19 Haziran 2011 Pazar

TERÖRİZMİN UNSURLARI VE BAZI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Terörizm, Fransızca bir sözcüktür ve “yıldırma, korkutma” anlamına gelmektedir. İlk kez 1789 yılında kullanılmıştır. Terör sözcüğü Fransız Petit Robert sözlüğünde, "Bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için meydana getirdiği ortak korku" olarak tanımlanırken, Siyasi Terimler ve Örgütler sözlüğünde "Kamu otoritesini veya toplum yapısını yıkmak için girişilen korku ve yılgınlık saçan şiddet hareketleri" olarak tanımlanmaktadır.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda terör, uluslararası boyutuyla ele alınmasa bile kapsamlı bir şekilde tanımlamıştır. “Terör; baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemlerdir.”
Tanımlar çoğaltılabilir. Öyle ya da böyle terör, şiddete dayalı bir eylemdir. Siyasi amaca yönelik ideolojik yönü vardır. Korku içermektedir. Nihai amacı devlet otoritesini yıpratmaktır. Sosyal yapıyı tahrip etmeyi amaçlar.
Terörün dört unsuru vardır:
İdeolojik Unsur
Her örgütün benimsediği bir ideoloji vardır. Marksist Leninist Maoist ideoloji, bölücü ideoloji, dini kaynaklı ideoloji gibi.
Örgütler, benimsedikleri bu ideolojiler doğrultusunda hareket etmekte ve stratejilerini buna göre planlamaktadırlar. Bu çerçevede ya aynı ülke içinde rejim değişikliği istemekte ya hükümetin politikasını etkilemek istemekte ya da bölünen topraklarda yeni bir devlet kurma talebi ile toplumun karşısına çıkmaktadırlar.
Hedef Unsuru
Her terörist örgütün hedef aldığı kişi ya da kişiler vardır. Örgüt mensupları, benimsedikleri ideolojiyi bu kişilere uygulamak ya da aşılamak isterler. Her ne kadar bina ve tesislere yönelik terörist saldırılar gerçekleştirilirse de esas hedef insan unsurudur. Zira insan, “korku” olayından etkilenir.
Örgüt Unsuru
Örgüt, aynı ideolojiyi benimseyen kişilerin oluşturduğu yapıdır. Eylemin sevk ve idaresinin belirli kişilere tahsis edilerek bölünmesi, gruplaştırılması ve bu kişiler arasında ilişkilerin ortak amaçlara yönelmesini sağlayacak biçimde düzenlenmesi örgüt tarafından yerine getirilir.
Terörle Mücadele Kanununa göre örgüt, iki veya daha fazla kimsenin aynı amaç etrafında birleşmesiyle meydana gelmektedir.
Örgütün kaynağı sempatizanlardır. Sempatizanlara taraftar da denilmektedir. Örgütün militanları bu grup içinden çıkmaktadır. Örgütsel yapılanmada gizlilik esastır. Lidere sıkı bağlılık vardır. Lider kadrolarının hemen altında ise bölge, il ve birim sorumluları vardır.
Şiddet Unsuru
Terörist örgütler, yaydıkları şiddet hareketleriyle topluma korku salarak kargaşa ortamı yaratmayı ve vatandaşın devlete olan güvenini sarsmayı hedef alırlar.
Adi şiddette olayı gerçekleştirenle mağdur arasında ikili bir ilişki vardır. Amaç, şiddetin yöneldiği hedefe zarar vermektir. Siyasal şiddette, olayın mağdurlarının tanınıp tanımamaları önemli değildir. O anda zarar verilen kurbanların gerisindeki kitleye psikolojik mesajlar iletmek esastır. (Taner Tavas, Terörizm: Psikolojisi ve Hedefleri, Terörizm İncelemeleri, 2002)
Bugün terör hem üçüncü dünya ülkelerinin hem de gelişmiş ülkelerin sorunu olarak ortadadır. Ne yazık ki devletlerarası düşmanlıklar henüz en az seviyeye indirilememiştir. Devletlerarasında yaşanan çıkar çelişkileri hâlâ belli coğrafyalarda çatışmaya dönüşebilmektedir. Tarihsel düşmanlıklar yer yer canlılığını sürdürmektedir. Etnik milliyetçilikler ve medeniyetler arası çelişkiler hâlâ körüklenebilmektedir.
Bu nedenle terörle mücadelede; hem uluslararası boyutta hem de ulusal boyutta alınacak önlemler birlikte düşünülmelidir.
Öncelikle tüm kurumların görevlerini yapabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Terörle mücadelede teröristlere doğrudan ya da dolaylı destek sağlayan sivil toplum örgütlerine, basın yayın kuruluşlarına ve diğer ülkelerin destekledikleri ulusal veya uluslararası oluşumlara karşı duyarlı olunmalıdır.
Söz konusu unsurların terör örgütleri ile bağlantılı faaliyetleri önlenmeli, bu konuda karşı psikolojik harekât tedbirleri hayata geçirilmelidir.
Ülkeler, terörizmle mücadelede teknik gelişmeleri ve tecrübelerini birbirlerine aktarmalı, terör örgütlerinin planları, eylemleri ve metotları hakkında geniş kapsamlı, güncel ve güvenilir bilgi alışverişinde bulunulmalıdır. Terörün bir insanlık suçu olduğu kabul edilerek ülkelerden destek görmemesi sağlanmalıdır. Uluslararası anlaşmalar uyarınca teröristlerin iadesi konusunda işbirliğine gidilmelidir.
Terörü doğuran ve yeşerten etkenlerden birisi de kuşkusuz ekonomik yetersizliklerdir. Temel ihtiyaçlarını karşılama imkânına sahip olmayan insanlar, hangi din ve kültürün parçası olurlarsa olsunlar, bu ihtiyaçlarını giderebilmek için her türlü suçu işleyebilmektedirler. Bu itibarla, teröre sebep teşkil eden ekonomik koşulların ortadan kaldırılıp, sosyal yardımlaşmayı bir prensip kabul eden ve ancak alın teriyle kazanılan birikime değer veren toplum yapısı sağlanmalıdır. (S. Ahmet Eren, “Dini Motifli Teröre Genel Bir Bakış, Türkiye’nin Mücadelesi ve Alınabilecek Tedbirlere İlişkin Öneriler”, Polis Dergisi, s.40, 2005)
Öte yandan yurt içinde terörle mücadeleyi yürütecek unsurlar eğitilmeli, terör olaylarının yaşandığı kırsal yörelerde kadınlara okuma yazma öğretilmeli, el becerileri kazandırılmalı, kız çocuklarının okula gitmeleri sağlanmalıdır.
Topluma; milli kültür unsurlarımız olan dil, din, tarih, coğrafyaya bağlılık ve milli ülkü verilmesi yönünde çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.
Katılımcı bir demokrasi geliştirilmeli ve Anayasamızın ikinci maddesinde yerini bulan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkesi topluma yerleştirmelidir.
Sonuç olarak terörizmin, sadece bir güvenlik sorunu olarak algılanıp, her türlü sorumluluğun güvenlik kuvvetlerine verilmesi, bunun dışındaki bütün kurum ve kuruluşların yardımcı gibi algılanıp, kendilerine verilen görev kadar hareket etmelerinin beklenmesi yanlış bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. Terörle mücadelenin ulusal bir sorun olduğu benimsenip, her kesimin konuya sahip çıkması ve üzerine düşeni yapması gerekmektedir. (2008)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder