6 Mayıs 2018 Pazar

ACIBADEM 1-2


Kazım Ulusoy, 17326 sicil numaralı emekli emniyet müdürlerimizdendi. Benden on yıl kıdemliydi. Polis koleji ve polis akademisinin 1960 yılında bağrına alıp 1966 yılında mezun ettiği saygın bir mensubumuzdu.
Yıllar sonra kardeşinin yazdığı ACIBADEM adlı kitabı okudum. Kitapta 1950’li yılların Sakarya nehri civarındaki Ankara köyleri anlatılmaktadır.
Yazar, köy romanında doğayı anlatmış. Ama bir hakemin kendini unutturarak müsabaka yönetmesi tadında kalmış doğa… Dolayısıyla insan figürü öne çıkmış. Yöre insanının fiziğini ve iç dünyasını iyi yakalamış. Öyle ki yakışıklı, uzun boylu, tahsilli, güçlü birini az sonra pısırık, delirmiş hatta kalleş yapabiliyor. Öte yandan salyalı, çelimsiz, sakat birini de yücelterek güçlü ve karakterli hale getirebiliyor.
Yazar burada rüya girişlerini ustalıkla kullanarak esere mükemmel bir zenginlik kazandırıyor. Böylece okuyucu kitaptan kopamıyor. “Bu kişi başlangıçta şöyleydi, şimdi neden böyle oldu”  diye zihnini taze tutmak zorunda hissediyor.
Bana sorarsanız kitap resimli romanı andırıyordu. Bazen de film izlediğimi sandım. Köy ve kişiler sanki satır aralarındaydılar ve okurken ben onları görebiliyordum. Şimdi rahatça köyün krokisini çizebilirim. Eğer azıcık yeteneğim olsaydı en az on kişiyi resmedebilirdim.
60 yıl öncesinin Anadolu manzaraları, Anadolu gelenekleri, Anadolu köy yaşantısı, örf ve adetler ve de atasözleri… Atasözleri derleyicileri için mükemmel bir kaynak…
Roman yıllarının aksine günümüzde insanların çoğu kentlerde yaşamaktadır. Ben derim ki Acıbadem, günümüz kentli gençliğin köy yaşantısıyla ilgili duygularını mutlaka depreştirmiştir. ‘Gitsem mi gitmesem mi’ kararsızlığındaki gençlerimiz bu romanı okuduklarında mutlaka ebeveynlerinin köyüne gitme yönünde tercihte bulunacaklardır. Kuşkusuz elektriğin, televizyonun, internetin geldiği bugünkü köylerde romanda yazılanları birebir göremeyeceklerdir. Ama üzüm bağları, samanlık, at, tay, koyun, tavuk vb. üzerinden anlatılanlarla yeni çıkarımlarda bulunacaklardır.
Son söz olarak şunu ifade edebiliriz:
Romanda, tüm köye sahip olmaya kalkışan iki kişi arasındaki düşmanlığın yarattığı mal ve mevki hırsının, çocuklarının hayatının önüne geçtiği mesajı vardır.
Yazar ise “Herkes lâyık olduğu yerde durmasını bilmeli” diyerek noktayı koymaktadır.
O yazar Haşmet Ulusoy’du.
Kutluyorum.




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder