30 Temmuz 2011 Cumartesi

EMEKLİLİKTE TABANCA YERİNE BİLGİSAYAR

Hani geçenlerde söylemiştik ya.. Geleceğimiz, geçmişimizle güzeldir, diye. (http://www.polis.web.tr/a_article_view.php?idx=794)
Sonra da başlangıçtan itibaren polis akademisi mezunlarının dosyalarının Güvenlik Bilimleri Fakültesi öğrencileri tarafından yıl içi ödevi olarak dijital ortama aktarılmasının uygun olacağını eklemiştik. Böylece dosyaların yıpranma ya da kaybolma riski de ortadan kalkmış olacaktı.
Zira zaman çok çabuk geçiyordu. Dosyaların bilgisayar ortamına aktarılması halen çalışanlar için zamandan tasarruf sağlayabilirdi. Tüm mezunları bir arada görebilmek mümkün olabilirdi. Önemli mertebelere yükselmiş olan büyüklerimiz gelecektekilere motivasyon unsuru oluştur, şehitlerimizin, görev malûllerimizin ve emeklilerimizin hatıraları bu sayede yaşatılabilirdi.
O dosyaların içinde nice acı tatlı anılar vardı. Belki de ders çıkarabilecek çok şeyler gizliydi.
Biz bu umudumuzun gerçekleşmesini ülkemizin en önemli üniversitelerinden biri olan polis akademimizden beklerken şimdilerde yeni emekli olan Sedat Hasay müdürümüzün yeni bir önerisini eklemek ihtiyacını duyduk. Sedat Hasay müdürümüz emekli olurken kendilerine hediye olarak sunulan tabanca yerine diz üstü bilgisayar verilmesinin çok daha anlamlı olacağını belirtiyordu. Zaten her polisin emekli olurken bir tabancası vardı. Günümüzde çocuklara bile şiddeti anımsattığı için oyuncak tabanca alınması doğru bulunmuyordu. Daha çok zekâ geliştirici elektronik oyuncaklar tercih ediliyordu.
Neden mi bilgisayar? Türkiye yıllardır gelişmesini tamamlayamadı. Bildik bileli az gelişmiş ülkeler arasında sayılıyoruz. Bazen de gelişmekte olan ülkeler arasında gösteriliyoruz. Altını çizerek ifade ediyoruz ki, Türkiye az gelişmişlik sorununu bilgisayarla gerçek anlamda kucaklaştığında aşabilecektir. Oysa bugün bilgisayarlar, sırf dersini çalışmıyor diye okul döneminde çocuklarımızdan uzak tutuluyor. Tavan arasına ya da onların ulaşamayacağı yerlere kaldırılıyor. Bir oyuncakmış gibi tatil günlerinde çocuklara sunuluyor. Bilinmelidir ki bilgisayar çocuğun çantası, kitabı, defteri, kalemi, silgisi gibidir. Kitabı ya da defteri tavan arasına kaldırılmış bir öğrenci düşünülebilir mi?
Her yaştaki çocuğun bilgisayarla günlük ne kadar süre ilgilenebileceği bellidir. Bu sürenin yaşa göre günlük kaç dakika ya da kaç saat olacağı çocuk gelişme uzmanlarından öğrenilebilir. “Efendim, bir defa bilgisayarın başına geçti mi bir daha kaldıramıyoruz.” Bu durum, sadece aczimizin ifadesidir. Bizim, polis kampındaki tatilimizi istediğimiz kadar devam ettirme şansımız var mı ki o çocuğun da istediği kadar bilgisayar özgürlüğü olsun. Her yetişkin, çocuk üzerinde bu disiplini ve kararlılığı mutlaka gösterebilmelidir.
Tabancaydı, tabanca yerine bilgisayar olmalıydı derken felsefi konulara girdik. Gerçi burada yaşanan kuşak çatışmasından da söz etmeden geçemeyiz. Bilgisayar konusunda daha önce söz sahibi olan gençler, haliyle yetişkin aile bireyleri arasında bir üstünlük kurmuş durumdalar. Yetişkinler, internet ortamında gazete okumak için bile neredeyse gençlerden teknik destek alma durumunda kalıyorlar. Gençler çoğu kere bu zafiyeti kullanarak suiistimalde bulunabiliyorlar. Burada aile içi barışı sağlamak zorundayız.
Biz toplum olarak benzer hataları matbaa konusunda da yapmıştık. Batı, 1400’lü yıllarda sıkı sıkıya matbaaya sarılmışken biz 1700’lü yıllarda “lütfen” kullanmaya başladık. Batının gelişmiş ülkelerine göre geri kaldık. Bugün bu geri kalmışlık farkını, çağımızın en hızlı iletişim aracı olan bilgisayarla kapatma yerine, onu tavan arasına kaldırarak farkın açılmasına yol açan bir kuşağın temsilcileri oluyoruz. Tarih, matbaa konusunda gereken duyarlılığı göstermeyenleri nasıl yargılamaktaysa, bugün bilgisayar ve internet konusunda hasis davrananlarımızı da affetmeyecektir.
İşte o sözünü ettiğimiz bilgisayar, bugün emekli olan mensuplarımıza tabanca yerine verilmelidir. Bilgisayarın içinde Microsoft Power Point (Slayt hazırlama) programı olmalı. Bu slaytların içinde mensubumuzun anıları olmalı. Emeklimiz, evine tabanca yerine “İşte Hayatım” diyebileceği bir zenginlikle gelmeli. Bilgisayarın içinde çocukluğu, gençliği, ilk polis oluşu, görev yaptığı iller, terfileri olmalı. Aldığı teşekkürler, takdirnameler olmalı. Memleketinden manzaralar, aile fotoğrafları, mutlu günleri, unutamayacağı anıları olmalı. İzlemeli, tekrar izlemeli. Yapmak için fırsat bulamadığı hedeflerini bu defa bu bilgisayarla gerçekleştirmeli. Anılarını yazmalı. Yaşadıklarını gelecek kuşaklarla paylaşmalı.
Geleceğe bilgisayarlı bir yatırım, geçmişe ciddi bir saygı ifadesi olur.
Hem de tabancadan çok daha iyidir. (2008)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder