler vardır. İbre, bir o partiyi, bir diğer partiyi gösterir. Bazen üçüncü küçük bir parti (MSP gibi) büyük iki parti için anahtar rolü oynamaktadır. Merkez sağ ya da merkez sol olurlar. Genellikle ılımlı bir iktidar-muhalefet ilişkisi vardır.

3. Hegemonya parti sistemi: Buna, fiili tek parti sistemi de denilebilir. Sistem içinde birden çok parti vardır. Ancak iktidarın el değiştirmesi söz konusu değildir. (Irak, Suriye, Çin, eski Bulgaristan ve birleşme öncesi Doğu Almanya örneği.)

4. Hâkim parti sistemi: Birden fazla siyasi parti vardır. Özgürce rekabet etmeleri söz konusudur. Ancak birisi uzun süre iktidarda kalır. (Hindistan’da Kongre Partisi, 1950-1960 arası DP örneği.)

5. Çok partili sistem: Çok partili sistemde, ikiden fazla parti varsa da, 3-5 arası için ılımlı çok partili sistem, 6 ve daha fazlası için aşırı çok partili sistem adından söz edilir. Ilımlı çok partili sistemlerde genellikle koalisyon hükümetleri görülürken, aşırı çok partili sistemlerde kutuplaşma görülmektedir.

6. Atomlaşmış çok parti sistemi: 1918-1922 yıllarını kapsayan mütareke döneminde sadece İstanbul’da 55 fırka kurulması, atomlaşmış çok parti sistemine bir örnektir. Siyaset bilimciler, böyleleri için “Ne idüğü belirsiz partiler” yakıştırması yapmaktadır.

Ülkemizde Siyasi Partiler
1889’dan günümüze kadar ülkemizde çok sayıda parti kurulduğu görülmüştür. Komite, cemiyet, fırka gibi isimlerle anılan bu örgütler için günümüzde “parti” sözcüğü kullanılmaktadır. Birçoğu ya kendini feshetmiş ya da çeşitli dönemlerde kapatılmıştır. Bir kısmı hülle partisi olarak anılmıştır.

Cumhuriyetin ilk partisi CHP ve onun içinden ayrılanların kurduğu DP'nin görüşlerini temsil eden partiler günümüze kadar iktidara aday olmuştur. Diğer ideolojileri temsil edenler ise zaman zaman yönetime ortak olsalar da, tek başlarına iktidar olma gücüne erişememiştir. Dört siyasi eğilimi sahiplenerek yola çıkan ANAP’ın 1983-1991 yılları arasında iktidar partisi olduğunu, ayrıca 1995 yılında birinci parti konumuna yükselen din ağırlıklı Refah Partisinin, bir yıl da olsa, DYP ile koalisyon hükümetinde başbakanlık görevi üstlendiğini söylemek mümkündür.

2002 yılı itibariyle Türkiye'deki siyasi parti sayısı 50 civarında ise de başlangıçtan günümüze 270 kadar partinin kurulduğu görülmektedir. Bunlar içinden siyasi tarihimize damgasını vuranlar irdelendiğinde, bütün hakkında kanaat edinmek daha kolay olacaktır. Ayrıca yazımızın sonunda, 1950’den itibaren yapılan seçimlerde, siyasi partilerin aldıkları oy oranlarını gösteren genel bir tablo sunulmuştur.

İTTİHADI OSMANÎ> İTTİHAT VE TERAKKİ> ARMHC> HF> CHF> CHP

İTTİHADI OSMANÎ CEMİYETİ- İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ- ANADOLU VE RUMELİ MÜDAFAAİ HUKUK CEMİYETİ- HALK FIRKASI- CUMHURİYET HALK FIRKASI- CUMHURİYET HALK PARTİSİ

Osmanlı da gerçek siyasi ilk parti, 1889 yılında askeri tıbbiye öğrencilerinin kurduğu İttihadı Osmanî Cemiyetidir. Aynı yıl Paris’teki Jön Türklerin önderi Ahmet Rıza Bey’le irtibat kurulmuş ve İttihadı Osmanî yerine, Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti adı benimsenmiştir. İlk örgütlü siyasi kuruluştur. Cemiyet üyeleri genç, milliyetçi, mektepli ve laiktirler. Dış yardıma karşı ve devletçidirler. Ulusal bir ekonomiden yana olup bu yönde bir burjuvazi yaratmak istemişlerdir. Sürekli, “bu vatan nasıl kurtulur” sorusu üzerinde durmuşlardır. Parti içi disiplin önemlidir. Siyasetin merkezî ve oligarşinin zorunlu olmasının gerektiğini savunmuşlardır. Liderleri; Talat Paşa, Cemal Paşa, Enver Paşa’dır.

Seçkinci parti özelliği vardır. Propaganda çalışmalarında kitleye değil, asker ve aydın kesime seslenmektedir. Halka karşı güvensizlik vardır. Dönem boyunca halka inmeyi lüks görmekte ise de zaman zaman kitleleri harekete geçirebilmiştir. Vatanı kurtarmak amacı ile iktidarı elden bırakmak istememektedir.

Bir yandan da, misakı milli sınırları içinde özgür bir Türkiye kurmak için, milli mücadeleyi örgütlemek ve halkın desteğine dayanan bir ulusal ordu oluşturmak amacıyla Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmış, Amasya’da, Erzurum’da ve Sivas’ta kongreler yapılmıştır.

11 Eylül 1919 tarihinde Sivas’ta kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti, Eylül 1923 tarihinde Halk Fırkası nam ve ünvanıyla tesis ve teşkil edilmiştir. Fırka Grubu Heyeti Umumiyesinin 10 Kasım 1924 tarihli içtimaında alınan ikinci bir kararla da fırkanın adı “Cumhuriyet Halk Fırkası” olmuştur. 1935 yılında 4’üncü Büyük Kurultayda kabul edilen Nizamnamenin birinci maddesiyle “Cumhuriyet Halk Fırkası” adı “Cumhuriyet Halk Partisi”ne dönüştürülmüştür.

Devletçi bir partidir. İttihat ve Terakkiden çekirdek kadro vardır. Onun felsefesinden aldığı ilkeler vardır. Kuruluş Nizamnamesinin birinci maddesine göre “Halk Fırkası; Cemiyetler Kanunu mucibince teşekkül etmiş siyasi bir cemiyettir. Gayesi, milli hâkimiyetin halk tarafından ve halk için icrasına rehberlik etmek ve Türkiye’yi asri bir devlet haline yükseltmek ve Türkiye’de bütün kuvvetlerin fevkinde kanunun velayetini hâkim kılmaya çalışmaktır.” (Türkiye’de Siyasi Dernekler II, Emniyet Genel Müdürlüğü Neşriyatı, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara 1950, s.3)

1950 yılına kadar 27 yıl iktidarda kalmıştır. 16 Ekim 1981’de 12 Eylül askeri yönetimi tarafından kapatılan parti, Haziran 1992’de yeniden açılmıştır. Bu konuya daha sonra değinilecektir.

AHRAR+İTTİHADI MUHAMMEDİYE>HÜRRİYET VE İTİLAF

AHRAR FIRKASI- İTTİHADI MUHAMMEDİYE FIRKASI- HÜRRİYET VE İTİLAF FIRKASI

Bu dönem içerisinde, âdemi merkeziyetçiliği yani yerinden yönetim ilkesini savunan Prens Sabahattin taraftarlarınca 1908 yılında Ahrar Fırkası kurulmuştur. Mensupları; dış yardıma evet diyen, özel girişimciliği benimseyen liberal gruptur. Bu fırkanın belli bir etkinliği yoktur. Sadece muhalefet koalisyonudur. Fiilen altı ay yaşayabilen Ahrar, ilk muhalif ve liberal parti olarak siyasi yaşamda iz bırakmıştır.

Ayrıca, 1909 yılında Saidi Kürdi ve arkadaşları tarafından İttihadı Muhammediye Fırkası kurulmuştur. Mensupları, şeriatı savunurlar ve parti başkanlarının Hazreti Muhammet Mustafa olduğunu iddia ederler. Dinci bir fırkadır. Yandaşlarının “şeriat isteriz” parolasıyla ayaklanması üzerine Hareket Ordusunun aynı yıl İstanbul’a girmesi üzerine elebaşıları tutuklanmış ve fırkanın varlığı sona erdirilmiştir.

Bu iki fırka yanlıları, daha sonra birleşerek 1911 yılında Hürriyet ve İtilaf Fırkasını kurmuştur. Hürriyet ve İtilaf Fırkası, kozmopolit bir partidir ve İttihat ve Terakkinin muhalefetidir. Çok farklı kesimlerden gelen, farklı çıkarları savunan kişileri bir araya getiren fırkanın amacı, ittihatçıların iktidarını yıkmak olmuştur. Fırkanın programında Osmanlıcılık, âdemi merkeziyetçilik, özel girişim, meşrutiyetçilik ve liberal ekonomi ilkeleri yer almıştır. 1913 yılında Babıâli baskınından sonra dağılmaya başlayan fırka, birinci dünya savaşının ardından Ocak 1919’da yeniden doğduklarını açıklamıştır. Bir anlamda mütareke döneminde iktidar partisi olmuştur.

Ancak Anadolu’da müdafaai hukuk hareketi güçlendikçe itilafçılar zayıfladılar. Kurtuluş savaşının kazanılmasının ardından da dağıldılar.

Bir not olarak, bu dönemden sonra atomlaşmış partiler kurulduğu söylenebilir. Bu partilerin sadece İstanbul’daki sayısı 55’dir.

TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI

Mart 1924’de hilafetin kaldırılması ile tutucu ve dinci kesim tarafından tepkiler oluştu. Halk fırkasından ayrılan bir kısım milletvekili, 17 Kasım 1924 tarihinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurdular ve genel başkanlığına Kazım Karabekir’i getirdiler. (Türkiye’de Siyasi Dernekler II, Emniyet Genel Müdürlüğü Neşriyatı, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara 1950, s.73)

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası; liberal, cumhuriyetçi ve âdemi merkeziyetçi bir politikayı benimsemiştir. Bu dönemdeki Şeyh Sait ayaklanmasının başlaması üzerine yeniden iktidara gelen İsmet Paşa hükümetinin çıkardığı Takriri Sükûn Kanunu hükümleri gereğince Bakanlar Kurulu, 3 Mayıs 1925 tarihinde irticayı körüklediğini ileri sürerek fırkayı kapatmıştır.

1925-1930 yılları arasında çağdaşlaşma, başka bir ifadeyle batılılaşma başladı. Atatürk devrimleri bu dönemde yapıldı. 1929 yılında Türkiye ekonomik bunalıma girdi. Toplumsal hoşnutsuzluk, bunun sonucu olarak liberalleşme başladı. 1930 yılında Belediye Kanunu çıkarıldı.

SERBEST CUMHURİYET FIRKASI
12 Ağustos 1930 tarihinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in direktifleri üzerine, Cumhuriyet Halk Fırkası içinde ve dışında gelişen muhalefet hareketinin kanalize edilmesi ve resmileştirilmesi amacıyla, Ali Fethi Bey’in (Okyar) başkanlığında Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulmuştur. Bu parti döneminde güdümlü muhalefet yapılmıştır. Devletçilik eleştirilmiştir. Yabancı sermaye desteklenmiştir. CHP’nin, halk reyi üzerinde tekel kurduğu söylenmiştir. Parti, özellikle Ege bölgesinde güçlenmiştir. İslamcılardan, aydınlardan ve esnaftan destek almıştır. 1930 yılında yapılan Belediye seçimlerinde umulmadık şekilde büyük oy toplamıştır. Onun bu şekilde güçlenmesi tek partili dönemi tehdit etmiştir. Bunun üzerine belediye seçimlerinde yolsuzluklar yapıldığı ileri sürülmüştür. Parti genel başkanı Ali Fethi Bey’in İzmir’e gelişi sırasında yaşanan olaylar, özellikle CHP binasının taşlanması TBMM’de tartışmalara yol açmıştır. Bu durumda Mustafa Kemal’den tavır alması istenmiş, O da Cumhuriyet Halk Fırkasının yanındayım diye tavrını ortaya koymuştur. Cumhuriyet Halk Fırkası gibi laikliği savunmak, Cumhuriyet ilkelerine ve devrimlerine bağlı kalmak koşuluyla kurulan partiye, gericilerin sızmasından endişelenen Fethi Bey, Meclis’te de ağır hücumlara uğraması karşısında 17 Kasım 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkasını feshetmiştir.

1930-1946 Dönemi
Bunu müteakiben rejim sert bir döneme girmiştir. Bilhassa basın yasasında belli düzenlemeler yapılmış(1931), doğrudan doğruya gazetelerin kapatılabilmesine amir hükümler getirilmiştir.

1931 yılında CHP’nin 6 ilkesi formüle edilmiş, Kemalizm bu dönemde ortaya çıkmış ve bu dönemde çerçevelenmiştir.

1933’lerden sonra sanayiye önem verilmiştir. Sümerbank, Etibank bu dönemde kurulmuştur. 1938 yılında Atatürk’ün ölümü ile İsmet İnönü milli şef olarak ilan edilmiş, illerde valiler il parti başkanı olarak görevlendirilmiştir.

İkinci Dünya savaşı başladığında güçlü bir ekonomi yoktur. Ancak buna karşılık asker besleme zorunluluğu vardır. Savaş yıllarında; Milli Korunma Yasası, Varlık Vergisi Yasası, Çiftçiyi Topraklandırma Yasası çıkarılmıştır. Gıda maddelerinin karneye bağlanması, köy enstitüleri uygulaması bu dönemde gerçekleştirilmiştir.

Yine bu dönemde laiklik ödünsüz sürdürülmeye çalışılmıştır. Ama toplumun yapısı ile bağdaşmadığı görülmüştür. Ekmek sıkıntısı ile toprak sahipleri ve çiftçilerin desteği yitirilmiştir. Sonuçta büyük kitlenin desteği kaybedilmiş, fiyatlar dört kat artmış, artan bu fiyatlar memurların tepkisine yol açmıştır. Tüm bu desteğin yitirilmesinde en önemli husus çiftçiyi topraklandırma yasası olmuştur. Bu yasa tasarısının görüşülmesi sırasında, CHP Aydın milletvekili Adnan Menderes tasarıyı eleştiren bir konuşma yapmıştır. Bütçeye yedi milletvekili olumsuz oy vermiştir. Bu yedi milletvekili arasında yer alan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan, dörtlü takrir diye bilinen bir önerge vererek TBMM’de gerçek bir denetim sağlanmasını, anayasanın halkçı ruhunu sınırlayan yasaların değiştirilmesini, parti tüzüğünde bu yolda düzenlemeler yapılmasını istemiştir. Önerge CHP grubunda reddedilince önergeyi imzalayanlar görüşlerinde direnmişler ve CHP’den çıkarılmıştır.

Bu sıralarda Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'na girmemiş, ama savaştan olumsuz yönde etkilenmişti. Savaş boyunca büyük bir ordu silah altında tutulmuş, fiyatlar hızla yükselmiş, temel gıda maddelerinin çoğu karneye bağlanmış, birçok madde bulunamaz hale gelmiş veya karaborsaya düşmüştü.

İleri görüşlü bir devlet ve siyaset adamı olan İnönü, gerek İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tüm dünyada esmeye başlayan özgürlük ve demokrasi rüzgârlarına, gerekse savaş sıkıntılarının doğurduğu toplumsal tepkilere duyarlıydı. Nitekim 19 Mayıs 1945’de önce "rejimin liberalleşmesi" gereğinden söz etti. Ardından "muhalefet partisine olan ihtiyacı" dile getirdi. Bu da çok partili dönem anlamına geliyordu.

DP

DEMOKRAT PARTİ

CHP’den ayrılan İzmir milletvekili Celal Bayar, Aydın milletvekili Adnan Menderes, Kars milletvekili Fuat Köprülü, İçel milletvekili Refik Koraltan; 7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Partiyi kurdular.

DP, toprak sahiplerinden, ticari burjuvadan ve köylüden destek almıştır. Tüzüklerinde tarıma, özel sermayeye destek verilmesi mevcuttur. Tek dereceli seçim ve temel hak ve özgürlüklerle ilgili istekleri vardır.

DP’nin muhalefeti sonucu CHP liberalleşmeye ve yumuşamaya başladı. Milli Şef, içişleri bakanlığı ile parti genel sekreterliğinin birleşme kararını kaldırdı.

1946’daki çok partili sisteme geçişle birlikte birçok yeni parti kuruldu. Bunların sayısı 30’u bulmaktadır. 1947 yılında yapılması gereken seçimler bir yıl öncesine alınarak yapıldı. Böylece çok partili dönemin ilk seçimi yapılmış oldu. Bu seçimlerden sonra DP, muhalefette de olsa Meclisteydi.

Ardından yapılan 1950 seçimlerinin uzak ara galibi DP idi. DP, oyların yüzde 55’iyle, milletvekillerinin yüzde 85’ine sahip olurken, CHP yüzde 41 oyla sadece yüzde 14 milletvekili çıkarabildi. (Şevket Süreyya Aydemir, İhtilalin Mantığı, Remzi Kitabevi, s.222) On yıllık iktidarı süresince, ekonomiye ve halkın yaşamına elle tutulur bir canlılık getirdi. Halkın kazancı arttı, çok sayıda köy yol, su ve elektriğe kavuştu. Yeni alanlar tarıma açıldı, makineli ziraat başladı, ticaret hızlandı, sanayileşme doğrultusunda önemli adımlar atıldı. Yabancı sermaye ve ticaret sermayesini sanayiye yöneltme sürecine girildi. Yabancı Sermaye Teşvik Yasası da bu dönemde çıkarıldı. Ancak tarımsal ekonominin sanayiye çevrilemeyişi, dış yardımların plansızca kullanılışı, çiftçiden vergi alınması başlıca başarısızlık nedeni oldu. DP ayrıca bürokrasiye karşı sert önlemler aldı. İktidarının ilk yılında subay tasfiyesinde bulunduğu iddia edildi. 1954-1957 döneminde tek parti yönetimine yönelme görüldü.

İrtica yaptığı gerekçesiyle MP (Millet Partisi) kapatıldı. CHP’nin matbaa ve maliyesine el konuldu. Bu da büyük bir tepkiyle karşılandı.

Mayıs 1954’de DP’nin tarıma yönelik politikası nedeniyle oy oranı yüzde 53’den yüzde 57’ye çıktı. CHP’nin oy oranı düştü. Abana ilçesi CHP’ye oy verdiği için bucak yapıldı. Adıyaman ve Kırşehir ilçeye dönüştürüldü. Osman Bölükbaşı’nın ayrı bir parti kurması ve Kırşehir’den milletvekili seçilmesi ile Kırşehir’in cezalandırıldığı iddia edildi. Yine bu seçimlerde karma liste yöntemine son verildi. Muhalefetin dayanışma içerisine girmesi yasaklandı. Muhalefetin radyodan yararlanamayacağı hükmü getirildi. Bürokraside 25 yılını bitirenlerden emekliye sevk edilenler oldu.
1957 seçimlerinde DP, yüzde 10 oranında oy kaybederek yüzde 48’e düştü. CHP-HP-CKMP’den oluşan muhalefet yüzde 52 oy alırken iktidar partisi 419, diğerleri 187 milletvekili çıkarabildi. (HP: Hürriyet Partisi)

DP, liberal bir partidir. Ülke için en büyük girdisi, tarıma teknolojiyi getirmesi ve yabancı sermayenin ülkeye girişini sağlamış olmasıdır.

Ancak 1957 seçimlerinden sonra ekonomik bunalım, bunun sonucu olarak da siyasi bunalım artarak devam etmiş ve 27 Mayıs’a gelinmiştir. 27 Mayıs 1960’da ordu DP yönetimine el koymuştur.

27 Mayıs devriminin misyonu, yönetici siyasi kadroyu ve anayasayı değiştirmektir.

AP

ADALET PARTİSİ

27 Mayıs devriminden sonra, 11 Şubat 1961 yılında kurulmuştur. AP’nin (Adalet Partisi) ilk genel başkanlığını emekli Orgeneral Ragıp Gümüşpala yapmıştır. Ragıp Gümüşpala’nın 1964 yılında ölümü üzerine parti genel başkanlığına Süleyman Demirel seçilmiştir. DP’nin doğrultusunda hareket etmiş, köylüyü arkasına almıştır. 1961 yılı seçimlerinde CHP’den daha az oy almışsa da kendisi gibi DP doğrultusunda kurulan ve seçimlere giren Yeni Türkiye Partisiyle birlikte hareket etmiştir.

1961-1965 yılları arasında koalisyon hükümetleri görev yapmıştır. 1965 ve 1969 yıllarında yapılan seçimler sonucunda AP tek başına iktidar olmuştur. 1971 yılında ordunun verdiği muhtıra sonunda Başbakan Süleyman Demirel istifa etmek zorunda kalmıştır. 1973 ve 1977 seçimlerinde, aldığı oy itibarıyla CHP’nin gerisinde kaldıysa da, kısa CHP hükümetleri dışında, MSP ve MHP ile koalisyon hükümetleri kurmuştur. Bu hükümetler Türk siyasi yaşamında MC (Milliyetçi Cephe) hükümetleri olarak anılmıştır. Adalet Partisi yönetimi 1980 yılında tekrar ordunun müdahalesi ile karşılaşmış ve harekâtın ardından 1981 yılında kapatılmıştır.

MNP> MSP> RP> FP> SP

MİLLİ NİZAM PARTİSİ- MİLLİ SELAMET PARTİSİ- REFAH PARTİSİ- FAZİLET PARTİSİ- SAADET PARTİSİ

1969 seçimlerinde AP’den milletvekili adaylığı talebi olumlu karşılanmayan ve Konya’dan bağımsız milletvekili seçilen Necmettin Erbakan tarafından aynı yıl kurulan MNP(Milli Nizam Partisi), 1971 yılında anayasaya ve siyasi partiler yasasına aykırı hareket ettiği gerekçesiyle anayasa mahkemesince kapatılmıştır. Genel başkan Necmettin Erbakan 12 Mart 1971 muhtırasından sonra yurt dışına gitmiştir. 1972 yılında MSP(Milli Selamet Partisi) adıyla kurulan partinin genel başkanlığına 1973 yılında Necmettin Erbakan getirilmiştir. MSP programında; ağır sanayi, milli görüş, eşitlik, sosyal adaleti ifade eden yardımlaşma, başkanlık sistemi, dinsel ve milli bir eğitim vardır. AP’nin büyük sanayileşme, büyük iş adamları ile diyalogundan dolayı geride kalan kesimlere sahip çıkmak istemiştir. Esnaf ve sanatkârdan oy almıştır. İç ve Doğu Anadolu bölgelerinin görece az gelişmiş yörelerinden destek görmüştür. 12 Eylül hareketiyle 1981 yılında diğer partilerle birlikte kapatılan parti, 1987 seçimlerine Refah Partisi adıyla katılmıştır. Bu seçimlerde oyların yüzde 7’sini alan parti, 1991 seçimlerinde yüzde 17 oranında oy alarak üçüncü büyük parti olmuş, 1995 yılı sonunda yapılan seçimlerde de yüzde 21 ile birinci parti konumuna gelmiş ve koalisyon ortağı bulamayınca ANAP ve DYP, ANAYOL hükümetini kurmuştur. Ancak 4 ay sürebilen bu hükümetin ardından görev yeniden Necmettin Erbakan’a verilmiş ve DYP ile REFAHYOL koalisyon hükümeti kurulmuştur.

Bu dönemde yoğunlaşan irtica tartışmaları, Türkiye'de sosyal ve siyasal bir gerilimin doğmasına neden oldu. Milli Güvenlik Kurulu 28 Şubat 1997 tarihli toplantısında, irtica tehlikesinin tırmanmakta olduğu uyarısını yapınca yeni bir süreç başladı. Bu gerilimli süreçte, Başbakan Erbakan görevi, hükümet ortağı DYP'nin Genel Başkanı Tansu Çiller'e devretmek amacıyla, 18 Haziran 1997'de istifa etti. 19 Haziran 1997’de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini Mesut Yılmaz’a verdi. Daha sonra Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılan RP’nin yerine 1999 seçimlerine Fazilet Partisi girdi. Bu seçimlerde DSP ve MHP’nin ardından yüzde 15 oranında oy alan bu partinin de Anayasa Mahkemesince kapatılmasıyla 2002 seçimlerine Saadet Partisi adıyla girdiği görülmektedir. Saadet Partisi, kapatılan Fazilet Partisinin “gelenekçiler” diye anılan dinci kesimini oluşturur. Fazilet Partisinin genel başkanı Recai Kutan, Saadet Partisinde de bu görevini sürdürdü. Emanetçi diye anıldı. Siyaset yasağı bulunan Necmettin Erbakan tarafından haricen desteklendi. 2002 seçimlerinde aldığı oy oranı yüzde 2.5’e düştü. Yüzde 10 barajını aşamadığı için parlamento dışında kaldı.

MP> CMP> CKMP> MHP> MÇP> MHP

MİLLET PARTİSİ- CUMHURİYETÇİ MİLLET PARTİSİ- CUMHURİYETÇİ KÖYLÜ MİLLET PARTİSİ- MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ- MİLLİYETÇİ ÇALIŞMA PARTİSİ- MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ

1948 yılında DP’den ayrılanlar CHP’ye karşı yeterli muhalefet yapılamadığı gerekçesiyle Millet Partisini kurdu. Parti, 1954 yılında dini siyasete alet ettiği gerekçesiyle kapatıldı ve aynı yıl Cumhuriyetçi Millet Partisi adıyla yeniden kuruldu. Genel başkan Osman Bölükbaşı’dır. 1958 yılında Köylü Partisi ile birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi adını aldı. 1965 yılında genel başkanlığa Alparslan Türkeş getirildi. 1969 yılında adı yeniden değişerek Milliyetçi Hareket Partisi oldu. Programında dikey örgütlenme, yeni bir devlet düzeni ve komünizm dışında ülkücü bir yolla kalkınmayı sağlamak hedefi vardır. Başkanlık sisteminden yanadır. Karma ekonomi, otoriter yönetim yanlısıdır. Esnaf ve sanatkârdan oy almıştır. AP’nin büyük sanayileşme, büyük iş adamları ile diyalogundan dolayı geride kalan kesimlere sahip çıkmak istemiştir. 12 Eylül harekâtından sonra 1981 yılında kapatılan parti, 1987 seçimlerine Milliyetçi Çalışma Partisi adıyla katılmıştır. 1991 seçimlerinde DYP ile seçim ittifakı yapan MÇP, 1995 seçimlerine tekrar MHP adıyla katılmıştır. Devlet Bahçeli genel başkanlığında 1999 seçimlerine giren MHP, yüzde 18 oranında oy alarak ikinci büyük parti olmuştur. DSP ve ANAP’la birlikte koalisyon hükümetinde görev almıştır. 2002 seçimlerinde barajı geçemeyince genel başkan Devlet Bahçeli ilk kurultayda genel başkanlıktan ayrılacağını açıklamıştır.

ANAP

ANAVATAN PARTİSİ

Anavatan Partisi, 12 Eylül harekâtından sonra 1983 yılında Turgut Özal ve arkadaşları tarafından kurulmuştur. Ortadireği güçlendirmek, işsizliği önlemek, konut sorununu çözmek, bürokrasiyi yeniden düzenlemek amacıyla ülkedeki dört siyasi eğilimi bünyesinde topladığını açıklamıştır. Liberal, milliyetçi, muhafazakâr ve sosyal adaletçi ANAP, Halkçı Parti ve Milliyetçi Demokrasi Partisiyle birlikte katıldığı 1983 seçimlerinde yüzde 45 oranında oy alarak iktidar olmuştur. 1987 seçimlerinde de çoğunluğunu oy kaybederek koruyan ANAP, 1991 seçimlerinde genel başkan Mesut Yılmaz’la, daha da az oy alarak ikinci parti konumuna gelmiştir. 1995 seçimlerinde yüzde 20, 1999 seçimlerinde yüzde 13 ve nihayet 2002 seçimlerinde de yüzde 5 oranında oy alan parti, barajı aşamayarak TBMM’ye üye gönderememiştir. Seçim sonrasında genel başkan Mesut Yılmaz partiden ve aktif siyasi yaşamdan ayrılacağını açıklamış ve ayrılmıştır.

HP

HALKÇI PARTİ

Halkçı Parti, 1983 yılında siyasi faaliyetlerin serbest bırakılması üzerine Necdet Calp ve arkadaşları tarafından kurulmuş ve aynı yıl yapılan seçimlerde oyların yüzde 30’unu alarak ANAP’ın ardından ikinci parti olmuştur. MDP gibi sadece bir kez genel seçimlere iştirak etmiştir. Solu temsil eden bir partidir. 1984 yerel seçimlerinde büyük oy kaybıyla karşılaşınca SODEP’le birleşmiştir.

MDP

MİLLİYETÇİ DEMOKRASİ PARTİSİ

12 Eylül askeri harekâtından sonra 1983 yılında emekli General Turgut Sunalp ve arkadaşları tarafından kurulmuş, aynı yıl yapılan ve sadece üç partinin girdiği seçimlerde yüzde 27 oranında oy alarak ANAP ve HP’nin ardından üçüncü olabilmiştir. Bir kez genel seçimlere iştirak etmiştir. Sağ oyların sahibi olmak istemiştir. Siyasi yaşamda beklenen canlılığı ve gelişmeyi gösteremeyen Milliyetçi Demokrasi Partisi 1986 yılındaki kongresinde feshedilmiştir.

DYP

DOĞRU YOL PARTİSİ

Doğru Yol Partisi; DP ve AP misyonunu devam ettiren bir partidir. 12 Eylül harekâtından sonra demokratik yaşama geçildiğinde AP’ye yakın çevrelerce kurulan Büyük Türkiye Partisinin, Milli Güvenlik Kurulunca kapatılmasından sonra 23 Haziran 1983’de kurulmuştur. Onaylanmış kurucu sayısı 30’u geçemediği için 1983 seçimlerine katılamamıştır. 1987 yılında siyaset yasağı halkoylaması sonucu kalkan Süleyman Demirel genel başkanlığa getirilmiş, aynı yıl yapılan seçimlere katılmış, yasak kalkıncaya kadar “bir bilen” olarak partinin yapılanmasında ve işlevinde rol oynamıştır. 500 gün süre ve ödünç oy talep ederek 1991 seçimlerine katılan DYP, birinci parti sıfatıyla SHP ile koalisyon hükümeti kurmuştur. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü üzerine dokuzuncu Cumhurbaşkanı seçilen Süleyman Demirel’den sonra genel başkanlığa Tansu Çiller getirilmiştir. 1995 ve 1999 seçimlerinde oy oranı düşen DYP, 2002 seçimlerinde barajı aşamadığı için TBMM dışında kalmıştır.

DSP

DEMOKRATİK SOL PARTİ

12 Eylül harekâtından sonra kapatılan CHP’nin son genel başkanlığını yapan Bülent Ecevit yanlılarınca 1985 yılında kuruldu. Ecevit’in siyaset yasaklısı olması nedeniyle eşi Rahşan Ecevit tarafından yürütülen genel başkanlık görevi, Ecevit’in 1987 yılında siyaset yasağının kalkmasına kadar devam etti. Bu nedenle Demokratik Sol Parti, bir aile partisi olarak anıldı. Türkiye’de sosyal demokratların gerçek temsilcisinin SHP değil, kendi partileri olduğunu ileri sürdüler. Liderinin adı, SHP’de birleşmeye yanaşmayınca “bir bölen”e çıktı.1987 seçimlerinde yüzde 9 oy oranıyla barajı aşamadıkları için parlamentoya giremediler. 1991 ve 1995 seçimlerinde oy oranını artıran parti, 1999 seçimlerinde yüzde 22 oyla birinci oldu ve DSP+MHP+ANAP koalisyon hükümetini kurdu. 2002 yılında, liderinin hastalandığı bir dönemde partiden ayrılmalar oldu ve İsmail Cem önderliğinde Yeni Türkiye Partisi kuruldu. Böylece güç kaybeden parti, 2002 seçimlerinde yüzde 1 oranında oy alarak TBMM dışında kaldı.

HEP> HADEP> DEHAP

HALKIN EMEK PARTİSİ- HALKIN DEMOKRASİ PARTİSİ- DEMOKRATİK HALK PARTİSİ

SHP’den ihraç edilen 11 milletvekili tarafından kurulan Halkın Emek Partisi, Güneydoğu Anadolu Kürt halkını temsil etmek amacıyla ortaya çıkmıştır. 1991 seçimlerinde yüzde 10 barajını geçemeyeceği düşüncesiyle SHP çatısı altında seçimlere girmiştir. Hemen sonrasında da HEP kökenli 18 milletvekili SHP’den istifa etmiştir. 1995 yılında Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) adıyla seçimlere giren parti, oyların yüzde 4’ünü almıştır. 1999 seçimlerinde de oy oranını yüzde 4,7’ye yükseltmiştir. HADEP’in kapatılması ile ilgili dava açılması nedeniyle bu parti, Sosyalist Demokrasi Partisi ve Emeğin Partisi ile birlikte hareket ederek 2002 yılı seçimlerine DEHAP çatısı altında girme kararı almıştır. DEHAP(Demokratik Halk Partisi), 2002 seçimlerinde oyların yüzde 6,2’sini elde etmiştir.

HP+SODEP> SHP

HALKÇI PARTİ- SOSYAL DEMOKRASİ PARTİSİ- SOSYAL DEMOKRAT HALKÇI PARTİ

Sosyal Demokrasi Partisi, 1983 yılında, siyasi faaliyetlerin serbest bırakılması üzerine Erdal İnönü ve arkadaşlarınca kuruldu. Veto nedeniyle 1983 seçimlerine giremedi. 12 Eylül döneminde kapatılan CHP’nin oy tabanına yönelen bir partidir. 1985 yılında Halkçı Parti ile birleşerek Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) adını aldı. 1986 ara seçimlerinde İzmir’den milletvekili olan Erdal İnönü partinin genel başkanı oldu. Aralık 1986’da partiden ayrılan 20 milletvekilinden 18’i DSP’ye geçti. 12 Eylül döneminde kapatılan CHP’nin oy tabanına sahip çıkan DSP ve SHP’nin birleşmeleri zaman zaman gündeme geldiyse de birleşme gerçekleşemedi. 1987 seçimlerinde ana muhalefet partisi oldu. 1991 seçimlerinde DYP ile koalisyon hükümetinde görev aldı. Erdal İnönü başbakan yardımcısı oldu. Bu sıralarda partide sıkça kongreler yapıldı. Her kongrede Erdal İnönü’nün adı, Deniz Baykal adının önünde yer aldı. Bu durum, SHP’ye “kurultay partisi” denilmesine yol açtı. 1992’de çıkarılan bir yasayla, kapatılan partilerin açılmasına izin verilince CHP’nin yeniden kurulması gündeme geldi. İnönü, CHP’nin SHP’ye katılmasını istediyse de Baykal ve arkadaşları tarafından aksi görüş savunuldu. 1993 kurultayında Erdal İnönü, genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı.

CHP

CUMHURİYET HALK PARTİSİ

Erdal İnönü’lü SHP, 1987 ve 1991 seçimlerinde, kendileri gibi sol oylara talip DSP’nin önünde oy almıştı. 1992 yılında çıkarılan bir yasayla, kapatılan partilerin açılmasına izin verilince yeniden kurulan Deniz Baykal liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi, Erdal İnönü’nün SHP’ye katılma önerisini kabul etmedi. İnönü, 1993 kurultayında genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı. 1995 seçimlerinde artık SHP yoktu. İkinci kez kurulan CHP bu seçimlere girdi ve oyların yüzde 10,7’sini alarak, baraj sınırında da olsa parlamentoya girdi. Ecevit’in DSP’sinin gerisinde kaldı. 1999 seçimlerinde de barajı aşamayarak parlamento dışında kaldı. Bu seçimlerin galibi ve kurulan koalisyon hükümetinin başbakanı Bülent Ecevit’in 2002’de hastalanması üzerine DSP’den ayrılmalar oldu ve parti kan kaybetti. Ayrılanlar İsmail Cem liderliğinde Yeni Türkiye Partisini kurdu. 2002 seçimlerinde hem DSP’nin, hem de YTP’nin sol seçmenler üzerinde olumlu etki kuramamaları üzerine CHP oylarını artırdı. AKP’nin ardından yüzde 19 oranında oy alarak muhalefet partisi oldu.

AKP

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ

Dinci bir parti hüviyetindeki Fazilet Partisinden “yenilikçiler grubu” adıyla ayrılarak 2001 yılında kurulmuş bir partidir. Kurucuları, İstanbul eski belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarıdır. TBMM’de grup oluşturabildikleri için 2002 seçimlerine girme şansını elde etmiştir. İslamcı ya da dinci diye tanımlanmak istemediklerini, muhafazakâr ve demokrat bir parti olduklarını beyan etmektedirler. Merkez sağdaki DYP ve ANAP’la birlikte öteki sağ partilerin kan kaybetmeleri ve bazı ANAP ve DYP’li siyasilerin bu partide görev almaları partiyi birinci sıraya getirmiştir. AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi), kuruluşundan 15 ay sonra girdiği ilk seçimlerde oyların yüzde 34’ünü alarak iktidar olmuştur.

Sonuç
2002 yılı seçimlerinde TBMM’ye girerek iktidar ve muhalefeti oluşturan partiler toplam yüzde 53 oranında oy almıştır. Bu da yüzde 47’ye yakın bir kesimin, parlamentoda temsil edilmeyeceği anlamına gelmektedir.

Son seçimlerle ilgili başka bir not da, seçimlere katılım oranının çok düşük olduğu ve yüzde 79’da kaldığıdır. Bu da, oy kullanmayanlara cezanın öngörüldüğü 1983’den sonraki en düşük orandır.

2002 yılı seçimlerinden sonra siyaset bilimciler “Merkezciler” ve “Çevreciler” sözcüklerini sık kullanır olmuşlardır. Birinci gruptakiler, kent merkezlerinde yaşarlar ve seçkincidirler. İkinci grup ise merkezin dışında yaşayanların oluşturdukları kesimin insanlarıdır. Liberaldirler.
Siyaset bilimcilere göre 1889’da İttihadı Osmanî ile başlayıp günümüze kadar gelen ve sol diye tanınan partiler Merkezci, 1908 yılında kurulan Ahrar fırkası ve onun uzantıları sağ partiler ise Çevreci’lerdir. Her ikisinin günümüzdeki son temsilcileri de CHP ve AKP’dir.

Aşağıdaki tablo bir miktar fikir vermekte ise de ülke yönetiminde görev alanlar, hangi dönemde Merkezciler, hangi dönemde Çevrecilerdir? Yani kimler, hangi dönemlerde, ne kadar süre ile hükümet etmişlerdir? Bu ise, ayrı bir yazı konusudur. (2003)

1950-2002 Arası Yapılan Seçimlerde Alınan Oy Oranı Dağılımı

PARTİLER      
DP                 %
1950              55
1954              57
1957              48

CHP              %
1950              41
1954              35
1957              41
1961              37
1965              29
1969              27
1973              33
1977              41
1995              11
1999                9
2002              19


AP                  %
1961               35
1965               53
1969               47
1973               30
1977               37

YTP               %
1961               14
1965                4
1969                2

CKMP           %
1961               14
1965                2

MHP              %
1969                3         
1973                3
1977                6
1995                8  
1999                18
2002                8

MSP                %
1973                11
1977                8

ANAP             %
1983                45
1987                36
1991                24
1995                20  
1999                13
2002                5

HP                   %
1983                30

MDP               %
1983                27

DSP                %
1987                9
1991                10
1995                15  
1999                22
2002                1

DYP                %
1987                19
1991                27
1995                19 
1999                12
2002                9

SHP                 %
1987                24
1991                21

RP                   %
1987                7
1991                17
1995                21

FP                    %
1999                15

SP                    %
2002                2

AKP                %
2002                34

 Not: Listedeki bilgiler internette, sandik.online.com sitesinden elde edilmiştir.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder