12 Kasım 2017 Pazar

YEŞİL GİBİSİ VAR MI

           Kıbrıs’ta hendeklerle takviye edilmiş surları görünce güvenliğin önemi bir kez daha öne çıkıyor. Özellikle denizden gelecek saldırılara karşı insanlar kendilerini bu devasa duvarlar içinde güvende hissedebilmişlerdir.
Yıllar itibarıyla nüfusun artması, insanları bu surların dışında yaşamaya zorlamıştır. Üstelik 1974 Kıbrıs barış harekâtı sonrası yaşanan dış göç, nüfusu artırdığı gibi çarpık kentleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Buna Ada’nın üniversiteleşmesiyle artan öğrenci potansiyelini de katmak gerekir.
Nüfusun artışına paralel olarak yeni okul binaları, hastaneler ve diğer devlet daireleri inşa edilmiştir. İhtiyaçlar doğduğunda yenileri yapılmaya devam edilmiştir. Nüfus artış oranı kestirilemediği için çarpık kentleşme kaçınılmaz olmuştur.
Böylece sur içinden sur dışına taşan halk, bununla da yetinmeyerek site olarak anılan yaşam alanlarını tercih etmiştir. Sosyal ve kültürel gelişmeler insanları böyle bir karara zorlamıştır. Sitelerin; özel güvenlik görevlilerince korunması, araç park sorunu yaşanmaması da tercih nedeni olmuştur.
Üniversite ve öğrenci sayısı artınca gerek sur içi, gerekse sur dışı evleri öğrenci yurtları gibi kullanılır olmuştur. Bunu, balkonların dağınıklığından ve bahçelerin intizamsızlığından anlamak mümkündür. Ama hâlâ kendi evlerinde oturan ailelerin balkon ve bahçeleri muhteşem güzelliktedir. Bu evler begonvil ve alev ağaçlarıyla diğerlerine kırmızı mesajlar iletmektedirler.
Kuzey Kıbrıs evleri bahçeden sonra oturma salonlarına açılmaktadır. Mutfak, bu mekân içinde kuruludur. Böylece bahçe, salon, mutfak kurgusu ayrılmaz üçlü olarak dikkat çekmektedir.
Av merakı olanlar köpeklerini bahçelerinde barındırırlar. Bu durum, en çok ezan okunurken fark edilir. Sanki önceden çalışılmış bir uluma armonisi mahallelere yayılır. Fon müziği oluşturur gibi... Ancak başıboş köpeklerin katılımıyla bu armoni gürültü kirliliğine dönüşür. Ne var ki, hayvan sevgisi ya da köpek yüzünden komşuyla kötü olmamak için buna katlanılmaktadır. Bu arada duyarlı olanların kent dışındaki özel barınaklarda beslemeye devam ettiklerini de memnuniyetle belirtmek gerekir.
Öte yandan bazı yollar ve boş alanlar yazın tozlu, kışın çamurlu olabilmektedir. Ülke yeterli yağış almadığı için yeşeremeyen topraklar, toz ya da çamur olarak evlere ya da işyerlerine geri dönmektedirler. Belki de toz ve çamurlar ziftin zararları ve betonun yakıcılığı karşısında daha masum görülüyor olabilir. Zira sıkıntı varsa galoş da vardır.
Kıbrıs’ta ormanlar yıllar itibarıyla; gemi yapımı, bakır madenleri, kereste ihracatı, keçiler ve yangınlarla yüzde yedilere kadar gerilemiştir. Uzmanlar, bu oranın yüzde otuzlarda olmasından söz etmektedirler. (KKTC Devlet Planlama Örgütü. 2008 Yılı Makroekonomik ve Sektörel Gelişmeler, Haziran 2010, s. 234) Yeşil, yerini yavaş yavaş sarıya bırakmaktadır.
Unutulmamalıdır ki yeşil yoksa orman yoktur. Orman yoksa yağmur yoktur.
Bugün Kıbrıs’ımızda yüz bin üniversite öğrencisi bulunmaktadır.
Neden yüz bin yeni fidan olmasın?
Bir kampanya yeter bile…




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder