Başlangıç ruhu 1889 yılında askeri tıbbiye
öğrencilerinin kurduğu İttihadı Osmanî Cemiyetine dayanan Cumhuriyet Halk
Partisi (CHP), 1923’den itibaren 27 yıl hükümet etme görevini yerine
getirmiştir.
Başlangıcı 1908 yılında kurulan Ahrar
Fırkasına dayanan Demokrat Parti (DP) ve bu partinin değişik isimlerle kurulan
uzantıları 1950’den itibaren -birkaç istisna dışında- günümüze kadar hükümet
etme şansı bulmuştur.
2002’ye kadar geçen 52 yıllık çok partili süreçte
milliyetçilerin oy oranı ortalaması yüzde 63 iken halkçıların oy oranı
ortalaması yüzde 34’tür. (http://erolozdemir28.blogspot.com/2011/07/osmanlidan-gunumuze-siyasi-partiler.html)
1950 öncesinin CHP’si asker ve aydın
kesime hitap etmiştir. Bu yönüyle “Seçkinci” olarak tanınmıştır. Oysa yeni
kurulan Demokrat Parti (DP) kendisini halka daha yakın göstermesini bilmiştir. Üstelik
siyasi rakibini, o zamanlar tehlikeli bilinen komünizmle özdeşleştirerek
halktan uzaklaştırmıştır. “Öcü” gibi gösterip halkın “soğuk” ve “itici” davranmasını
sağlamıştır. İlerleyen yıllarda zaman zaman birlikte hareket ettikleri uzantılarıyla
(AP, MSP, MHP, ANAP, DYP, AKP) bir olup CHP’lilerin akıllarına gelmeyenleri
ustaca halkın aklına getirmiş ve psikolojik savaşla rakibini güçsüz bırakabilmiştir.
(Bu blokta
yer alan parti başkanı seçim sonunda başarılı olamayan partilisine “Oyu düşen kendini sorgulamalı” diye hesap
sorabilmektedir. Çünkü hangi seçim bölgesinde kaç oyun nasıl alınacağı
hesaplanmıştır. Maaş, iş, para, kömür, bulgur gibi elle tutulabilen gözle
görülebilen somut ve ölçülebilir vaatlerin göreceli olarak artırılmasıyla rakip
partinin önüne geçme yolu gösterilmiştir. Oysa CHP oy için demokrasi, insan
hakları, adalet, güvenlik gibi kiloyla ve metreyle ölçülemeyen soyut
vaatler sunmaktadır. Ekonomik yapısı, eğitim durumu dikkate alındığında seçmenin
tercih ibresi, somut vaatlere doğru kayma göstermektedir.)
Çok partili
dönemin yaşandığı 69 yıllık süreçte CHP genelde ikinci parti durumunda
kalmıştır. Bugün CHP oylarının yüzde 15’i demokrasiye, hukuka, insan haklarına
inanmış Atatürkçü düşüncedeki insanların kemikleşmiş oyudur. Aynı CHP, yüzde
25’leri kendi çalışmasıyla aldığı zannıyla kendini yanıltmıştır. Sahadaki
faaliyetleri yetersiz kalmıştır. İkinci yanılgısı ise başarıyı, rakiplerinin
başarısızlığında aramıştır.
Bu durumda CHP’ye iki önemli görev
düşmektedir.
Birincisi, CHP önce halk nazarında soğuk
ve öcü gibi görünme sendromundan kurtulmalıdır. Bunun reçetesi insan ilişkileri
konusunda akademik donanımlı iletişim uzmanlarıdır.
İkincisi, her bir partilinin
performansının, genel merkezin performansının toplamı olacağı bilinmelidir. Reçete,
köy enstitüleri modelidir. Yüzde 50 içeride ise yüzde 50 de bizzat sahada
çalışmaktır.
O zaman halkçılar ile milliyetçiler
arasında denge sağlanacak ve özlenen istikrar yakalanacaktır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder