Kısa bir süre önce Çağın Polisi dergisinde polisin çalışma saatlerinden söz etmiştik. (Haziran 2007, Sayı 66)
1950’li yıllarda polisin çalışma saatlerinin masaya yatırıldığını, 1960’lı yıllara kadar 6/6 esasına göre çalışıldığını, polisin ancak haftada bir gün evine gidebildiğini ve “hafta mezuniyeti” kavramının oradan geldiğini belirtmiştik.
1960’larda 12/12 sistemine geçildiğini, 1970’lerden itibaren 12/24 çalışma sistemi ile tanışıldığını da bu yazımızda dile getirmiştik.
Ve sonuç olarak “Artık 8/16 sistemine geçilmelidir” diye yazımızı bitirmiştik.
1960’lı, 70’li yıllarda çalışma saatleri alanında reformist bir yaklaşım varken günümüzde bu ilerlemeyi gösteremiyor oluşumuz dikkate değer bir durum olarak değerlendirilmektedir.
Göreve bir polis merkezinde başlayan Komiser İsmet Kaplan’ın gözlemleri de Derginin 68’inci sayısında birinci ağızdan olayı özetlemektedir:
“Birçok birimin “mesai mefhumu” vardır ve fakat karakolcu “mesai merhumu’dur. 10 yıl çalışılsa bile alışılmayacak 12/24 veya 12/12 sistemleri kesmez, bir de ek görevlerle bezenir karakolcunun hayatı. Olur da bir gün şöyle 9/6 çalışan bir yere geçerse inanamaz karakolcu.”
Aynı komiser, 8/16 sisteminde çalışırken, bu defa duygularını şu cümlelerle mizahlaştırmış:
“Allah Allah, telsiz yok, telefonum çalmıyor, hepsini geç; ek görev yok… Oysa ben 1 saat mesai denizinin dışına çıksam (sudan çıkmış balık gibi) her tarafta 11 Eylül saldırısı olur zannederdim. Vay bee! Demek bambaşka bir dünya varmış.”
8/16 sisteminde “Dünya varmış” sevinci..
12 saat ve daha fazla çalışmalarda “11 Eylül” kâbusu..
Öte yandan NTV-MSNBC’nin 15 Ekim 2003 tarihli tespiti, bu konuya ciddi bir mana kazandırmaktadır: “Bir derbi maçına 3500 polis, 12 veya 16 saat boyunca görevlendiriliyorsa, o zaman o ülkede iç güvenlik ve politika açısından bir sorun var demek. Bir polis statik görevde en fazla 3 saat verimli olur. Bilemediniz 4 saat. Statik artı dinamik görevde ise en fazla 6 saat verimli olabilir.”
Bu durumda 12 saat görevin en az 6 saati israf olmaktadır. Eğer 8 saat çalışılsaydı bu israf yapılmamış olacaktı.
Dünya devletleri artık 8 saatten fazla çalıştırmama konusunda büyük mesafeler kat etmiştir.
Bugün ülkemizde iletişim ve ulaşım olanakları 8/16 sistemini gerçekleştirebileceğimiz düzeylere gelmiştir.
Emekli bir emniyet müdürümüzün ifade ettiği “çağdaş kölelik” zihniyetinden artık kurtulmamız gerekmektedir.
8 saatten sonra beden yorulduğu gibi zihinler de çok yorulur.
Aslında bu ve benzer sorunları, teşkilatımızdaki 200 binler her gün konuşmaktadır. Hatta bir komiserimiz, kafasını karıştıran bir dizi problemi art arda sıralamış ve bilgi edinme mevzuatı çerçevesinde ilgililere yazıyla iletmiştir. İsterseniz önce, birçoğunun yanıtını henüz bulamadığımız bu problemleri özetleyelim:
SORU 1- Genel müdürlükte tutulan nöbetler, Emniyet Genel Müdürlüğü Nöbet Hizmetleri Yönergesine göre yerine getirilmektedir. Bu yönergede nöbetin, nöbetçi müdürü ve nöbetçi müdür yardımcısı olmak üzere iki personel tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir. Ancak, nöbet listelerinde bir nöbetçi müdürü ve iki müdür yardımcısı olarak üç personelin görevlendirildiği müşahede edilmektedir. Yönergede görevleri belirtilmemiş olan ikinci bir nöbetçi müdür yardımcısının görevlendirilmesinin hukuki dayanağı nedir? Yetki ve sorumlulukları nelerdir? Hangi kapsamda görev yapacaktır?
SORU 2- Nöbet Hizmetleri Yönergesinin 5’inci maddesi B fıkrası 3’üncü bendi, nöbetten çıkan personelin o gün için istirahatlı sayılacağı ifadesine yer vermiştir. Ancak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 178’inci maddesinde "fazla çalışma ücreti" belirtilmiş ve anılan maddenin B fıkrasında "Kurumlar gerektiği takdirde personelini günlük çalışma saatleri dışında fazla çalışma ücreti verilmeksizin çalıştırabilirler. Bu durumda personele yaptırılacak fazla çalışmanın her sekiz saati için bir gün hesabıyla izin verilir. Ancak, bu suretle verilecek iznin en çok on günlük kısmı yıllık izinle birleştirilerek yılı içinde kullandırılabilir" ifadesine yer verilmiştir.
Aynı kanunun 99’uncu maddesinde, haftalık çalışma süresi 40 saat olarak tespit edilmiş ve "Günün 24 saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan Devlet memurlarının çalışma saat ve şekilleri, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının muvafakati alındıktan sonra kurumlarınca düzenlenir" ifadesine yer verilmiştir.
Bu uygulama ne şekilde yerine getirilmektedir?
SORU 3- 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu Ek Madde 21'de;
"657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dâhil);
a) Emniyet Hizmetleri Sınıfına dâhil kadrolarda bulunanlardan;
1. Özel harekât ve istihbarat birimlerinde görev yapanlara % 35,
2. Siyasi hizmet, çevik kuvvet birimleri ile köprü ve hassas bölgeleri koruma görevlerinde fiilen çalışanlarla, panzer sürücüsü ve operatörü olarak görev yapanlara % 31,
3. Diğer birimlerinde görevli olanlara % 27,
b) Yardımcı hizmetler sınıfına dâhil kadrolarda bulunan çarşı ve mahalle bekçilerine % 13 tutarını geçmemek üzere İçişleri Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre fazla çalışma ücreti ödenir" hükmü yer almaktadır.
Buradaki % 27'lik miktar, günümüzde kaç YTL'ye tekabül etmektedir?
SORU 4- Ek Madde 21'e göre, herkese fazla çalıştığı saat karşılığı kadar para ödenmesi mümkün müdür?
SORU 5- Emniyet Hizmetleri Sınıfı personeline mutat olarak ödenen fazla çalışma ücreti kaç saate tekabül etmektedir?
SORU 6- Fazla çalışma saatleri, nöbetleri de kapsamakta mıdır?
SORU 7- Ödenen fazla çalışma ücretinin karşılığı olan süreden fazla çalışılması durumunda ödenecek ücretler nasıl tespit edilir?
SORU 8- Hafta içi, hafta sonu, gece ve resmi tatillerdeki çalışmalar için ücretlendirmeler ve izin kullandırmalar nasıl belirlenir?
SORU 9- Nöbet Hizmetleri Yönergesinin 5’inci maddesi B fıkrası 3’üncü bendi, nöbetten çıkan personelin o gün için istirahatlı sayılacağını belirtmektedir. Bu durumda nöbetten çıkılan gün, istirahat günü olan hafta sonu tatiline denk gelirse personele hafta içinde bir gün istirahat verilecek mi?
SORU 10- 657 sayılı kanunda yer alan, “Karşılığı ödenmeyerek fazla çalışılan her 8 saat için 1 gün izin kullandırılır” hükmü ne şekilde uygulanmaktadır?
SORU 11- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda, memurların çalışma saatleri düzenlenmiştir. Çalıştığı saat karşılığını alması esas olan bir memurun, fazla çalışmasının karşılığı ödenmesi halinde, memurun bir haftada en fazla çalıştırılabileceği saate ilişkin bir düzenleme var mıdır? Böyle bir düzenleme yok ise bir memur, hafta boyunca, kurum yetkilisinin istediği kadar çalıştırılabilir mi?
SORU 12- Bir memur, haftada 40 saatten az çalıştırılabilir mi? Çalıştırılıyor ise yaptırımı nedir?
SORU 13- 24 saat esasına göre çalışılan kurumlarda görevli memur, maktu olarak ödenen fazla çalışma ücretinden feragat ederek, karşılığında 'Fazla çalıştırılan her 8 saat için 1 gün izin verilir' hükmünün uygulanmasını talep edebilir mi?
Hatta bu sorular biraz daha uzatılabilir:
SORU 14- Polise, hafta izinlisi veya istirahatli iken çağrıldığında görev yerine gitmezse disiplin cezası verilebilir mi?
SORU 15- Görevden alınan il emniyet müdürünün idari dava açması sonucu göreve iadesi durumunda yeniden görevinin son bulması için belirli bir süre var mıdır?
Problemlere bir bütün olarak bakıldığında insanın inanamayacağı ilginç tespitler görüyoruz.
Kurbanlık koyunlar gibi tam teslimiyetçi bir yapıya sahip olduk.
Milenyumlar oldu. Dünya küreselleşti denildi. Bizde hâlâ dernek yok, sendika yok.
Sanki tozlu dumanlı bir yolda izimizi bulmaya çalışıyoruz.
Daha ilk soruda, nöbet listesini hazırlayanların, hukuki bir metin niteliğinde çıkarılan Yönerge hükümlerine uymadıklarını görüyoruz. Dolayısıyla ikinci bir nöbetçi müdür yardımcısının görevlendirildiğinin hukuki dayanağının olmadığını görünce bayağı şaşırıyoruz. Uygulamanın keyfilik intibaı vermesi moral değerlerimizi zedeliyor.
Yine bu sorulardan, küçük bir rakama tekabül eden yüzde 27 fazla çalışma ücreti ile nasıl çağdaş köle yapıldığımızı anlıyoruz. Bayram, hafta sonu, gece ve öteki tatil günlerinde neredeyse iki kat fazla mesai yapmaya, ne kadar komik bir rakamla razı edildiğimizi öğreniyoruz. Aslında bu sorularla Devletin, fazla çalışmalarımızın farkına varıp varmadığını bilmek istiyoruz.
Yine bu sorularla nöbetten çıkılan gün, tatile denk gelirse personele hafta içinde bir gün istirahat verilip verilemeyeceğini bir kere de yönetimimizin ağzından duymak istiyoruz.
Hafta içi, hafta sonu, gece ve resmi tatillerdeki çalışmalar için ücretlendirme ve izin kullandırma konularında yönetimimizin bakış açısını merak ediyoruz.
Ve bu sorular böyle sürüp gidiyor. Her gün personelimiz arasında konuşuluyor, tekrar konuşuluyor.
Üstüne üstlük çalışma alanında farklı uygulamalar var. Bir personel 8 saat çalışırken ötekinin 12 saat çalışması bir türlü izah edilemiyor. Çünkü 8 saat çalışan da, 12 saat çalışan da -çoğu kere- aynı fazla çalışma ücretini alıyor.
Hâlbuki devamlılık arz eden görevlerde 8/16 uygulaması getirilirse bu sorun çözülmüş olacaktır. Görev saatleri açısından eşitlik sağlanması, mesleki iç barışı da getirecektir. Aksi takdirde meslektaşlarımızın stresine yeni stresler eklenecektir.
Görev sırasında suça karışan polislerin, sekizinci saat sonrasında, ne miktarda suç işlediklerine ilişkin bir araştırma –sanırım- yapılmamıştır. Ancak gözlemlerimiz; sekizinci saatten sonra bedensel ve beyinsel olarak yorulan polislerin daha fazla oranda suç işledikleri yönündedir. Uykusuz ve yorgun olarak araç kullananların daha fazla trafik kazasına karıştıkları gibi..
Hafta sonları, bayram günleri ve geceleri ek göreve çağırmalar personeli hem çok yormakta, hem de sosyal hayattan koparmaktadır.
Eğer personel bu tür ek görevlere icabet etmezse ceza alabilecektir. Bu da tayin ve terfilerinde olumsuzluklara yol açabilecektir.
Zira emniyet makamları resen ceza verebilme yetkisine haiz kılınmışlardır. Ödül ya da takdirname verebilme hakkı ise bu makamlardan esirgenmiştir.
Başka bir anlatımla “sopa” polis makamlarına lâyık görülmüşken, “havuç” başka makamlara bırakılmıştır.
“Sen polis müdürüsün. “Sopa” sana daha çok yakışıyor.”
Havuç mu?
“Yok canım! Sen zahmet etme. Biz veririz.”
Gerçekten tüm bu olup bitenlere tek tek kulak verildiğinde ciddi bir sorun yumağı olduğu görülebilecektir.
Zıplasın diye yere vurulan top bırakıldığı yere yığılıp kalmaktadır.
Aslında devamlı yumruk alınan köşeden çıkabilmek çok da zor değildir. Üstelik bu başarıyı yine mesleğimizin içinden gelen seçkin ve deneyimli yöneticilerimiz gösterebilecektir.
Bu sorunlar iki adımda çözülebilir.
İlk adım: 1975 yılında 12/24 uygulamasını ilk başlatan dönemin Bursa il emniyet müdürü İsmail Hakkı Demirel gibi “Hizmetten ben sorumluyum. Uygulama ve yönetme konusunda da karar verebilmem gerektiğini biliyorum” deme cesaretini göstererek 8/16 uygulamasının, halen yönetimdeki 158 üst yöneticimiz tarafından yerine getirilmesi. Çünkü engel bir hâl yoktur. Merkezde Genel Müdürün, taşrada mülki idare amirlerinin onayı yeterlidir.
İkinci adım: Bugün başarılı çalışmalarına tanık olduğumuz Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı ile öteki tepe yöneticilerimizin siyasi alanda çalışmalarını sürdürerek sorunlar yumağındaki problemler için yasal düzenlemeleri güncelleştirmeleri.
Burada önemli olan konu, bu iki adımın birbirine karıştırılmamasıdır. Çünkü birinci adım kısa solukludur. 158 üst yöneticimiz tarafından hemen uygulanmaya başlanmalıdır.
İkinci adım biraz daha uzun sürebilir.
158 üst yöneticimiz “Nasıl olsa yasal düzenlemeler bitirilince başlarız” diye beklememelidir.
Tepe yöneticilerimiz de “Nasıl olsa 158 üst yönetici uyguluyor” diye yasal düzenlemeleri ağırdan almamalıdır.
Aksi takdirde çok geç kalınmış olabilir.
Stresli bir mesleğin mensuplarıyız. Üzerimizdeki ölü toprağından bir an önce kurtulmamız gerekmektedir.
Cinnet geçirme ve intihar olayları, şu yaşanılası dünya güzellikleri ile asla bağdaşmamaktadır. (2007)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder