20 Haziran 2011 Pazartesi

VUVUZELALI DEVRE TOPLANTISI

Polis Akademisinden 1976 yılında mezun olan bizler bu beşinci buluşmamızı 2-3-4 Temmuz günlerinde İstanbul’da gerçekleştirdik. Her yıl için hazırlanan davetiyelerimizde yer alan “Hayat ertelemeye gelmez” parolamızı 2010 yılında da tatbik etmiş olduk. Çok şükür.
Üç günlük programımız oldukça zengindi. Baltalimanı polisevinde yemekli resmi toplantıda günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapıldı. Başmümessil Fevzi Erdoğan tarafından yoklama alındı. 39 devre arkadaşımız vardı: Atilla Çağlı, Ayfer (Turgut) Karamanzade, Ayhan Pamuk, Bahattin Erdini, Baki Ersoy, Cevat Çolak, Cevdet Özkaya, Çetin Yıldız, Erbay Günay, Erol Konuk, Erol Özdemir, Fahri Soysal, Faruk Tonya, Fevzi Erdoğan, Hasan Bendeşan (KKTC), Hayrettin Mungan, Hüseyin Kibrit (KKTC), Hüseyin Ören, İrfan Banaz, İsmet Bilgin (Rusya), Lütfiye Özüyılmaz, Mehmet Aydın, Mehmet Özbek, Mualla Kütük, Murat Aykaç, Murat Karcıoğlu, Necmettin Seymen, Nevzat Değirmencioğlu, Nur Osman Deliloğlu, Nusret Arıcan, Orhan Gazi Öztürk, Osman Kaya, Recep Cin, Sadettin Dereköy, Sırrı Güçlü, Şenel Özkaya, Tahir Bayraktaş, Zafer Tuna, Zeki Yılmaz. Eşler ve çocuklar olarak sayımız 85’i bulmuştu.
Bir yandan sohbet edilirken, diğer yandan önceki yıllarda çekilen fotoğraflar projeksiyon makinesinin karşısındaki perdeden özlemle izlendi. Devre buluşmamız, Güney Afrika’da yapılan dünya kupası futbol maçlarına rastladı. Statlarda kullanılan ve şampiyonaya damgasını vuran vuvuzela, bizim de misafirimizdi. Devrelerimiz Nevzat Değirmencioğlu ve İsmet Bilgin tarafından bolca çalındı, dinlendi. Kupa maçlarını izleyemediğimize üzülemedik.
İkinci gün sabahında Taksim’deki Atatürk anıtına topluca çelenk sunduk. Devletimizin bekası, milletimizin refahı için çalışan bizler, yüce Ata’mıza bağlılıklarımızı bildirdik. Bol bol anı fotoğrafı çektirdik.
Dolmabahçe sarayı Yüce Atatürk’ün hayata veda ettiği mekândı. O’nu bir kez daha ziyaret ettik. O, ta 1923’lerde iradeyi bizlere teslim etmişti. “Bütün dünya bilmelidir ki, artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır, o da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır, o da milletin kalbi, vicdanı ve varlığıdır.” Mesaj açıktı. Kuvvet de, makam da milletin kendisiydi.
O gün Çamlıca tepesinden, Yüce Atatürk’ün milletin kendisine bahşettiği güzel vatanımızın güzel köşesi İstanbul’u seyrettik. Bu yetmedi. Dönem arkadaşımız Cevat Çolak’ın katkılarıyla kiralanan teknede Boğaz turu yaptık. İstanbul’un ve Boğaz’ın güzelliğini içimize çektik. Yeşil rengin azalması bizi üzdüyse de mavinin güzelliği ve iyot kokusu eşliğinde Boğaz turu apayrı bir zenginlikti. Şairlerin, İstanbul için yazdıkları şiirleri anımsadık. Rumeli Hisarı yanındaki Aşiyan Mezarlığı önünden geçerken, Aşk-ı Memnu dizisinde bir gece önce hakkın rahmetine kavuşan masum yüzlü Bihter’in ruhuna dualar gönderdik.
İkinci yemekli toplantımızı Ortaköy polisevinde gerçekleştirdik. Boğaziçi köprüsünün Avrupa yakasındaki ayaklarıyla bütünlük oluşturan yamaçtaki bu mekân, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Celalettin Cerrah’ın katkılarıyla personelimize kazandırılmış bir zenginlikti.
Devre buluşmamızın üçüncü günü yine valimiz Sayın Cerrah’ın katkılarının büyük olduğunu bildiğimiz, kısa adıyla PEKOM diye anılan Polis Eğitim ve Kongre Merkezini ziyaret ettik. Yaklaşık bin kişinin bir defada toplantı düzenleyebileceği açık ve kapalı mekânları ile teşkilatımızın önemli bir eksiğinin tamamlandığını gördük. Bir teşkilatın ilerleyebilmesi için personelinin barınması, iaşesi ne kadar önemliyse eğitimi de o kadar önemlidir. Bu yönüyle değerlendirildiğinde PEKOM, teşkilatımızın en önemli aydınlık pencerelerinden biridir.
Aynı gün Topkapı semtinde Fatih’in İstanbul’u fethinin canlandırıldığı muhteşem Panoramayı gezdik. Üç boyutlu resmin objelerle iç içe bezenmesiyle oluşan koreografide küçücük mekânda koca İstanbul’u, hocasıyla beyaz atındaki Fatih’i, bulutlardaki siluetini, İstanbul’un surlarını, Ulubatlı Hasan’ı gördük. Barut kokusunu hissettik. Bir tarafı yeniden yeşermekte olan çınar ağacını izledik.
Devre arkadaşları olarak “Hayat ertelemeye gelmez” parolamızdaki kararlılığımızı sürdürmek niyetindeyiz. Çünkü biz 1970 yılından beri 40 yılı geride bıraktık. Feyzullah Arslan’ın dediği gibi artık “Kırk yıllık dost”luğumuz tescil edilmiş oldu.
“Kırk bir kere maşallah” diyebilmemiz için 41’inci yılda buluşmak dileğiyle.. (2010)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder