30 Temmuz 2011 Cumartesi

ŞU SİGARA DEDİKLERİ

1500’lü yıllarda tedavi amaçlı olarak Amerika’dan Avrupa’ya geçen tütün ilk kez 1600’lerin başlarında İngilizler tarafından İstanbul’a getirilmiştir. Hastalıklara iyi geldiği söylentisiyle kısa sürede yaygınlaşmıştır.
Ateşle buluşmadan kolonyası bile yapılan tütün, ateşin etkisiyle katrana dönüşmüş ve birçok hastalığın kaynağı olmuştur.
Başlangıçta ferahlatıcı rol oynayan “Ne fakir ol, ne fukara, yemekten sonra yak bir sigara” lafı artık insana batar hale gelmiştir.
Yakın geçmişte sigaranın zararları çokça yazıldı, söylendi. Kişinin bütçesine yük getirdiği, sağlığı ile ilgili olumsuzluklara yol açtığı anlatıldı. Devletin bu konuda yaptığı aydınlatıcı beyanlar birçok insanımızın bu kötü alışkanlıktan kurtulmasını sağladı.
“Para, benim param, sağlık benim sağlığım” diyen grup bu alışkanlığını sürdürmeye devam etti.
Devlet, şöyle düşünüyordu: Nasıl olsa kendilerine verilen zararları anlayacaklar ve onlar da bırakacaklar.
Maalesef öyle olmadı. Bu kötü alışkanlık, azımsanmayacak sayıda sürdürüldü.
Ancak son yıllarda durum değişti. Önceleri kişi ile ilişkilendirilen sigara şimdi toplum ile birlikte düşünülmeye başlandı.
Öyle herkes “Size ne? Ben kendime zarar veriyorum” diyerek bu işten kurtulamaz duruma geldi.
Uzmanlar, başka insanların bulundukları ortamlarda sigara içenlerin diğerlerine zarar verdiklerini net olarak ortaya koydular.
Sağlığın öneminin anlaşıldığı günümüzde insanlar tepkili hale geldiler. Sağlık hizmetinin masraflı oluşu da bu tepkiyi tetikledi.
Hatta bu tepki öyle arttı ki, devlet sigaradan zarar gören yurttaşlarını koruma gereği duydu. 1996 yılında tütün mamullerinin zararlarının önlenmesi için kanun çıktı.
Ancak cezayı kimin ve nasıl yazacağı konusunda açıklık olmadığı söylentisiyle yasanın uygulanması pek mümkün olmadı.
Günümüzde ise insanlar artık şunu çok net olarak söyleyebiliyorlar: “Bana ne senin sağlığından. Sen bana zarar veremezsin.”
Durum çok değişmişti. 1996 öncesinde sigaranın sadece içene zarar verdiği düşünülüyordu ve bu siyah dönemdi.
1996’dan günümüze kadar “İçene zarar vermekle birlikte topluma da zarar veriyor” denilen gri bir dönem yaşandı.
Şimdi ise topluma zarar verdiği resmen telaffuz edilmeye başlandı. Artık beyaz dönem başlıyordu.
Bu durumda devlet, gidişatı keyfiliğe bırakamazdı.
Kendileri sağlık camiasından gelen milletvekilimiz Prof. Cevdet Erdöl'ün, resmi ve özel kurumlarla, işyerlerinin her türlü kapalı alanlarında her ne surette olursa olsun sigara içilmesini yasaklayan teklifi, bu toplumsal yaraya neşter oldu.
Böylece kamu hizmet binalarının, koridorları dâhil olmak üzere her türlü eğitim, sağlık, ticaret, sosyal, kültürel, spor, eğlence ve benzeri amaçlı özel hukuk kişilerine ait olan binaların kapalı alanları ile her türlü taşıma araçlarında sigara içilemeyecekti.
Sağlık bilincine ulaşmış uygar insanlarımız şimdi daha da mutlu. Birilerinin iç organlarından dolaşıp gelen iğrenç sigara dumanı, artık masum insanlar için nefret unsuru olmayacaktır.
Asaletimizin bir simgesi olan üniformamızla sigara içilmemesi de teşkilatımıza ayrı bir zenginlik kazandıracaktır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder