“Her şeyin başı sağlık..”
“Her şeyin başı eğitim..”
Çok sık duyduğumuz iki söz.
Polis teşkilatımızın 163’üncü kuruluş yıldönümünde, sağlık konusunda iyi haberler verebileceğimiz söylenemez. Prof. Nesrin Hisli Şahin hocamızın belirttiği gibi 14 saatlik çalışma temposu devam ediyorsa, bedenimiz tükenmeye doğru yol almaya başlar ve kapıda beklemekte olan kalp damar hastalıkları, ülserler, şeker hastalıkları, deri hastalıkları, depresyonlar, anksiyete (endişe, kaygı, korku, gerilim, sıkıntı) bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları içeriye girer.
Hocamıza göre sık yapılan tayinler de bedenimizin, zihnimizin ve ailemizin düzeninin bozulmasına yol açmaktadır. Bu durum, strese bağlı bedensel ve ruhsal hastalıklar ile aile sorunlarının bizi kapıda bekliyor olması anlamına gelmektedir.
Polis teşkilatı olarak 163’üncü kuruluş yıldönümünde eğitimin neresindeyiz?
Bazı kursları ve yurt dışı eğitimlerini hariç tutarsak polis amirlerinin 4 yıllık polis kolejini ve yine dört yıllık polis akademisini bitirdiklerini görüyoruz.
Polis memurlarının ise liseden sonra iki yıl süreli polis meslek yüksek okullarında eğitim aldıklarını biliyoruz.
Ayrıca yüksek okul mezunlarının polis meslek eğitim merkezi müdürlüklerinde altı ay süreli eğitim alarak polis teşkilatındaki yerlerini aldıklarını görüyoruz.
Bu durumda polis eğitimi, süreler yönünden değerlendirildiğinde iyi bir düzeydedir denilebilir. Çoğu ülkede eğitim için bu kadar süre ayrılmadığı bilinmektedir.
Aslında eğitimin süresinden çok işlevsel yönü daha önemlidir.
İyi ısınan sporcunun sakatlanma riskinin az olacağı gibi etkili bir eğitim sürecinden geçen polisin de meslekte başarılı olacağı bir gerçektir.
Mezuniyet sonrası herhangi bir polis birimine atanan polis memuru –biraz abartılı bir söylemle dile getirelim- sanki kırk yıllık polismiş gibi göreve başlayabilmelidir.
Her ne kadar polis adayları yaz tatilinde stajlarda bulunuyorsa da bu stajların eğitici yönünün yeterliğinden söz edilemez. Çünkü öğrenci beyni yoğun bir eğitim döneminden sonra “dinlenme” moduna geçmiştir. Buradaki eğitim kalitesi öğretim esnasındaki kaliteye ulaşamaz.
Bu itibarla eğitim süresini dört bölümde düzenlemenin isabetli olacağı değerlendirilmektedir.
İlk yılın birinci yarısında okul içinde temel eğitimler verilir.
İkinci yarıda temel eğitimle birlikte aday, o ildeki çeşitli polis birimlerine götürülerek bizzat görevlere katılır. Ancak usta personel gözetiminde bulundurulur ve sorumlu olması beklenmez. Başka bir ifadeyle sorumluluk gerektiren görevler verilmez. Tamamen gözlemci durumundadır.
İkinci yılın ilk yarısında da polis birimlerindeki görevler sürdürülür. Polis birimindeki süre ile okuldaki süre yarı yarıya olabilir. Bu defa polis biriminde yerine getirilen görevin okulda tartışması yapılmalı, nelerin doğru, nelerin yanlış olduğu konusunda beyin fırtınası gerçekleştirilmelidir. Burada gerekirse operasyonu yöneten polis amiri de çağrılarak tartışma daha da zenginleştirilmelidir.
İkinci yılın son yarısında polis biriminde geçen süre biraz daha fazlalaştırılmalı ve adaya önleyici görev yapma, tutanak tanzim etme gibi sorumluluklar verilmelidir. İyiden iyiye profesyonel polisliğe hazırlanılmalıdır.
Aynı durum polis akademisi ile polis eğitim merkezlerinde de uygulanmalıdır.
Kendinden emin yetiştirilen polis adaylarının, asli görevleri sırasında elde edecekleri başarının daha yüksek düzeyde olacağı öngörülen bir gerçektir.
Son söz olarak şunlar söylenebilir:
Polis amir ve memurlarının eğitim aldıkları okullar, siyasilerin yatırım aracı olmamalıdır. Bu okulların, akademisyenlerin çokça bulunduğu illerde eğitim vermesine dikkat edilmelidir. Her bir adayın üst düzey öğretim elemanlarından feyiz almaları sağlanmalıdır. (2008)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder