20 Haziran 2011 Pazartesi

POLİS AKADEMİSİ 1976 DEVRESİ BURSA’DAYDI

Bizim devre buluşmamızın ana omurgası artık iyiden iyiye belirlenmiş oldu. Tarih hep aynı. Polis Akademisinden mezun olduğumuz Haziran ayının son haftası. Yani 30 Haziran haftası.
Cuma günü karşılama kokteyli ve resmi akşam yemeği.
Cumartesi günü Atatürk anıtına çelenk sunulması ve saygı duruşu, ilin tarihi ve turistik yerlerinin ziyaret edilmesi.
Pazar günü ise bir veya birkaç ilçede görülmeye değer yerlerin gezilmesi.
Aslında devre toplantısı etkinlikleri anlatmakla olmuyor. Devre toplantılarını yaşamak lâzım. Ama biz yine de dilimizin döndüğü kadarıyla ifade etmeye çalışalım.
Başlıkta da belirttiğimiz gibi polis akademisinden mezun olduktan sonraki 32’nci yıl buluşmamızın durağı Bursa idi. Bursa, TÜİK verilerine göre 2007 yılı toplam il nüfusu sıralamasında 2.439.876 ile Türkiye'nin 4’üncü büyük iliydi. Bursa’nın nüfus yoğunluğu 193, plaka kodu 16, telefon kodu 224’tür.
İlk gün, ilk programımız, Çekirge semtindeki polisevinde karşılama kokteyliydi. İl emniyet müdürü Sayın Tahsin Demir kokteyle gelerek polis akademisi mezunlarını onurlandırdı, “Hoş geldiniz” dileğinde bulundu. Bursa’da bulunduğumuz sırada her dakika kendilerini yanımızda hissettiğimiz ve desteklerini gördüğümüz İl Emniyet Müdürümüz Tahsin Demir’e ve çalışma arkadaşlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ardından akşam yemeğine geçildi. Yemek sırasında önceki yıllarda yaptığımız etkinliklere ait görüntüler slayt eşliğinde perdeden izlendi. Yine her yıl olduğu gibi Başmümessil Fevzi Erdoğan tarafından yoklama yapıldı. Sırasıyla herkesin ismi anons edildi ve kendilerine Düzenleme Kurulunca katılım belgesi takdim edildi. Bursa buluşmamıza aşağıda adı yazılı 35 devre arkadaşımız katılmışlardır:
Ahmet Kılıç, Atilla Çağlı, Avni Cingirt, Ayhan Albayrak, Cevat Çolak, Cevdet Özkaya, Emrullah Akçaoğlu, Erol Özdemir, Fahri Soysal, Faruk Tonya, Fevzi Erdoğan, Hanefi Avcı, Hasan Bendeşan (KKTC), Hasan Öztürk, Hayrettin Mungan, Hüseyin Kibrit (KKTC), İhsan Tuğrul, İrfan Banaz, İsmail Kabatay, Mehmet Nurol, Mevlüt Dadaşoğlu, Murat Aykaç, Necmettin Seymen, Nevzat Değirmencioğlu, Niyazi Eraldemir, Nur Osman Deliloğlu, Orhan Gazi Öztürk, Osman Kaya, Recep Cin, Sadettin Dereköy, Sırrı Güçlü, Suat Özgüray, Şenel Özkaya, Veli Akaya, Zeki Yılmaz.
Gelmeyi arzulayan ancak mazeretleri nedeniyle katılamayan birçok arkadaşımız daha vardı. Bir kısmı telgrafları ile bu dileklerini ve duygularını ilettiler. Antalya emniyet müdürü Feyzullah Arslan, oğlunun diploma törenine katılıyordu. Karaman emniyet müdürü Tacettin Kurt hayırlı bir iş için gelemiyordu. Burdur emniyet müdürü Reşat Altay yoğun iş temposu ile katılamayacaklarını bildirdiler. KKTC Polis Genel müdürü olan devre arkadaşımız Günay Ozan ise KKTC polis teşkilatının kuruluş yıldönümü etkinlikleri nedeniyle katılamıyordu. Telgraflardan biri Adana’dan Ramazan Şahin’den, biri de Rusya’dan İsmet Bilgin’den geliyordu. Uzaktık, ayrı düştük, dediler. Yürekleriyle yanımızda olduklarını bildirdiler.

Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı ben yaptım. Konuşmamda 32 yıl önce aldığımız küçücük bir komiser yardımcılığı yıldızının bize çok büyük sorumluluklar yüklediğini, üniformalılığın da verdiği bir yükle yaşama ve mesleğe tutunmaya çabalayıp bugünlere geldiğimizi, sevgili eşlerimizin bütün bu aşamalarda bizim yükümüzü paylaştıklarını, Bursa’da olduğumuz için bu buluşmamızın kestane şekeri ve İskender kebabı tadında geçmesi dileklerimi sundum.
Zeki Yılmaz da yaptığı konuşmada program hakkında açıklayıcı bilgiler verdi. Uymamız gereken kuralları hatırlattı.
Şu bir gerçekti ki, Bursa buluşmamızın asıl mimarı Zeki Yılmaz’dı. Programın A’sından Z’sine kadar onun emeği vardı. Gayretleri anılmadan geçilemezdi. Başmümessil Fevzi Erdoğan bunu göz önünde bulundurarak kendilerini huzura davet edip 32’nci Yıl anısına yapılan bir madalyonu takdim ettiler. Bu, devre arkadaşlarımızın Zeki Yılmaz’a teşekkürlerinin de bir ifadesiydi.
Gecenin favori ismi her yıl olduğu gibi yine Nevzat Değirmencioğlu idi. Repertuarını iyice yenilemişti. Ahmet Kılıç’la birlikte güzel türkülerle ve çeşitli yörelerden oynadıkları oyunlarla herkese güzel anlar yaşattılar. Hatırda kalacak iki anekdot ise misafir olarak gecemizi onurlandıran Bursa Teftiş Kurulu Bölge Başkanımız Arif Şirin’in okuduğu Yeşil Başlı Gövel Ördek türküsü ile Necmettin Seymen devremizin eşiyle birlikte oynadığı süper performans gerektiren Kafkas oyunuydu.
Cumartesi günü, Atatürk anıtına çelenk sunulması ve saygı duruşu programımız vardı. Üzerinde Polis Akademisi 1976 Mezunları yazılı ve kırmızı beyaz çiçeklerle donatılı çelengimiz, devre arkadaşlarımızın ve eşlerimizin huzurunda Zeki Yılmaz tarafından sunuldu. Anıt önünde anı fotoğrafı çekildi.
Şimdi artık Bursa’nın tarihi ve turistik yerlerini gezebilirdik. Bursa bu yönüyle zengin bir kentimizdi. Osmanlı devletinin ilk altı padişahının yaşam bulduğu, ayrıca 1335-1363 yılları arasında Osmanlı’ya başkentlik yaptığı bir şehrimizdi.
İki profesyonel rehber eşliğinde, iki otobüsle Ulucami, Yeşil Cami, Emirsultan Cami ziyaretleri gerçekleştirildi. Mevlid Kasidesi’nin yazarı Süleyman Çelebi’nin (ölm.1422) türbesi, Yeşil Türbe, Muradiye Türbeleri, Osmangazi ve Orhangazi Türbeleri ziyaret edildi. 1442 yılında yapılan, dünyada üç benzeri bulunan ve üzerinde çarşı olması ile ünlenen Irgandı Köprüsü de gezi programımızdaydı. Köprü üzerindeki çarşılardan alışveriş yapılmadı ama şeker hastalığına iyi gelir diye hemen yanıbaşında bulunan karayemiş (Karadeniz bölgesindeki adıyla taflan) yapraklarından yeterince koparıldı. Saat Kulesi ve Surlar ile Kozahan ve Kapalı Çarşı da öteki ziyaret yerlerimiz oldu. En anlamlı ziyaret yerlerimizden biri de Atatürk Köşkü idi. Çeşitli kereler Bursa’ya gelen Atatürk bu köşkte kalmıştı. Karagöz Müze Evi de Bursa’nın sembollerinden biri olmuştu. Rehberimiz bize Karagöz oyunu hakkında bilgiler verdi. Meddah Nevzat Çiftçi tarafından da bir mini demonstrasyon izleme şansı bulduk. Bursa’ya gelmişken büyük sanatçı Zeki Müren’in kabrini ziyaret etmemek olmazdı. Gün boyunca türbelerde çeşitli kereler okuduğumuz dualardan, Yaradan’ın ulaştırması dileğiyle onun da ruhuna gönderdik.
Öğle yemeğinde İskender Kebap vardı. Yer olarak 1867 tarihli İskender Efendi Konağı seçilmişti. Kebap, yöreye özgü şıra ile pek beğeni topladı.
Sukay Park olarak anılan Türkiye'nin ilk kablolu Su Kayağı Tesisi de uğrak yerlerimizden biriydi. Bu yıl açılmıştı. Kocaman bir gölet ve ortasında birçok etkinliklerin yapılabileceği bir adacık. Bursalılar kışın Uludağ'da karda kayarken, yazın bu suni gölün üzerinde aynı keyfi yaşayacaktı.
Gezi programımızda Cumalı Kızık Köyü de vardı. Oğuzlar’ın Yıldızhanoğlu Kızık boyunun kurduğu yedi köyden biri olduğu belirtilmektedir. Kınalı Kar adlı televizyon dizisinin de çekildiği bu köy, mimarisiyle Osmanlı’dan günümüze kalan bir mirastı. Sokakları taş döşeli. İki ya da üç katlı evlerinin pencereleri cumbalı ve kafesli. Karşı evin mahremiyeti düşünülerek katlar arasında yükselti farkları gerçekleştirilmiş. Evlerin çoğu yerli bir kaya üzerine inşa edilmiş. Sokak aydınlatmaları için dış duvarlar üzerine lambaların konulacağı yerler, at arabalarının geçişlerine engel teşkil etmeyecek şekilde yapılmış. Minik sergilerdeki elişi örtüler, yemeniler, tezgâhlardaki reçel, turşu, mantı, erişte, mevsimlik meyve ve sebzeler arkadaşlarımızın rağbet ettikleri ürünlerden birkaçıydı.
Aynı gün akşamı Mudanya’ya gittik. Tarihin Mudanya sayfası da çok önemliydi. Büyük taarruzun zaferle sonuçlanmasının ardından 11 Ekim 1922’de imzalanan mütarekenin yapıldığı evi ziyaret ettik. TBMM ile itilaf devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan) arasında imzalanan Antlaşmada Türk tarafını temsil eden Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa, bu mütarekedeki başarısından dolayı Lozan Barış Antlaşmasının da mimarı olmuştu. Yunan temsilcilerin müzakerelere doğrudan katılamadıkları bu Antlaşmaya göre Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki silahlı çatışma sona erecek, Yunanlılar Doğu Trakya’yı 15 gün içerisinde boşaltacaklardır.
Mudanya, tarihi kadar coğrafyasıyla da güzeldi. Bir müddet sahil gezisi yapıldıktan sonra Mudanya Polis Lokalinde akşam yemeği yenildi. Gecenin favori ismi yine Nevzat Değirmencioğlu idi. O kadar güzel şeyleri bizlerle paylaştı ki katılamayan arkadaşlarımız neleri kaçırdıklarını cd izleyebilme şansı bulabilirlerse görebileceklerdir. Gelecek yıl toplantıyı hangi ilde düzenleyeceğimiz konusunun kararı da Mudanya’da alındı ve oy çokluğu ile İzmir seçildi.
Ve üçüncü gün..
Uludağ’a çıkılacaktı. Ama İnkaya Çınarı ya da öteki adıyla Doğu Çınarını görmeden geçmek olmazdı. 600 yıllık bu çınar 35 metre boyunda idi. Çevresi ise 9 metreden biraz daha fazla. Dili olsa da konuşsa. Görmezsek üzülürdü. Biz de üzmedik.
Kahvaltı Uludağ Polisevinde yapıldı. Kışın, karın göstermek için cimri davrandığı 1865 rakımlı tepeyi dolu dolu çiğneyerek dolaştık. Hem de tipi de kaybolma riski yaşamadan. Çiftçiliği çok seven ve amatörce uğraş veren devre arkadaşımız İrfan Banaz, bitkiler konusunda kısa brifingler verdi. Yürüyerek çıkamadığımız yerlere teleferikle ulaştık. Hanefi Avcı, teleferikle çıktığımız yeri -nedense- yürüyerek indi. Sonra Bakacak mevkiinden Bursa’yı seyrettik. Yeşil Bursa’yı betonlaşmış görmenin ötesinde her şey güzeldi.
Bu üçüncü günün akşamında Acemler polisevinde akşam yemeği programı vardı. Artık Bursa’ya ve devre arkadaşlarımıza veda vakti gelmişti. Ne olurdu, gelemeyen arkadaşlarımızı da görebilseydik. Bir kısmı görevini bırakamadığı için, bir kısmı başka sosyal etkinliklere katıldığı için, bir kısmı duygusal(!) nedenlerle, bir kısmı adreslerine ulaşılamadığı için aramızda değillerdi. Kim bilir, bir kısmı da neleri kaçıracaklarını bilemedikleri için gelmemişlerdi. Her ne olursa olsun onları da çok özledik. 2009 yılı 30 Haziran’ında İzmir’de herkesi görmek istiyoruz. Bizi bundan mahrum etmeyeceklerinden eminiz. (2008)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder