Şubat 2016’da yaş haddi
ile emekli olunca yolum Kuzey Kıbrıs’a düştü. Oraya yerleştim.
Beş-altı ay sonra polis
emeklileri derneğinin genel kurulu için Ankara’ya geldim. Temmuz ayıydı ve
günlerden Pazardı. Seçimler yapıldı. Tutanaklar tanzim edildi. Aynı akşam
Kıbrıs’a dönmek için Esenboğa havalimanına geldim.
Pasaport geçişi
sırasında memurumuz yazı istedi. Buna göre 1.1.2014’den sonra emekli olanlar
“sakınca yoktur” yazısıyla yurtdışına çıkış yapabileceklermiş. FETÖ’cüler
kaçmasın diye…
Malum! 15 Temmuzda
darbe girişimi yapılmıştı.
Pasaport sırasından
çıktım.
İki saat içerisinde
Havalimanı Şube Müdürlüğünden alabileceğimi düşündüm.
“Olmaz” dediler.
Bu işin muhatabı
personel şube müdürlükleriymiş.
Tatil günü personel
şubede kimse olmazdı.
Geceyi polisevinde
geçirip Ankara Emniyet Müdürlüğüne gittim.
Bina, 15 Temmuz gecesi
hasar görmüştü. Personel, zor koşullarda çalışıyordu. Tedirgindiler.
Feto ve yandaşlarının
şer’i devlet düzenine geçme hayalleri Türk’ün çelik iradesine takılmıştı.
Şehitlerimiz oldu.
Kayıplar verdik. Birlikte üzüldük.
Artık kangrenin virüsü
HERKESÇE tescil edilmişti. Dünün arsız ve şımarmış güruhu, resmen terör örgütü
damgasını yemişti.
Şimdi zarar gören
dokular hızla tedavi edilecek ve çağdaş medeniyeti yakalamak için kaldığımız
yerden devam edecektik.
Pazar akşamı onların
yüzünden biletim yanmıştı.
Pazartesi sabahı personel
şubede meslektaşlarımı ziyaret ettim. Geçmiş olsun dileklerimi sundum.
Sonra yurt dışına
çıkışla ilgili emir yazıyı hatırlatarak “Sakınca yoktur” belgesi istedim.
Birbirlerine baktılar. Belki de ilk isteyen bendim.
Bir an evvel alıp
havalimanına gitmek istiyordum.
Dokuz ayrı birimden
soruşturma yapacağız, dediler.
Aynı mesleğin
emeklisiydim. Bir yazı hazırlanarak elektronik ortamda dokuz ayrı yere
gönderilebilir, yine elektronik ortamda cevapları alınabilirdi. Neticede
iletişim çağındaydık. Üstelik ben aynı teşkilatın mensubuydum. Bazı birimlere
telefon ederek hızlanmasını sağlayabilirlerdi.
Birkaç saatte
hazırlanacağını umuyordum. Olmadı. Salı gününü de bekledim. Akşamüzeri yazıyı
aldım. Üç günün sonunda Kıbrıs’a ulaşabildim.
Dokuz ayı geçti.
Uygulama, OHAL nedeniyle hâlâ devam ediyor. Yeni emekli bir memurumuz da
havalimanında öğrenmiş. Almanya’da öğrenci olan çocuğunun 690 liralık bileti
yanmış. Üstelik ilk sınavlara da yetişememiş.
Bu arada emeklilik
işlemlerini gerçekleştirmek isteyen bir personelimiz böyle bir uygulama
olduğunu orada öğrenmişti. İşlemler bitince o da yurt dışına çıkacakmış.
Çocuklar sıkıntıda…
Eşler aynı zulmü
yaşıyor.
Eskiden adli sicil
kaydı alındığında bunun altı ay geçerliliği vardı. Oysa bugün Kıbrıs’a gidin
gelin, yarın Bulgaristan’a gidecekseniz yeniden dokuz yere sorulmak zorundasınız.
Bir gün önce alınan belge maalesef geçerli değildir.
Tabii ki bir tane dahi
FETÖ’cü virüs yakalanacaksa diğerlerimiz bazı fedakârlıklara katlanmalıyız.
Ama bize bunu zulüm
seviyesine getiren siyasi irade mi, yoksa emir yazıyı doğru yazamayan
meslektaşlarımız mı? Ya da uygulamacılarımız mı?
FETÖ’cüler toplumu
sarıcalı gibi sarmışlardı. Pimleri çekilince yandılar. Ama etrafındaki bizi de
yaktılar.
“Devlet baba hem sever,
hem döver” derler. Oysa sevgiden yoksun, şamar oğlanına dönmüş toplumlar
saygınlığa ulaşmada ciddi sıkıntılar çekerler.
Çağdaş medeniyeti
yakalamada zorlanırlar.
Ben tam 40 yıl polislik
yaptım ve yaşadığım olumsuzlukların bir bölümünü BLOG sayfamda yayımladım.
http://erolozdemir28.blogspot.com.cy/2016/12/haram-koltuk.html
http://erolozdemir28.blogspot.com.cy/2016/12/haram-koltuk.html
Emekli olunca
kurtulurum sanıyordum. Tekrar yakalandım.
Emekli derneklerimize
ve meslektaşlarımıza duyurumdur: Lütfen çaresine bakın!
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder