Bilim insanlarına göre güvenlik ihtiyacı, yeme içme ihtiyacından sonraki sırayı almaktadır. Böylesine önemli ve anlamlı bir görevi üstlenen kuruluşlardan biri olan polis teşkilatının görev ve yetkileri 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda belirtilmiştir. Her polisin yüzlerce kez yinelediği bu sözleri bir kez daha anımsayalım: “Polis; asayişi sağlar. Kişi, toplum, tasarruf emniyeti ile mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza eder. Yardım isteyenlere, yardıma muhtaç çocuklara, sakat ve acizlere yardımcı olur.”
Kanunun ikinci maddesinde de polisin genel emniyetle ilgili iki ana görevinden söz edilmiştir. Bunlardan ilki suçun işlenmesinden önce önleyici güvenlik tedbirleri almak, ikincisi işlenmiş suç hakkında Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilen görevleri yapmaktır.
Kanun böyle diyor. Ama uygulamada ne tür farklı görevler olduğuna bir bakalım. Şöyle sıralayabiliriz:
Suçu önleyici faaliyetler: Suçun işlenmesinden önce yapılan planlı operasyonlar ve istihbarat çalışmaları gibi.
Düzenleme, kontrol, koruma faaliyetleri: Devriye ve nokta hizmetleri, toplantı ve gösteri yürüyüşü, grev-lokavt, siyasi parti ya da dernek toplantıları, basın açıklamaları, çelenk sunma törenleri, özel günlerde alınan tedbirler, devlet büyüklerinin seyahatleri, kişi ve bina korumaları, trafik düzeni gibi.
Suçun işlenmesinden sonra yapılan adli hizmetler: Suç işleyenin yakalanması işlemi, polis biriminde suça ilişkin tanzim edilen kayıtlar ve suçta kullanıldığı iddia edilen silah ve araçların adli birimlere teslimi.
Mülki idare adına yapılan işlemler: Pasaport, sürücü belgesi, silah ruhsatı gibi.
Adli, mülki, askeri tebligat işlemleri: Her türlü bildirim işlemleri.
Olağanüstü zamanlarda yapılan hizmetler: Sıkıyönetim, olağanüstü hal, kriz yönetimi, tabii afetler gibi.
Bu görevlere polisin eğitim alanındaki ve yardım anlamındaki hizmetlerini de eklememiz mümkündür.
Polisin; pasaport, sürücü belgesi, silah ruhsatı ve tebligat işlemlerinde işgücü ve emek harcamasının nedeni aynı kanunun birinci maddesinin son cümlesindeki “Kanun ve nizamnamelerinin kendisine verdiği vazifeleri yapar” hükmüdür.
Bu yazımızda, önceki adıyla “karakol” olan polis merkezlerinin, bu görevlerin neresinde bulunduğundan söz edeceğiz.
“Karakol” sözcüğü; ister Yücel Tutkun müdürümüzün belirttiği gibi devletin topraktaki yani karadaki kolu, kuvveti olarak bilinsin (http://www.caginpolisi.com.tr/64/42-43.htm), isterse Eyüp Şahin’in Sayın Nurettin Ağat’tan aktardığı gibi köyün, kentin bakıcısı, gözeticisi ve koruyucusu anlamında kullanılan “Karavul” sözcüğünden geldiği kabul edilsin (http://www.caginpolisi.com.tr/83/35-36-37.htm) bugün artık yerini “polis merkezi” kavramına terk etmiştir.
Polis karakolları; ulaşım araçlarının az olduğu ve telefonla haberleşme imkânlarının bulunmadığı yıllarda halkın ayağına götürülen bir güvenlik hizmeti olarak düşünülmüştür. Şehir büyüdükçe merkezden asayişin sağlanmasında zorluklar baş göstermiştir. Bunun için yeni kurulan yerleşim birimlerine yeni karakollar kurulması uygun görülmüştür.
Polis karakollarında, o mıntıkada vuku bulan bütün olaylara bakıldığından polisin okulu olarak nitelendirildiği de olmuştur. Polis eğitim birimlerini yeni bitirenler öncelikle polis karakollarında göreve başlatılmış, acil servisteki hekimin her vakada pratik yaptığı gibi polisiye olaylar konusunda bilgilenmeleri sağlanmıştır.
Ancak ulaşım ve iletişim alanındaki gelişmeler sonrasında sayıca azaltılmış ve bu defa “polis merkezi” adıyla işlevleri arttırılmış olarak uygulamada yer bulmuştur.
Polis merkezleri, teşkilatımızda yükü en fazla olan birimlerimizdendir. 24 saat süreyle hizmet vermektedir. Her an denetlenen, daha doğrusu denetlenme sendromu yaşayan birimdir. En fazla amiri olan da polis merkezleridir.
Polis merkezleri, mıntıkanın küçük bir emniyet müdürlüğü gibi düşünülmelidir. O mıntıkada oturan herkes; pasaport, trafik, ruhsat gibi işlemlerinde oturduğu muhitin polis merkezinde işlerini görmelidir. Öldürme, yaralama gibi adli olaylarla başa çıkabilen polis merkezleri için pasaport ya da sürücü belgesi tanzimi hiç de zor olmamalıdır. Böylece hizmet hem halkın ayağına gitmiş olur, hem de il emniyet müdürlüğünün iş yükü azalır.
Bu amaçla polis karakollarının sayısının azaltıldığı ve polis merkezlerine dönüştürüldüğü bilinmesine karşın uygulamada pasaport, trafik, ruhsat işlemlerinin hâlâ polis merkezlerine aktarılmadığı görülmektedir. Hâlâ trafik tescil işlemlerinin ve pasaport işlemlerinin yerine getirilmediği ilçeler mevcuttur. Bu hizmetleri yapanlar il emniyet müdürlüklerindeki personelimizdir. İlçelerdeki ve polis merkezlerindeki personelimiz de fevkalade bu hizmetleri yerine getirebilecek donatıya sahiptirler. Ya da kısa süreli kurslarla bu beceriyi elde edebilirler.
Bu durum beraberinde şu faydaları getirecektir:
İlk olarak hizmet vatandaşın ayağına gitmiş olacaktır.
İkincisi il emniyet müdürlüklerindeki izdiham önlenecektir. Bu konuda tasarruf edilen personelden önleyici güvenlik tedbirleri alınması yönünde faydalanılacaktır.
İlçelerde ve polis merkezlerinde bu işlerle görevli olanlar, artan zamanlarında öteki hizmetlerin yerine getirilmesine de katkı da bulunabileceklerdir.
Böylece iş yükü azalan il emniyet müdürlükleri, asayişe yönelik ana hizmetlerine daha çok yoğunlaşabileceklerdir.
Bugün gözlemlerimize göre polisimizde; daha kalitelilerin il emniyet müdürlüklerinde idari birimlerde çalıştırıldığı, öte yandan polis merkezlerinde çalışanların bu seviye dışında değerlendirildikleri gibi bir intiba mevcuttur. Bunun önüne geçebilmek için pasaport, trafik, ruhsat gibi idari hizmetlerin polis merkezlerinde yaygınlaştırılması isabetli olacaktır. Böylece polis merkezlerinde çalışma isteği yeniden canlandırılabilecektir.
Her il emniyet müdürlüğü bu uygulamayı başlatabilir. Ancak merkezden bu yönde yapılacak bir yönlendirmenin daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Bazen merkezden uyarılma beklenir.
Bazen de taşranın -uyarılma olmadan- uygulayacağı sanılır.
En kötüsü de iki arada, bir derede kalmaktır.. (2009)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder