19 Haziran 2011 Pazar

ATATÜRK NEDEN “EY” DEDİ

Türk sanat musikisinin büyük üstadı Avni Anıl bir söyleşimizde, beste yapabilmeyi yüce Tanrının verdiği bir vasıflılık olarak gördüğünü belirtmişti. http://www.caginpolisi.com.tr/31/27-28-29-30-31.htm İçerisinde “Terenenni ten terenenni” sözlerinin yer aldığı bir eseri dinlerken de eklemişti:
“İşte bu, bestecinin yoğunlaştığı an’dır. Duyguları o kadar artmıştır ki kelimeler ve notalar yeterli gelmediği için bu nidalar yükselmektedir.”
Bütün bunları dinlerken Büyük Önder Atatürk’ün “Tarihe mal olmuş bir çağın öyküsü” olarak nitelendirdiği sözlerini içeren Söylev’ini anımsadım. O, bir Ulus’un, bağımsızlığını nasıl kazandığını anlattığı Söylev’inde gençler için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek noktaları belirttiğini ifade ediyordu.
O, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında 36 saat 33 dakika süren konuşmasında hep “Baylar” ya da “Sayın Baylar” diye hitap etmiştir.
Ancak söz, bıraktığı kutsal armağanın Türk gençliği tarafından korunması istemine geldiğinde “Ey” sözcüğü öne çıkmıştır.
Üstat, musikide yaşadığı coşkuyu örnek şarkıda çok kolay açıklamıştı. Buradan yola çıkarak Büyük Önder Atatürk’ün “Ey Türk Gençliği!” ya da “Ey Türk istikbalinin evladı!” sözlerini daha iyi anlıyoruz. Çünkü bu “Ey” çağrıları, hepimizin yüreğini titreten önemli nidalardır.
Bugün Türk gençliğinin içinden çıkan genç Türk polisi, O’nun çağdaş çizgisini devam ettirebilmek için elinden geleni yapmaya çalışmaktadır.
Atatürk Türkiye’sinin genç polis amirleri polis kolejinde ve polis akademisinde 8 yıllık eğitim alarak tam donanımlı şekilde güvenlik camiası için mükemmel bir güvence oluşturmaktadırlar.
Genç polis memurlarımız, polis meslek yüksek okullarında eğitimlerini tamamlayarak çağın güvenlik ihtiyacını karşılayacak bilgi ve kültüre sahip kılınmaktadırlar. Yine ülkemizin çeşitli üniversitelerini bitirerek camiamıza katılan genç beyinlerimizin gücü ile hedeflerimizi gerçekleştirme yolunda adımlarımız hız kazanmaktadır.
Medyadan takip ettiğimiz kadarıyla Türk insanı; yöneten olmak yerine yönetilen durumunda gösterilmek istenmektedir. Sevr’de dayatmak istedikleri, Lozan’da hüsranla bitince AB ve ABD, yeniden Sevr karanlığına gömülmemiz yönünde niyetlerini sürdürmektedirler.
Bugün yönetilmeyi kabul etme teslimiyeti genç polisimizde de görülmektedir. Öyle ki, sanki suç işlemiş gibi kendini savunmak zorunda hissetmektedir. Gerek mesleki, gerekse sosyal alanda eğitimli polislerimiz bu teslimiyetçi ruh halinden kurtularak yönetime katılma konusunda daha gayretli olmak zorundadırlar. Her şeyin, daha yukarı seviyedekiler tarafından yapılacağı beklentisi yerine, yeni projeler üretmeli ve gerçekleştirme safhasına geçmelidirler.
Teşkilat birimlerimiz, eskiden hep vilayet binalarının en alt katlarındaydı. 1980 sonrasında kendimize ait mekânlarda üst katları da görebildik. Ancak bu yetmedi. Çünkü üst katların daha da ilerisini görmek gerekiyordu. Zira Büyük Atatürk; “Yalnız ufku görmek kâfi değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir” demekteydi.
İşte bu nedenle bugünkü genç polislerimize önemli görevler düşmektedir. İşyerine gelen her bir polisimiz günlük işlerinin yanı sıra “Teşkilat için ne yapabilirim” hususunun muhasebesini yapmalıdır. Hatta “Ne yapabilirim” sorusunu, bir arkadaşıyla tartışıp “Ne yapabiliriz”e dönüştürmelidir.
Büyük Atatürk’e “Ey” çağrısını yaptıran coşkunun bir kısmını kendimizde gördüğümüzde sorun daha kolay çözülecektir.

Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun günümüz Türkçe’sine uyarladığı Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi
"EY Türk Gençliği!
Birinci ödevin Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır. Gelecek de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır.
Bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin!
Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir.
Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler.
Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir.
Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirler.
Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler.
Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.
EY Türk geleceğinin genç kuşakları!
İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır." (2008)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder