İlk insanlar, yerleşik düzene geçmeden önce, ağaçlardan meyve toplayarak ve avcılık yaparak yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Toprağın, bir üretim aracı olduğu anlaşılınca yerleşik düzene geçilmiş ve böylece tarım dönemi başlamıştır.
Daha sonra buharın gücü icat edilince sanayi dönemine geçilmiştir.
Dünya; tarım ve sanayi dönemlerinden sonra üçüncü büyük bir dönemin başlangıcındadır. Bu dönem için “bilgi çağı”, “bilgisayar çağı”, “iletişim çağı” gibi adlar kullanılmaktadır. Ancak anlaşılan o ki, en gerçekçi ad, “bilişim” çağıdır.
Bilişim, en yalın anlamıyla, bilimsel bilginin, elektronik aletlerle işlenmesidir. Sözü edilen elektronik aletlerin başında ise telefon ve bilgisayarlar gelmektedir.
O halde şu sonucu çıkarabiliriz:
Tarım döneminde itici güç topraktır.
Sanayi döneminde itici güç buhardır.
Bilişim döneminde ise itici güç telefonla bütünleşmiş bilgisayardır.
Böylece sanayi döneminde söz sahibi olan maddi sermayenin yerini, bilgi çağında donanımlı insan almıştır. Başka bir ifadeyle, kol gücü yerini, beyin gücüne bırakmıştır.
Türkiye’nin sanayi dönemini tamamladığını söyleyemeyiz. Ama Sayın Emre Kongar’ın belirttiği gibi “Sanayi dönemini tamamlayayım, sonra bilişim çağına geçerim” diye de bekleyemeyiz.
Bugün ülkemizde gençlerin, elektronik aletler konusundaki ilgilerinin fazla oluşu sevindiricidir. Belki de ülkemiz, elektronik aygıtları en iyi kullanarak sanayi devriminde kaybettiği zamanı daha çabuk yakalayabilecektir.
Matbaa konusunda yaptığımız yanlışlığı bilgisayar konusunda yapmamalıyız. Osmanlı’nın matbaayı 300 yıl kadar gecikmeli kabul edişi, reform yapamamasına neden olmuştur. Bu da Avrupa ile mesafenin açılması sonucunu getirmiştir.
Aynı hata bilgisayar cihazının kullanımı sırasında da yapılmamalıdır. Geçmişte polis merkezlerinde daktilonun, ilgili memurunca saklandığı belirtilmektedir. Bugün adı her ne kadar PC (Personel Computer) yani Kişi Bilgisayarı olsa da kamu hizmetlerinin ifasında çağın bu harikasından çoklu yararlanma yoluna gidilmelidir.
Türkiye çok geç kalmadan bu eşsiz teknolojiyi her sınıftan insana öğretmeli ve daha geniş kitlelere tanıştırmalıdır.
Bilgisayarlar, modeli birkaç yıl eskidi diye kesinlikle depoya kaldırılmamalıdır. O bilgisayarların henüz birkaç yıl önce, milyonlarca yıl yaşamış insanoğlu için bir mucize olduğu unutulmamalıdır. Bakım ve onarımları yapılmalı, bilgisayar çöplüğüne asla meydan verilmemelidir.
Bilgisayarlar tamamıyla insan yaşamına girmiş bulunmaktadır. Bebekler daha anne karnında iken, bilgisayar ekranlarından dünyaya merhaba demektedirler.
Yetişkinler o an için nereye bıraktıklarını unuttukları anahtar, gözlük gibi eşyalarını neredeyse bilgisayarın “Bul” komutuyla bulma umudu içerisindedirler.
Bilgisayar öğrenmeyi salt yaşamı kolaylaştırması adına değil, ülkemizin kalkınmasını sağlaması için istemeliyiz.
Türkiye’nin hedefi, bilgisayar konusunda, ülkeler arasında ilk sıralarda yer almak olacağı gibi, kurum ve kuruluşların hedefi de ötekiler arasında ilk sırada anılmak olmalıdır. (2009)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder