Dört yıl süreyle ülkenin yönetimini üstlenecek siyasi iradeyi belirlemek üzere yapılacak genel seçimlere 3-5 gün kalmıştı. Başkentte Tandoğan Meydanı yine hareketli günlere ev sahipliği yapıyordu.
Polis memuru Metin’in küçük kızı Hande bu yıl liseyi bitirmişti. Hande için bir “ilk” daha vardı bu sene. İlk kez oy kullanacaktı. 18 yaşını doldurmuştu.
Metin yıllarca emniyet teşkilatının çeşitli birimlerinde görev yaptı. Elli bir yaşına gelmişti. Şimdi Aktepe polis merkezinde çalışıyordu. Birkaç yıl sonra emekli olacaktı. Görevi nedeniyle birçok il ve ilçede çalıştı. Toplumun çeşitli kesimlerinden çok sayıda insan tanıdı. Farklı çevre ve farklı insanlar sayesinde zengin bir kültürün sahibi oldu. Bu birikimiyle kızını karşısına alıp siyasal tercihi konusunda yönlendirebilirdi. Fakat daha demokratik bir yolu denemek istedi. Kızını, Tandoğan’da yapılacak mitinglere götürmeye karar verdi. Hande, siyasi parti yöneticilerinin duygularını, programlarını, icraatlarını canlı olarak duyacak, gözlemleyecek ve kararını ona göre verecekti.
Kızılay’a geldiler. Ankaray ile Tandoğan’a gidecekleri sırada Metro istasyonunda arkadaşı Haluk’la karşılaştılar. İkinci görev bölgesinde birlikte çalışmışlardı. Haluk, Hande’yi ilkokula gittiği yıllardan hatırlıyordu. Oradan buradan konuştular. Ayaküstü birkaç anıyı bile paylaştılar.
Metin, kızını biraz sonra yapılacak seçim mitingine götürdüğünü söyledi. Ertesi gün de iktidar partisinin mitingini dinleyeceklerini bildirdi.
Haluk, heyecanlı bir yapıya sahipti. Kendilerini duyan var mı gibi sağına soluna baktı.
“Olmaz”, dedi birden.
Metin şaşırmıştı.
“Sen bilmiyor musun, polisin siyasi parti mitinglerine gitmesinin suç olduğunu?”
Haluk, Hukuk İşleri ve Soruşturma Şube Müdürlüğünde çalışıyordu.
Hemen Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün (EÖDT) ilgili hükümlerini, dersini çalışmış öğrenci edasıyla sıraladı.
EÖDT Madde 8/30: Siyasal partilere üye olmak veya bunların yararına veya zararına çalışmak veya siyasal eylemlerde bulunmak,
EÖDT Madde 8/31: Görevli olmaksızın siyasal amaçla yapılacak açık ve kapalı yer toplantılarına, gösteri yürüyüşlerine katılmak.
Bu iki fıkra, memurun, emniyet örgütü hizmetlerinde bir daha çalıştırılmamak üzere meslekten çıkarılmasını öngörüyordu.
İlkine göre bir sıkıntı yoktu. Hiçbir siyasi partiye üye değildi. Tandoğan’da kimsenin yararına veya zararına çalışmayacaktı. Herhangi bir siyasal eylemde de bulunacak değildi. Sadece kızının, alacağı mesaja göre vatandaşlık hizmetini yerine getirmesini istiyordu. Ona göre bu, bir babalık göreviydi.
Ama ikinci fıkra canını sıkmıştı. Görevli değildi ve siyasal amaçla yapılacak açık yer toplantısına katılmış olacaktı. Çekemeyen biri, amirlerine duyurabilirdi. Ya da Güvenlik Şube Müdürlüğünün veya medyanın aldığı kayıtlarda görüntüsü fark edilebilirdi.
Metin arada kalmıştı.
Bir yanda kızına karşı sorumluluğunu yerine getirmek istiyordu.
Öte yanda ise arkadaşı, soruşturmalık olabileceğini hatırlatıyordu.
Metro istasyonundaki büyük ekranda TREN GELİYOOOR görüntüsü belirmişti bile.
Metin, kızıyla Tandoğan’a mı gitmeliydi? Yoksa belediye otobüsüyle evine mi dönmeliydi?
Yapacağımız beyin jimnastiği sonucunu başka bir yazımızda paylaşalım..
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder