20 Haziran 2011 Pazartesi

DİKMEN VADİSİNİN GÜLÜ

83 yıl önce Sakarya Karaaptiler köyünde dünyaya merhaba dedi.
80 yıl önce yandı.
65 yıl önce Taksim Erkek Lisesini bitirdi.
64 yıl önce İstanbul Hukuk Fakültesine başladı.
60 yıl önce polis oldu.
O, koca bir çınar..
Koca bir tarih..
İsmail Baykıl müdürümüzden söz ediyoruz.
Çoğumuz günün meşgalesinden dolayı uzak kaldığımız gündemi, gün ortasında onunla yakalarız. O, gözlük kullanmadan polisevindeki iki gazeteyi bütün köşe yazılarıyla birlikte okur. Bununla yetinmez, okuduğu başka gazetelerdeki gündemi belirleyen yazıları keserek polisevinde tartışma ortamı açılmasını sağlar. Böylece duyarlı bireyler toplumu olma yönünde ağabeylik görevini en uygun ve en etkili şekilde yerine getirir. Onun bu özelliğini, emekli polis başmüfettişlerimizden Mustafa Kır, Çağın Polisi Dergisinde şu cümlelerle ifade etmiştir: “Konuşmak istediği konuyla ilgili küçük şeyler ortaya atar. Karşısındakinin konuyla ilgisi var mı, bilgisi var mı anlamaya çalışır, muhatabının ilgisi varsa, dinlemek istiyorsa anlatır, konuşur, konuşturur.” (http://www.caginpolisi.com.tr/100/53.htm)
Güçlü bir hafızaya sahiptir. Günde altı kilometreyi bulan yürüyüşlerini asla aksatmaz. Oturduğu muhitteki Dikmen vadisi, onun yürüyüşlerini gerçekleştirdiği güzel bir mekândır. Dikmen vadisinde su sesi vardır. Musiki sesi vardır. Kredi kartları kullanıldığı için para sesi yoktur, ama kadın sesi vardır, çocuk sesi, kuş sesi vardır.
Ve Dikmen vadisinde gül vardır.
İsmail Baykıl müdürümüzün “gül”leri vardır. Gülücükleri de, gülümsemeleri de Dikmen vadisindedir.
Belki dertleri de..
Kim bilir, kaybettikleri de..
Emekli Birinci Sınıf Emniyet Müdürü Dr. Kemal Sarıdağlı’nın ifade ettiği “fil mezarlığı” da Dikmen vadisindedir. Dr. Sarıdağlı, Çağın Polisi dergisinde Dikmen vadisinin bitiminde yer alan binaları işaret ederek “İşte burası Emniyet Genel Müdürlüğünün ana binasıdır” demektedir. Ve şöyle devam etmektedir: “İşte benim esas bahsetmek istediğim ‘fil mezarlığı’ bu noktada başlamaktadır.”
Ona göre bu fil mezarlığında, bulunduğu mevkilere gelmek için büyük mücadele verenler, İl Emniyet Müdürlüğü, Daire Başkanlığı, hatta Genel Müdür Yardımcılığı yapmış olanlar, kariyerli, deneyimli, disiplinli, pırıl pırıl temiz sicilli müdürler de vardır. (http://www.caginpolisi.com.tr/13/39.htm)
Ne var ki İsmail Baykıl müdürümüzün emekli olduğu 1986’larda emniyet müdürü sayımız, “fil mezarlığı” olacak kadar değildi. Zaten Sayın Baykıl, mezarlıkla falan bağdaştırılamazdı. Onun olduğu yerde yaşamın güzellikleri vardı. Pozitif enerji vardı. O, kolay elektrik alan, aldıklarını da paylaşmasını bilen güzel bir ağabeydi.
Mevlana; “Hamdım, piştim, yandım” demişti. Baykıl müdürümüz yandığında henüz iki yaşındaydı. Tedavisini, İstanbul’da yaşayan amcası üstlendi.
Hızla iyileşiyordu. Artık o, amcasıyla yaşayacaktı.
Erken yandığı için hamlığa da erken veda etti. Pişmesi de erken oldu.
İlkokulu bitirdi. Amcası, Kasımpaşa ortaokuluna kaydını yaptırdı. Başarılı bir öğrenciydi.
Bizlere bunları anlatırken bir ara hüzünlendi. “Öğretmenlerimiz, Kurtuluş Savaşından dönüp gelen kişilerdi. Bizi bu ruhla okuttular” dedi. Bu, çok önemli bir tespitti. Özellikle 1950’lerden sonra toplumumuz bu ruhu kaybetmeye başladı. Adımız hep “gelişmekte olan” seviyesinde kaldı. Bir türlü “gelişmiş ülkeler” sınıfına yükselemedik. Almanya, iki dünya savaşında da yerle bir olmuştu. Japonya, 1945 yılında iki bomba ile sarsılmıştı. Devam eden yıllarda ne “ruh”larla bilinçlendirildiler ki kısa sürede süper devletler sınıfına girdiler? Bu anlamda İsmail Baykıl müdürümüzün tespitini daima göz önünde bulundurmalıyız. Kurtuluş Savaşı ruhunu kavrayabilmek için çok ama çok düşünmeliyiz.
Sonra ilk İngilizce dersini aldığı Ethem Aral öğretmenini anlattı. İlerleyen yıllarda başarılı bir polis amiri olarak Dışilişkiler Dairesi Başkanlığında ve İnterpolde uzun yıllar görev yapmasını, o yıllarda öğrendiği İngilizcesine borçlu olduğunu belirtti.
Emekli Emniyet Müdürlerimizden Muhittin Yegül’ün amcası Hüseyin Yegül’den matematik dersleri aldı. Göz nezlesi nedeniyle doktor raporlu olduğu halde derslerine devam etmesi öğretmenini bir hayli etkiledi. Öğretmenin, “istirahat etmelisin” demesine karşılık, “matematik dersi ancak derste öğrenilir” diyerek güvenini kazandı. Başarısı Muallim Meclisinde görüşüldü ve ismi, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’e gönderildi. 1942 yılında kitaplaştırılan İftihar Listesinde İsmail Baykıl adı da yer aldı.
Başarısı Taksim Erkek Lisesinde de sürüyordu. İngilizce öğretmeni Sabiha Hanımın sorduğu sorulara ilk cevabı veren hep o oluyordu. Cağaloğlundaki Amerikan kütüphanesinde, İngiliz Kültür Heyetinde sürekli İngilizce çalışıyordu. Redhouse Sözlüğü neredeyse ezberlemişti.
Sonra İstanbul Hukuk Fakültesine kaydoldu. Ali Fuat Başgil’den, Ebulula Mardin’den, Kazak asıllı Sadri Maksudi Arsal’dan hukuk dersleri aldı. Savaş sonrası zor yıllardı. Hukuk tahsiline ancak bir yıl devam edebildi.
Polislik mesleği ile tanışması ise yedeksubay askerlik sonrasındaki 1950 yılına rastlamaktadır. İki yıl sonra başladığı polis enstitüsünü 1954 yılında bitirdi. O artık bir polis amiriydi. Eğitim Dairesi Başkanlığında çalışırken üç ay süreyle kurs için İngiltere’ye gönderildi. İngilizcesini iyice ilerletti. 16 yılı İnterpolde geçti. 1969 yılında emniyet müdürlüğü rütbesine yükseldi. 1946 yılında İstanbul’da başladığı hukuk tahsilini, 1970 yılında Ankara’da bitirmek nasip oldu. O, başarılı bir polis amiri olmanın yanında aynı zamanda iyi bir hukuk adamı, iyi bir avukattı.
Durmuş Yalçın’ın vali, Hüseyin Talu’nun Emniyet Müdürü olduğu Ankara’da Eğitim Şube Müdürlüğü görevine getirildi. Burada, polis merkezi amirliklerinde önemli derecede eğitim faaliyetlerinde bulundu.
12 Eylül 1980 sonrasında Dışilişkiler Dairesi Başkanlığı kuruldu. Asala terör örgütünün etkili olduğu yıllarda bu birimde çalıştı.
Mesleğimizle vedalaştığı 1986 yılında henüz 58 yaşındaydı. Toplumsal sorunlarla iç içe yaşamayı seviyordu. 73 yaşında Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin kurucu üyeleri arasında yer aldı.
İsmail Baykıl müdürümüz, bugünün polislerinden beklentilerini de bizimle paylaştı. Hizmeti, kendi bıraktıkları yerden daha ileriye, daha çağdaş seviyeye taşımalarını istedi. Milli mücadele ruhunu asla unutmamaları gerektiğini hatırlattı.
Mavi gözlü, yakışıklı ağabeyimize nice uzun ömürler diliyoruz.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder