Kıbrıs’ta hendeklerle takviye edilmiş surları görünce güvenliğin önemi
bir kez daha öne çıkıyor. Özellikle denizden gelecek saldırılara karşı insanlar
kendilerini bu devasa duvarlar içinde güvende hissedebilmişlerdir.
Yıllar itibarıyla nüfusun artması, insanları bu surların dışında
yaşamaya zorlamıştır. Üstelik 1974 Kıbrıs barış harekâtı sonrası yaşanan dış
göç, nüfusu artırdığı gibi çarpık kentleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Buna
Ada’nın üniversiteleşmesiyle artan öğrenci potansiyelini de katmak gerekir.
Nüfusun artışına paralel olarak yeni okul binaları, hastaneler ve
diğer devlet daireleri inşa edilmiştir. İhtiyaçlar doğduğunda yenileri yapılmaya
devam edilmiştir. Nüfus artış oranı kestirilemediği için çarpık kentleşme
kaçınılmaz olmuştur.
Böylece sur içinden sur dışına taşan halk, bununla da yetinmeyerek
site olarak anılan yaşam alanlarını tercih etmiştir. Sosyal ve kültürel
gelişmeler insanları böyle bir karara zorlamıştır. Sitelerin; özel güvenlik
görevlilerince korunması, araç park sorunu yaşanmaması da tercih nedeni olmuştur.
Üniversite ve öğrenci sayısı artınca gerek sur içi, gerekse sur dışı
evleri öğrenci yurtları gibi kullanılır olmuştur. Bunu, balkonların
dağınıklığından ve bahçelerin intizamsızlığından anlamak mümkündür. Ama hâlâ kendi
evlerinde oturan ailelerin balkon ve bahçeleri muhteşem güzelliktedir. Bu evler
begonvil ve alev ağaçlarıyla diğerlerine kırmızı mesajlar iletmektedirler.
Kuzey Kıbrıs evleri bahçeden sonra oturma salonlarına açılmaktadır.
Mutfak, bu mekân içinde kuruludur. Böylece bahçe, salon, mutfak kurgusu
ayrılmaz üçlü olarak dikkat çekmektedir.
Av merakı olanlar köpeklerini bahçelerinde barındırırlar. Bu durum, en çok ezan okunurken fark edilir. Sanki önceden çalışılmış bir uluma armonisi mahallelere yayılır. Fon müziği oluşturur gibi... Ancak başıboş köpeklerin katılımıyla bu armoni gürültü
kirliliğine dönüşür. Ne var ki, hayvan
sevgisi ya da köpek yüzünden komşuyla kötü olmamak için buna katlanılmaktadır. Bu arada duyarlı olanların kent dışındaki özel barınaklarda beslemeye devam ettiklerini
de memnuniyetle belirtmek gerekir.
Öte yandan bazı yollar ve boş alanlar yazın tozlu, kışın çamurlu olabilmektedir.
Ülke yeterli yağış almadığı için yeşeremeyen topraklar, toz ya da çamur olarak evlere
ya da işyerlerine geri dönmektedirler. Belki de toz ve çamurlar ziftin
zararları ve betonun yakıcılığı karşısında daha masum görülüyor olabilir. Zira
sıkıntı varsa galoş da vardır.
Kıbrıs’ta ormanlar yıllar itibarıyla; gemi yapımı, bakır madenleri,
kereste ihracatı, keçiler ve yangınlarla yüzde yedilere kadar gerilemiştir.
Uzmanlar, bu oranın yüzde otuzlarda olmasından söz etmektedirler. (KKTC Devlet Planlama
Örgütü. 2008 Yılı Makroekonomik ve Sektörel Gelişmeler, Haziran 2010, s.
234)
Yeşil, yerini yavaş yavaş sarıya bırakmaktadır.
Unutulmamalıdır ki yeşil yoksa orman yoktur. Orman yoksa yağmur
yoktur.
Bugün Kıbrıs’ımızda yüz bin üniversite öğrencisi bulunmaktadır.
Neden yüz bin yeni fidan olmasın?
Bir kampanya yeter bile…
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder