20 Haziran 2011 Pazartesi

KORODA “SEVGİ” VARDI

Emniyet Genel Müdürlüğü Türk Sanat Musikisi Korosunun, polis teşkilatının 165’inci kuruluş yıldönümü nedeniyle Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) salonunda verdiği konserde bu kez “sevgi” teması işlenmişti.
Öyle ki ilk solist Yılmaz Bilgin eskilerden okuduğu şarkıda, “Zannım bu ki cânâ beni kurbân edeceksin/ Verdim sana cân iste ne fermân edeceksin” diyerek sevginin, uğruna can verilecek kadar büyük bir fazilet olduğunu dile getiriyordu.
Koronun müdavimlerinden Nurten Haliloğlu da emekliliğinin ikinci gününde kendini sahnede buluyor ve “Gülünce gözlerinin içi gülüyor/ Kendimi senden alamıyorum/ Bilmem bakışların neler söylüyor/ Cesaretim yok ki soramıyorum” diyerek sevginin gücünün gözlerin içini parıldatabileceğini ifade ediyordu.
Haluk Öğüt müdürümüz, “Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin” adlı şarkıda sevginin boyutunu biraz daha yükseltiyordu. Ona göre sevginin gücüyle yangının külü yeniden yanabiliyordu. “Ne çok sevmiştim seni ne çok hatırlar mısın/ Aşiyan yollarından ses versem duyar mısın/ Hâlâ beni düşünür ve hâlâ ağlar mısın/ Bir bahar seli gibi yolumdan akıp geçtin/ Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin”
Sevginin bazen kazaya uğradığı da olurdu. Ama gözün içini güldürecek kadar, külü yeniden yakacak kadar boy almışsa engeller ona teğet geçerdi. Dilek Özler bunu şöyle ifade ediyordu. “Bazı gün ben küserdim darılırdın bazı sen/ Barıştırırdı bizi alnıma konan busen/ Ayrıldık ayrılalı ne haldeyim bir bilsen/ Yabancı olduk şimdi yazık birbirimize/ İstersen gel dönelim eski günlerimize”
Ercan Yılmaz sevgi için daha büyük fedakârlıkların gerektiğine dikkat çekiyordu. Sevginin kaybolmaması için tedbirli olmak gerekir, diyordu. “Yollarına gül döktüm/ Gelir de geçer diye/ Geçmedin boynum büktüm/ Benden vazgeçer diye”
Sonra söz sırası Ersoy Özkaldı’ya gelir. Özkaldı, sevgiyi ve sevgiliyi biraz da yargılar. “Bakışı çağırır beni uzaktan/ Varınca çatılır kaşlar nedendir/ Bir yandan hoşlanır azarlamaktan/ Bir yanda gözünde yaşlar nedendir”
Sevgi, Meral Marangoz’un seslendirdiği “Gönlüm özledikçe görürdüm hele/ Lacivert kanatlı kumru olsaydım/ Seni kıskanırdım rüyada bile/ Âhu gözlerinde uyku olsaydım” dizelerinde de vardı.
Sevgi, “Bana kollarını uzatsan biraz/ Uğrunda bu gönül neye katlanmaz/ Öl desen ölürüm, ölürüm inan/ Seven ne yapmaz” diyen müdürümüz Göksenin Baş’ın sesiyle de yankı bulmuştu CSO salonunda.
Sevgi, musikinin duayeni Zeki Müren’e “Uzun yıllar bekledim, hakikat oldu rüyam” dedirtecek kadar güçlü çıkıyordu Alper Öztürk’ün sesiyle.
Söz yazarı müdürümüz Kemal Özcan, Halil Çelen aracılığıyla sevgiye “Can suyu” veriyordu.
Gökhan Gül o güleç yüzüyle, “Unuturum diye yorma kendini” diyerek sevgi adına garantilerini dile getiriyordu.
Ferit Çiftçi, sevgisizliği nefes alamama ile eş anlamlı görüyordu. “Ömrümüzün baharı birlikte geçsin/ Sen beni sev güzelim/ Ben seni seviyorum/ Sensiz yaşayamam/ Nefes alamam ki/ Ne olur, bana gel, beni sev/ Bil ki gül yüzlü yâr/ Sana aşık olmuşum neyleyim”
Adnan Özkarslıgil, Ali Karaca, Arife Güleşir, Belgin Turan, Döne Bayan, Gülser Başboğa, Gökmen Erdoğdu, Halil Karabudak, Osman Sivri, Sabiha Taner, Serdar Demir, Seval Demirkol, Tansel Şengül, Tülay Polat, Ufuk Şen, Yasemin Kaynak hep bir ağızdan toplum olarak son derece ihtiyacımız olan sevgiyi haykırdılar.
Hani söz ustaları bile “Sürçü lisan etmişsem affola” diye bitirirler ya.. Polis teşkilatı da 165 yıldır toplumun huzurunu bozmaya çalışanlarla verdiği mücadelede eleştirilecek durumlara düşmüş olabilirler. İşte onların “Sürçü lisan etmişsem affola”ları da sanatla topluma seslenmeleridir.
2002 yılından beri yurt dışı dahil bu seslenişini sürdüren koroyu yöneten TRT keman sanatçısı Murat Kadir Gök, bu anlamda polis ile toplum arasında güzel bir köprü kuruyordu.
Öyle ki Murat Kadir Gök, sunucunun ısrarıyla eşi Belgin Gök ile birlikte seslendirdikleri şarkıda sevgiliden ya da sevgiden ayrı olmayı “ölümden beter” olarak nitelendirmektedir. Yeter Allahım dercesine.. “Akşam olunca yarelerim sızlar/ Derdim çoktur değmeyin bana kızlar/ Bu aşkıma şahit olsun yıldızlar/ Yeter Allahım çektiğim ah yeter/ Bu ayrılık bana ölümden beter”
Eğer CSO’nun o muhteşem salonunda yankılanan “Sevgi” teraneleri bir çıkış yolu bulup başkentin, hatta bütün yurdun semalarında bir esebilseydi..
Ben hemen toplar, bir “Hoşgörü demeti” oluştururdum.
Kim bilir, kimileri de “Barış demeti” yaparlardı.
Sevgi, hoşgörü, barış..
Üçü bir arada.. (2010)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder