11 Haziran 2017 Pazar

FETÖ’NÜN YURT DIŞI ÇIKIŞLAR ZULMÜ


            Şubat 2016’da yaş haddi ile emekli olunca yolum Kuzey Kıbrıs’a düştü. Oraya yerleştim.
Beş-altı ay sonra polis emeklileri derneğinin genel kurulu için Ankara’ya geldim. Temmuz ayıydı ve günlerden Pazardı. Seçimler yapıldı. Tutanaklar tanzim edildi. Aynı akşam Kıbrıs’a dönmek için Esenboğa havalimanına geldim.
Pasaport geçişi sırasında memurumuz yazı istedi. Buna göre 1.1.2014’den sonra emekli olanlar “sakınca yoktur” yazısıyla yurtdışına çıkış yapabileceklermiş. FETÖ’cüler kaçmasın diye…
Malum! 15 Temmuzda darbe girişimi yapılmıştı.
Pasaport sırasından çıktım.
İki saat içerisinde Havalimanı Şube Müdürlüğünden alabileceğimi düşündüm.
“Olmaz” dediler.
Bu işin muhatabı personel şube müdürlükleriymiş.
Tatil günü personel şubede kimse olmazdı.
Geceyi polisevinde geçirip Ankara Emniyet Müdürlüğüne gittim.
Bina, 15 Temmuz gecesi hasar görmüştü. Personel, zor koşullarda çalışıyordu. Tedirgindiler.
Feto ve yandaşlarının şer’i devlet düzenine geçme hayalleri Türk’ün çelik iradesine takılmıştı.
Şehitlerimiz oldu. Kayıplar verdik. Birlikte üzüldük.
Artık kangrenin virüsü HERKESÇE tescil edilmişti. Dünün arsız ve şımarmış güruhu, resmen terör örgütü damgasını yemişti.
Şimdi zarar gören dokular hızla tedavi edilecek ve çağdaş medeniyeti yakalamak için kaldığımız yerden devam edecektik.
Pazar akşamı onların yüzünden biletim yanmıştı.
Pazartesi sabahı personel şubede meslektaşlarımı ziyaret ettim. Geçmiş olsun dileklerimi sundum.
Sonra yurt dışına çıkışla ilgili emir yazıyı hatırlatarak “Sakınca yoktur” belgesi istedim. Birbirlerine baktılar. Belki de ilk isteyen bendim.
Bir an evvel alıp havalimanına gitmek istiyordum.
Dokuz ayrı birimden soruşturma yapacağız, dediler.
Aynı mesleğin emeklisiydim. Bir yazı hazırlanarak elektronik ortamda dokuz ayrı yere gönderilebilir, yine elektronik ortamda cevapları alınabilirdi. Neticede iletişim çağındaydık. Üstelik ben aynı teşkilatın mensubuydum. Bazı birimlere telefon ederek hızlanmasını sağlayabilirlerdi.
Birkaç saatte hazırlanacağını umuyordum. Olmadı. Salı gününü de bekledim. Akşamüzeri yazıyı aldım. Üç günün sonunda Kıbrıs’a ulaşabildim.  
Dokuz ayı geçti. Uygulama, OHAL nedeniyle hâlâ devam ediyor. Yeni emekli bir memurumuz da havalimanında öğrenmiş. Almanya’da öğrenci olan çocuğunun 690 liralık bileti yanmış. Üstelik ilk sınavlara da yetişememiş.
Bu arada emeklilik işlemlerini gerçekleştirmek isteyen bir personelimiz böyle bir uygulama olduğunu orada öğrenmişti. İşlemler bitince o da yurt dışına çıkacakmış.
Çocuklar sıkıntıda…
Eşler aynı zulmü yaşıyor.
Eskiden adli sicil kaydı alındığında bunun altı ay geçerliliği vardı. Oysa bugün Kıbrıs’a gidin gelin, yarın Bulgaristan’a gidecekseniz yeniden dokuz yere sorulmak zorundasınız. Bir gün önce alınan belge maalesef geçerli değildir.
Tabii ki bir tane dahi FETÖ’cü virüs yakalanacaksa diğerlerimiz bazı fedakârlıklara katlanmalıyız.
Ama bize bunu zulüm seviyesine getiren siyasi irade mi, yoksa emir yazıyı doğru yazamayan meslektaşlarımız mı? Ya da uygulamacılarımız mı?
FETÖ’cüler toplumu sarıcalı gibi sarmışlardı. Pimleri çekilince yandılar. Ama etrafındaki bizi de yaktılar.
“Devlet baba hem sever, hem döver” derler. Oysa sevgiden yoksun, şamar oğlanına dönmüş toplumlar saygınlığa ulaşmada ciddi sıkıntılar çekerler.
Çağdaş medeniyeti yakalamada zorlanırlar.
Ben tam 40 yıl polislik yaptım ve yaşadığım olumsuzlukların bir bölümünü BLOG sayfamda  yayımladım.
http://erolozdemir28.blogspot.com.cy/2016/12/haram-koltuk.html
Emekli olunca kurtulurum sanıyordum. Tekrar yakalandım.
Emekli derneklerimize ve meslektaşlarımıza duyurumdur: Lütfen çaresine bakın! 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder