Kars’ı bir bahar günü görmüştüm. Upuzun ve yeşil düzlükleri tablo
güzelliğindeydi. Toprak, vereceğini vermişti. Ama havanın erken soğumasıyla
ürünler yeterince olgunlaşamıyordu.
Sonra Kıbrıs’ı gördüm. Begonvil ve alev ağaçları, beldeleri kırmızıya
boyamıştı. Mimozanın sarısı, zakkumun alı, moru, beyazı zenginliğe zenginlik
katıyordu. Ama Akdeniz’in sarı sıcağı bu renk cümbüşünü kıskanabiliyordu. Toprak,
sudan yoksun kalınca ürününü yarıda bırakabiliyordu.
Aslında insanlar, atalarından gördükleri usullerle soğuğa ve sıcağa
karşı yerel tedbirler alarak ürün miktarlarını artırma çabası içindedirler.
Devlet de devreye girerek ormanlar, göletler gibi suni çözümlerle halka rehber
olmaktadır.
Sıcağın hâkim olduğu Kıbrıs coğrafyasında halk; sosyal, kültürel ve
ekonomik yönden belirgin bir gelişmişlik içindedir. Birçok köydeki banka ve
kuyumcu dükkânları bu iddiayı doğrular niteliktedir. Ayrıca çocuk
yetiştirmedeki çaba; sosyal ve kültürel gelişim demektir. Geleceğe yatırım
yapmak demektir. Bir anlamda yetişmiş insan müjdesi demektir.
Eğitimci Ziya Öztürkler’in Bir Gelecek Düşlüyorum adlı kitabında
belirttiği gibi 2016-2017 öğretim döneminde Kuzey Kıbrıs’taki liselerden mezun
2736 öğrencinin yüzde 75’i üniversitelere devam etmektedir.
Yükseköğrenimde böylesine eğitimli ve donanımlı bir gençlikle geleceğe
göz kırpmak oldukça sevindiricidir. Ancak meslek ve sanatla ilgili işlerde arzulanan
gelişmişliğin yakalanamadığı gözlenmektedir. Bunun çözümü ise eğitimli grubun
getireceği önerilerdir.
Geçmişte Türkiye’de köy enstitüleriyle, Kuzey Kıbrıs’ta Atatürk
öğretmen okuluyla doldurulan bu boşluk, günümüzde meslek liseleri ve meslek
yüksekokullarıyla doldurulmaya çalışılmaktadır. Dünya; tarım ve sanayi
döneminden sonra bilgi çağını yaşamaktadır. Tarım ve sanayinin altı
doldurulmadıkça bilgi çağı eğreti duracaktır. Burada küçük bir ayrıntı daha vardır:
Kamuda çalışanlar birinci sınıf, meslek ve sanat erbapları ikinci sınıf görülmemelidir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder