Başmüfettiş arkadaşım Engin Ulusoy tanıştırdı İsmail Hakkı Akman müdürümüzü. Duayenlerimizden, dedi. Didim polisevindeki yağlıboya tabloyu da onun yaptığını belirtti.
Cep bilgisayarıma başvurarak daha önce derlediğim “Polis Koleji ve Polis Akademisi Yıllığı” notlarına baktım. 1940-1943 yıllarında polis kolejini, 1943-1945 arasında da o zaman ki adıyla polis enstitüsünü okumuştu. Doğum tarihi olarak 1924 yazılıydı. Emeklilik tarihi de 1978 yılı olarak belirtilmişti.
Sonra kendisi Nevşehirli olduğunu söyledi. Polis kolejinin birinci devresinden akrabası Ziya Tüzün’ün üniformalı haline özenerek bu okulun sınavlarına girdiğini anlattı.
85 yaşındaki duayenimizle sohbetimizi sürdürdük. Polis kolejinde klasik tarzda yapılan yazılı sınavları ve Ankara’ya çağrılarak ter dökülen sözlü sınavları anlattı. Polis kolejinde eğitimi devam ederken notu kıt olduğu için adı “Sıfırcı hoca”ya çıkan öğretmenini hatırladı. Bahri Vedat Alpman, Samsun lisesinden polis kolejine matematik öğretmeni olarak atanmıştı. Bu hocanın başka bir namı daha vardı. Notu kıt olduğu için Samsun’da evine bomba atılmış, bunun üzerine “Bombacı Vedat” unvanını almıştı.
Bir defasında sormuşlar sıfırcı hocaya.
“Hocam bizi neden bu kadar sıkıyorsunuz. Alt tarafı polis olacağız. Neye yarayacak bu logaritma, trigonometri, karekök..?”
Cevap, o günün Atatürk Türkiye’sine çok uyuyordu.
“Siz Habeşistan’da polis olmayacaksınız. Türkiye Cumhuriyeti devletinin polisi olacaksınız. Bunları bilmek durumundasınız.”
Aslında 1937 yılı, polisin aydınlanma döneminin başlangıcıdır. 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Yasası o yıl yürürlüğe girmiştir. Büyük Atatürk’ün emriyle hazırlıkları tamamlanan polis enstitüsü 1937’de eğitime başlamıştır. İlk etapta kadrodaki başkomiserler, eğitime tabi tutularak emniyet amirliği rütbesine yükselme hakkını elde etmişlerdir. Bir yıl içinde de polis koleji, ilk öğrencileriyle tanışmıştır.
O günün polis kolejinde tam 10 yabancı dil eğitimi vardır: İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, İtalyanca, Arapça, Farsça, Yunanca, Ermenice ve Yahudice. İlk beş ile son beş dilden birer tane kura çekme hakları olduğu için İsmail Hakkı Akman müdürümüz İtalyanca ve Farsçayı okumuştur.
Müdürümüze kolej ve akademi yıllarını sorduk. Hüzünlendi. O, koleje başladığında bir yıldır devam eden İkinci Dünya Savaşı, komiser yardımcısı çıkıncaya değin sürmüştü. Okulun bahçesine diktikleri domatesleri, henüz kızaramadan yemek yapmak zorunda kaldıklarını hatırladı.
İsmet İnönü’nün siyasetini iyi bulduğunu, hem Almanların, hem de Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin sıkıştırmasına karşın başarılı bir yönetim sergilediğini anlattı.
Müdürümüz 1945 yılında mezun olunca 3903 sicil numarasıyla 8 yıl komiser yardımcılığı, dörder yıl komiserlik ve başkomiserlik, 6 yıl da emniyet amirliği yapar.
1961 yılında yapılan bir düzenleme ile polis enstitüsünde öğrenim süresi üç yıla çıkarılır. Böylece o güne değin emniyet amirliğine yükselebilen mezunlar artık emniyet müdürü olabilme hakkını elde ederler.
İsmail Hakkı Akman müdürümüz 1965 yılında fark sınavlarını verir ve ardından katıldığı seminer sonrasında emniyet müdürü olur. 1966 yılında Muğla il emniyet müdürüdür. Polis teşkilatının yoksul olduğu yıllardır. Muğla emniyet müdürlüğünde araç olarak bir jip ve kaplumbağa tipi iki volkswagen oto vardır. Volkswagenlerden biri Aydın, diğeri Fethiye yolunda trafik kontrolüne çıkarılır. Jip ise asayiş hizmetlerinde kullanılır. İl emniyet müdürünün makam arabası yoktur. Denetim hizmetlerini, asayiş hizmetlerinden arta kalan zamanlarda bu jip ile yerine getirir.
Müdürümüz mezuniyet sonrası Ankara’da göreve başlar. Bir yıl sonra askerlik için İstanbul’a gider. Askerlik sonrası 1954 yılına kadar Nazilli’de çalışır. Bir süre genel müdürlük asayiş birimlerinde çalıştıktan sonra başkomiser rütbesiyle 1959 yılında İzmir’e atanır. O zaman ki adıyla ikinci şube olan asayiş biriminde çalışır. 1960 yılında (askeri müdahaleden bir hafta önce) Emniyet Amirliğine yükselerek Alaşehir’e tayin edilir. Bir yıl sonra yeniden Ankara’ya döner ve 1965 yılına kadar çalışır. 1969 yılında sona eren Muğla il emniyet müdürlüğü görevinden sonra Genel Müdürlük personel dairesi sicil şubesinde görev alır. O yıllarda emniyet müdürü rütbesinde sınıflama yapılmamıştır.
Sonra CENTO yılları gelir. Ulus meydanındaki eski TBMM binasında, bu kuruluşun genel sekreterliği bünyesinde kendi isteğiyle koruma görevi yapar. O sıralarda emniyet teşkilatındaki maaş iyileştirmeleri, CENTO’da kendisine yansıtılmayınca yeniden teşkilat emrine döner. Bu defa ki görev yeri İzmir Bölge Müfettişliğidir. O, bu görev için Ankara’dan İzmir’e giderken 1973 yılında yolda İsmet İnönü’nün ölüm haberini alır.
“Müfettişliğin okulu yoktur. Meslekte iken bilgi birikimi yaptıysanız ne âlâ, yoksa bocalarsınız.”
Bize tavsiyesi böyleydi. Kendi isteğiyle emekliye ayrıldığı 1978 yılına kadar teftiş biriminde çalışır. Öyle ki bir görevden döndüğünde yeni bir görev yazısını masasında bulduğu olurdu. Çünkü İzmir bölgesinde sadece 4 müfettiştiler.
Emekli olunca çocukluğundan beri ilgi duyduğu resim tutkusuna yönelir. İzmir’de katıldığı bir resim sergisinde içindeki kıpırtı dışa vurur ve resim kursuna kaydolmak ister. Kurs müdürünün verdiği kağıda, gösterilen bardağın resmini çizer. Resim beğenilir ve zamanından önce kursa başlatılır.
1991 yılında Denizli’ye göç eder. Resim aşkı orada da devam eder. Birçok defalar karma resim sergilerine katılır. Bir resmini istek üzerine yapmıştır. Dönemin Denizli emniyet müdürü Halil Tataş için, Kahire’de Nil nehrinde güneşin batışını gösteren çalışması, halen Denizli polisevinde gösterimdedir.
Memleketi Nevşehir’de emniyet müdürü Ömer Gurulkan’ın önderliğinde açılan müzeye onun adı verilmiştir. Kapadokya İsmail Hakkı Akman Polis Müzesi görüntüleri, Nevşehir emniyet müdürlüğü internet sitesinin http://www.nevsehir.pol.tr/muze.html adresinden Gamzedeyim Deva Bulmam melodisi eşliğinde keyifle izlenebilir.
İsmail Hakkı Akman müdürümüzün Denizli’de teşkilatımızla ilişkisi her an devam etmektedir. İlden ayrılacağında ve ile döndüğünde emniyet müdürünü arayarak bilgi verir. Bir ihtiyacı olursa onlara bildirir. Günümüzde emniyet müdürlerimizin ve teşkilat mensuplarının emeklilerine bağlılık konusunda bir hayli ileri düzeyde olduğunu dile getirir. Öyle ki emekli mensuplarımızdan İlhan Şener müdürümüzün cenaze töreninde dönemin emniyet müdürü Muzaffer Erkan o denli ilgi gösterir ki Akman müdürümüz ona şöyle seslenir: “Öyle bir tören yaptırdınız ki onur duydum. Ben de burada siz varken ölsem de bana böyle tören yapsanız..”
Biz İsmail Hakkı Akman müdürümüze daha nice sağlıklı uzun ömürler diliyoruz. Bu tür törenleri “dalya” dedikten sonra aklına getirmesini talep ediyoruz.
Değerli Müdürüm, o zor yıllarda, zor koşullar içerisinde teşkilatımız için büyük özverilerde bulundunuz. Bu uğurda saçınızı ağarttınız. Bize yüce Atatürk’ten esintiler getirdiniz. Yetmedi. Yüreğinizi resim sanatıyla insanlarımıza açtınız. O güzel yüreğinizin zarafetini, sevgiyle tuvallere yansıtan ellerinizden öpüyoruz. (2009)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder