Feyzullah ARSLAN’ın genel müdür yardımcısı olduğu dönemdi. Sohbet sırasında polis akademisinden mezun olalı 30 yıl geçtiğini anımsadık. Tarih olarak da 30 Haziran’da mezun olmuştuk. Bundan yola çıkarak önce yapacağımız etkinliğin adını belirledik: “30’uncu Yıl Anılarla Buluşma Toplantısı.”
30 yıldır yaşamımıza yön veren ilim ve irfan ocağımızı 1976 yılında bitirmiştik. Devre olarak 180 kişiydik. Kuzey Kıbrıslı 10 öğrenci devremiz vardı. Bugün onların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde polis genel müdürlüğü ve polis genel müdür yardımcılıkları yaptıklarını duydukça çok seviniyoruz.
Okul bitince yurdun çeşitli yerlerine kura ile atandık. Anadolu’nun her bir yanında iç güvenliğin sağlanması yönünde çalışmalarda bulunduk.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra ülkemiz, başka birçok ülkede olduğu gibi terör belasıyla tanışmıştı. Özellikle bizlerin kadroya atandığı yıllarda anarşi ve sokak kavgaları yoğun bir döneme girmişti. İşçi ve öğrenci kesimi gün geçmiyordu ki toplumsal olaya karışmasın.
O yıllarda personel olarak mevcudumuz yeterli değildi. Fiziki imkânlarımız da iyi değildi. Toplumsal olaylar şiddetini arttırdıkça çözüm olarak ha bire polis alımı gerçekleştiriliyordu. Ancak eğitime yeterince yer verilemiyordu. 30 günlük, 45 günlük sözde kurslarla kadroya kazandırılan personel, olayları önlemede yeterli olamıyordu. Ayrıca suikastlar, ferdi cinayetler oldukça artmıştı.
Debdebeli bu dönemde küçücük rütbelerimizle yoğun bir mücadelenin içine girmiştik. Ardından 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ile sakinleşen ortam 1984 yılından sonra bölücü terör ile yeniden hareketlendi. Bu arada 1990’lı yıllarda dinsel motifli terör belası, iç güvenlik görevlisi bizleri oldukça uğraştırdı.
İşte bu yoğun uğraş içerisinde birbirimizden koptuk. Yıllarca birbirimizi göremediğimiz oldu. Hatta ilk kez bu toplantıda görüşenlerimiz bile vardı. Bu açıdan 30 yıl sonra bu buluşmayı gerçekleştirme kararı aldık.
Öncelikle genel müdürlük makamından onay aldık.
En büyük sıkıntımız arkadaşlarımızın adresine ulaşmaktı. Personel dairesi başkanlığından adres listesi aldık. Ancak çoğu devremizin değişik adreslerde olduğunu anladık. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Polis Akademisi Başkanlığının internet sitelerine duyuru bıraktık. Polis dergilerine de aynı duyuruları yaptık. İl emniyet müdürlüklerine resmi yazı yazdık. İldeki derneklere, polis eğitim kurumlarına ve sosyal tesislere haber verdik.
Ulaşabildiğimiz tüm adreslere etkinlik program özetini de içeren davetiye gönderdik. En belirleyici olanı telefon görüşmeleriydi. Gelecek olanların sayısını, tahmini de olsa bilmemiz gerekiyordu. Çünkü ona göre Ankara polisevinden yer ayrılmalıydı. Ona göre yemeğe katılacak sayı belirlenmeliydi. Zira ertesi gün Anıtkabir ziyaret edilecekti. Resmi tören yapılacağı için sayımız, hatta isimlerimiz belli olmalıydı. Bize Anıtkabir Ziyaret Anısı Belgesi hazırlanacaktı.
Sayının belirlenmesi otobüsler için de gerekliydi.
Toplantının başlayacağı güne iki gün kala eş ve çocuklarla birlikte sayımızın 114 olacağı belirlendi. Programımızı bu sayıya göre gerçekleştirmeyi planladık.
Ankara dışından gelenler polisevine gelmeye başladılar. İlk buluşmalar resepsiyonda oluyordu. 30 yıl içinde değişen fiziksel yapımız birbirimizi şaşırtmaya devam ediyordu.
Saatler 19.30’u gösterdiğinde “1976’lılar Yemeği” yazılı oklar bizi yemek salonunda buluşturmuştu. O anı, burada yazı ile ifade etmek çok zordu. Yaşamak gerekiyordu. Bir yandan garsonlar yemekleri getiriyordu, öte yanda iki genç kardeşimiz slow müzikle bu 30 yıllık hasrete tanıklık ediyorlardı.
Ama ne mümkün!
Yemekleri biz mi yedik, yoksa yemekler bizi mi?
Ya da iki genç müzisyenimiz hangi melodileri çalıp söylediler?
Bunları hatırlamak mümkün değildi. Ama hatırladığımız bir şey vardı. İki sınıf komiserimizin de bizimle olduğuydu. Sayın Yaçın ÖZBAKIR müdürümüz ile sayın Haluk ÖĞÜT müdürümüz..
Salonda gerçek bir nostalji havası yaşanıyordu. Başmümessil Fevzi Erdoğan duramadı. Herhalde okul yıllarını hatırladı ve birden yoklama almaya başladı.
Adını okuduğu her devre arkadaşımız tek tek sahneye geldi ve hazırunu selamladı.
Yoklama işi bittiğinde sahneye sınıf komiserlerimiz geldi ve başmümessil tarafından kendilerine tekmil verildi.
Biz mezunlar o yıllara gitmiş ve bir görevin ifası için yoklamaya dahil olduğumuzu hissettirircesine sıramız gelince “hazır bulunduğumuzu” ifade ediyorduk. Aksi takdirde sınıf komiserlerimize adımızın “yok” olarak bildirileceğinden çekiniyorduk sanki.
Birçok arkadaşımız, salondakileri selamlarken sınıf komiserleri kendisini görsün diye onların bulunduğu tarafa özel gülücükler gönderiyordu.
Daha sonra salonu devlet bakanı Nimet Çubukçu onurlandırdı. Bayan devre arkadaşlarımızı yanına alarak kısa bir konuşma yaptı.
Yemekli ilk toplantımız oldukça renkli geçmişti. Okul yıllığımızdan alınan ve taranan öğrencilik fotoğraflarımız projeksiyon makinesi eşliğinde tek tek perdeye yansıtılıyordu.
Programımızın ikinci gün etkinliği olarak bizi Anıtkabir’e götürecek üç otobüs sabah saat dokuzda polisevi önüne gelmişti.
Anıtkabir’e ulaştığımızda mozoleye konulacak çelenk, Çetin Yıldız devremiz tarafından tören alanındaki yerine getirtilmişti.
Dördüncü Kolordu Komutanlığından alınan izinle başlatılan tören, kortejimizin Aslanlı Yoldan gelerek Havuz bölümünde yerlerini almasıyla başladı. 58 devre arkadaşımız, eş ve çocuklarıyla 114 kişi olarak Ata’mızın huzuruna gelmiştik.
Üzerinde “Polis Akademisi 1976 Yılı Mezunları” yazılı çelengimiz, askerlerimiz tarafından alındı ve uygun adımlar eşliğinde mozoleye intikal edildi. Çelengin sunulmasıyla birlikte saygı marşı çalındı.
Hepimizde gözler yaşlı ve hüzünlüydü. Ata’mızın kurup bizlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ebediyen kalıcılığı için daha çok çalışmamız gerektiğini bir kez daha anımsadık. İç güvenlik konusunda üzerimize düşen görevlerimizi en iyi şekilde yerine getireceğimize O’nun huzurunda söz verdik.
Anıtkabir özel defterini heyet başkanımız Feyzullah Arslan yazdı. Sonra topluca Anıtkabir müzesini gezdik. Anıtkabir’deki birçok obje ile Çanakkale, Sakarya ve Büyük Taarruz’u temsil eden savaş sahnelerinin görkemliliği karşısında duygulandık. Rehberden Kınalı Hasan adındaki askerin öyküsünü dinledik.
Anıtkabir komutanlığı, ziyaretimiz anısına hepimize ziyaret anısı belgesi dağıttığında daha da hüzünlenmiştik. Bizi Gölbaşı’na götüren otobüslerde bu hüznü görebilmek mümkündü.
Polis akademisine geldiğimizde öğle vakti olmuştu. Öğrenci yemekhanesinde birlikte öğle yemeği yenildi. Ne var ki öğrenci kardeşlerimiz kampta oldukları için bizimle değillerdi. Ancak yemek sırasına giren ve tepsi ile yemeklerini taşıyan her birimiz zaten bir öğrenci hüviyetine bürünmüştük bile. Yemek salonunda çatal kaşık seslerine 30 yılın anıları da karışınca öğrencilik yıllarındaki gürültü derecesine ulaşmamız hiç de zor olmadı.
Yemek sonrası, konferans salonundaki yerlerimize geçmeden önce, üzerinde “Polis Akademisi 1976 Mezunları 30’uncu Yıl Anısı” yazılı madalyonlarımız ile okul yıllığından alınan fotoğraflarımızın bulunduğu cd’lerin dağıtımı yapıldı.
120 kişilik salonu doldurmuştuk. Perdede devre arkadaşlarımızın siyah beyaz görüntüleri geçiyordu.
Tören sunucumuz, akademinin başarılı başkomiseri Arif Kıvrak idi. Önce programın içeriğini okudu. Ardından Yüce Ata’mız ve şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunduk. İstiklâl Marşımızı birlikte okuduk.
Polis akademisin tanıtım filmini izledik. Okulumuzun tarihçesi 8 dakikada çok iyi özetlenmişti.
Ardından günün anlam ve önemini belirten konuşma tarafımdan yapıldı. Biz bu 30 yıllık sürede 19 arkadaşımızı yitirmiştik. Bu devrelerimizden biri de şehit olmuştu. Konuşmam sırasında onları da perdeden izleme ve anma imkânı bulduk.
Konuşma metnim özetle şöyleydi:
“Saygıdeğer hanımefendiler, Değerli sınıf komiserlerim ve Sevgili devre arkadaşlarım,
Bugün burada tam 30 yıl sonra toplanmış bulunuyoruz.
Şair “Yaş 35, yolun yarısı” demişti. Bir ömrün yarısına yakın bir süre geçtikten sonra bu sıcak yuvamızda bir araya geldik. Düşünce sahibi arkadaşlarıma, başta dönemin emniyet genel müdür yardımcısı Feyzullah Arslan olmak üzere Fevzi Erdoğan’a, Kemal Sarıdağlı’ya, Recep Cin’e, Çetin Yıldız’a, Necmettin Seymen’e, Veli Akkaya’ya, Murat Karcıoğlu’na ve Mustafa Kır’a huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca İstanbul’da birçok arkadaşımıza ulaşan ve desteklerini her zaman yanımızda gördüğümüz arkadaşımız Ayhan Pamuk’a saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.
İzmir’den desteklerini esirgemeyen Ahmet Kılıç, Faruk Tonya, İrfan Banaz kardeşlerimize de huzurlarınızda teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Bir teşekkür de Zeki Yılmaz’a. Bursa’dan çok katkısını gördük.
Bu arada bu toplantımızda her türlü teknik imkânı sunan Polis Akademisi Başkanlığına, Sezai Konuklar’a ve İsmail Sönmez müdürlerimize, Arif Kıvrak başkomiserimize de sevgilerimizi iletiyoruz.
Değerli devre arkadaşlarım, 30’uncu yıldaki bu “Anılarla buluşma” toplantısı hazırlıklarına başladığımızda, yıllığımızın sayfalarına yeniden bir göz attık. İlginç duygular yaşadık. Geçen koca 30 yıl vardı: Acı- tatlı..
Sizler için bir CD hazırlamaya karar verdik. Bu arada kaybettiğimiz birçok arkadaşımızı anımsadık. Yıllar önceki anılarımız tazelendi. O günlerdeki siyah beyaz fotoğraflara karşılık şimdi 505’li bedava telefonumuz vardı. Ama onlarla bu anılarımızı paylaşamıyorduk.
Önce çok genç yaşta Ali Yaşar Günaydın’ımızı şehit verdik.
Sonra da ötekileri kaybettik: Abdullah Dalman, Aytekin Ülgen, Celal Erdoğan, Cemil Balcı, İbrahim Natık Dicleli, İhsan Çele, İlhan Elçin, Kemal Türksöz, Muhsin Uz, Mustafa Danışman, Mustafa Sezgin, Necat Çelik, Özcan Bakkaloğlu, Ramazan Şimşek, Serdar Irmak, Turgut Karamanzade, Tümer Gacaroğlu ve Yaşar Bitir.
Hepsini rahmetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Kuşkusuz bu 30 yıl hepimizde olumlu ya da olumsuz derin izler bırakmıştır.
Aslında bu izler akademi yıllarında başlamıştı. Ders zili çaldıktan sonra bile “Hocam bi dakka” deyip sorular yönelterek güncel konulara ilgi gösteren devre arkadaşlarımız, görevleri süresince de çok önemli hizmetlere imza atmışlardır.
Bizim devremiz, bir emniyet genel müdür yardımcısı çıkarmıştır: Bu organizasyona ön olan Feyzullah Arslan’ı.
İl emniyet müdürleri, daire başkanları, polis meslek yüksek okulu müdürleri çıkarmıştır: Recep Cin, Fevzi Erdoğan, Hayrettin Mungan, Necmettin Seymen, Murat Karcıoğlu, Murat Aykaç, Hasan Özden, Ayhan Pamuk gibi.
Halen görev yapan il emniyet müdürlerimiz vardır: Antalya emniyet müdürü Feyzullah Arslan’dan başka Hanefi Avcı, Reşat Altay, Tacettin Kurt, Zeki Çatalkaya gibi.
Bizimle Akademiyi okuyup Kuzey Kıbrıs’ta polis genel müdürlüğü, genel müdür yardımcılığı yapan Kıbrıslı devre arkadaşlarımız vardır.
Bir kısım emeklilerimiz yaşadıkları illerin emekli polis derneklerinde teşkilatımızın gelişmesi için halen gayretlerini sürdürmektedirler.
Şu anda görevi başında olan devre arkadaşlarımız, yıllarca ekmeğini yediğimiz mesleğimiz için kutsal nöbetlerini büyük bir başarı ile yerine getirmektedirler.
Bugün en çok çalışmaya ihtiyacımız olan çağdır. Emniyet teşkilatımız çok kan kaybetmiştir. Cumhuriyet döneminde ilan edilen 14 sıkıyönetimden 13’ü maalesef, iç güvenliğin zaafa uğraması nedeniyle gerçekleştirilmiştir.
Tayin, Terfi, Özlük üçlüsü bir türlü düzeltilememiştir.
Şartlar ne olursa olsun, Büyük Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası ve yüce Türk milletinin refahı için elimizden geldiğince iç güvenlik alanında çalışmalarımızı sürdürmek zorundayız. Sürdüreceğiz.
Değerli Yalçın Özbakır ve Haluk Öğüt komiserlerim, bugün bu düzeye gelebilmişsek bunu sizlere borçluyuz. Rotamızı siz çizdiniz. Sağolun, varolun.
Saygıdeğer hanımefendiler, biz bu arenada her şeyimizi sizlere borçluyuz. Eğer sizler, o büyük özverinizle bizim yanımızda olmasaydınız, işimiz daha da zor olurdu. Terörü, sokak kavgalarını bizimle siz de yaşadınız. Sizler sayesinde, sinirlerimizdeki gerginliği, gönlümüzde yaşayan akarsuların melodisiyle yıkayıp attık. Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı; güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı; güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı sizlerle öğrendik. Sizlerle gurur duyuyoruz. Sizi çok seviyoruz. Başımızın üstünde yeriniz var.
Sevgili devre arkadaşlarım, içimizde, nice uzun yılların özlemi vardı. Sizi çok özlemiştik. İyi ki geldiniz. Hepinizi çok seviyoruz. Sizler çok daha büyük şeylere layıksınız.
Biz bu 30’uncu yıl buluşmasında ne yaptıksa azdır. İnşallah 35’inci yılda daha zengin programlarla yan yana oluruz.”
Sonra kürsüye bugünün emekli emniyet müdürleri Haluk Öğüt ve Yalçın Özbakır davet edildiler. Sınıf komiserliği yaptıkları günlere ilişkin anılarını bizimle paylaştılar. Birçok devremizin Ankara’daki bu toplantımıza mazeretlerine binaen katılamayışlarına karşılık sınıf komiserlerimizi aramızda görmek bizi ziyadesiyle mutlu etti.
Sıra, toplantıya katılanların görüş ve düşüncelerini açıklamaya gelmişti. Önce Çetin Yıldız söz aldı ve Mehmet Özbek ile Mehmet Uyar’ın Galatasaray tutkunluğuna karşılık Fenerbahçeliliğinin güzelliğinden söz etti. Mehmet Özbek, yerinden de olsa Çetin’in laflarının altında kalmadı ve gerekli cevapları yetiştirdi.
Kürsüde söz alan başka bir devremiz İsmet Bilgin’di. Toplantı haberini Rusya’da iken aldığını ve tereddütsüz katılma kararı verdiğini bildirdi. Şimdi ise salonda uzun yıllar görüşmediği Selçuk Konuk ile Erbay Günay’ın ortasında oturmuş olmaktan büyük mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Toplantının bu bölümünde sunucu, mazeretleri nedeniyle gelemeyeceklerini bildiren devre arkadaşlarımızdan Abdullah Bozkurt, Hanefi Avcı, İsmail Hakkı Özpakcan, Şükran Tamer, Yaşar Şahin ve Zafer Tuna’nın adlarını okudu.
Zeki Çatalkaya, Ramazan Şahin ve Halil Göndeç ise telgraf göndermişlerdi. Bunlar da arkadaşlarımıza iletildi.
Daha sonra Faruk Tonya söz aldı. Toplantının gerçekleştirilmesine ön olanlara teşekkür etti ve düzenleme komitesi adına Feyzullah Arslan’a şükran plaketi sundu. Bunun üzerine kürsüye gelen Feyzullah Arslan, emeği geçen arkadaşları sahneye davet ederek bu mutluluğu onlarla paylaştı.
Daha sonra Fevzi Erdoğan söz aldı. 1976’lılar toplantısının hazırlanış aşamasından söz etti ve belediye otobüsünde karşılaştığı çocuk macerasını anlattı.
Salondaki etkinliğimiz sürerken madalyonlarımızı boyunlarımıza asmıştık. Başkan yardımcısı İsmail Sönmez tarafından dağıtılan akademi rozetlerimizi de yakamıza takınca mutluluğumuz bir kat daha arttı.
Sunucu, salondaki toplantının sona erdiğini açıklayınca fonda polis marşı çalmaya başladı. Hep birlikte; “Yurtta sulh cihanda sulh/ Amacımız her işte/ Türk öğün çalış güven/ Bekleyenin var işte” diyerek salondan ayrıldık ve akademi başkanlığının bizler için hazırladığı kamelyaya geçtik. Burada çaylar içildi ve gruplar halinde sohbetler edildi.
Saatler 16.00’yı gösterdiğinde otobüslerimizin rotası Anıttepe’deki bizim okuduğumuz polis akademisi ve polis koleji binalarıydı. Önce sınıflarımız gezildi. Ardından ön bahçeye geçildi. Ön bahçe; okul sıralarında kolayca girebileceğimiz bir yer değildi. Şimdi masalar bizler için özenle hazırlanmıştı. Çok güzel bir hava vardı. Ve akşam yemeği oldukça neşeli geçti.
Nevzat Değirmencioğlu burada da harikaydı. Her sözü, herkes için pozitif enerji kaynağıydı. Eşinin, Elazığ’dan kendilerini bir çuval kırtlama şekerle ziyarete gelen annesine, bu çuvaldan diktiği mayo benzeri giysiye herkesin gülme sebebinin mayonun arka kısmında yer alan “Net 50 Kg” yazısının yol açtığını anlatması onun sevecenliğini daha da artırıyordu.
Akşam yemeği boyunca fıkralar oyunları, oyunlar şarkıları kovaladı. Ayhan Pamuk ve Ahmet Kılıç’ın teraneleri herkesi 1970’li yıllara götürdü.
Üçüncü gün etkinliği olarak Beypazarı gezisi planlanmıştı. Murat Karcıoğlu devremizin katkılarının büyük olduğu bu gezimiz neşeli geçti. İlçe emniyet müdürlüğünü ziyaret ettik. Burada bize Beypazarı maden suyu ikram edildi. Ardından ilçe kaymakamlığının görevlendirdiği rehberler eşliğinde Hıdırlıktepe, müze ve gümüşçüler çarşısı gezildi.
Saat 19.00’da polisevine dönüldüğünde herkesin yüzünde tatlı bir yorgunluk vardı. Artık dönüşler başlamıştı.
Son alınan karar, bu toplantının her yıl ayrı bir ilde yapılacağı idi. Ancak 5 yılda bir yine buluşma noktamız Ankara olacaktı. Gelecek yıl için kararlaştırılan kent ise Antalya olarak belirlendi.
Biz bu yıl ki toplantı için şu sloganı belirlemiştik:
“30 ncu Yılda, 30 Haziran’da, Saat 19.30’da
Anılarımızla Buluşuyoruz Başkent Ankara’da.”
Bakalım gelecek yıl hangi sloganla buluşacağız. (2006)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder